ÜLKEMİZİN SORUNLARI
(Vatandaşa Rapor)
Bazen (çöpleri) sorunları halının altına süpürürüz, bazen gözlerden kulaklardan uzak tutmak için etkimizin altındaki medya kuruluşlarıyla gözden, kulaklardan kaçırmaya çalışırız. Sorunlar gerceklikleriyle, bir şekliyle ortaya çıkar, kendini belli eder. Yani bir bünyede bir hastalık varsa ne kadar gizlemeye çalışırsak çalışalım, kendini öyle bir hissettirir ki, erken teşhislerin hayat kurtaracagını bile bile hastalıklar, sorunlar gizlenmeye çalışırsa daha büyük olarak karşımıza çıkar… Nitekim çıkıyor da…
Sorunlarımıza baktığımızda hangisi önemlidir dersek, grip mi önemli, kalp krizi mi tabiki kalp krizi, ama kalp krizi gecirmeyenler için, gribin çok önemli olduğunu düşünür, herkes de kalp krizi gecirmediğine göre….
Gelelim sorunlarımıza…
1- Dış ticaret acığı, 2- Dış ticaret acığının tetiklediği işsizlik 3- İşsizligin neden olduğu terör ve sosyal olaylar. 4- Tasarruf edilememesi, 5 – Tasarrufsuzluğun ve tüketimin neden olduğu borçlar. 6- Elimizde ki kaynakları teknolojik yatırımlara degil, fiziki (yol ve bina inşaatı gibi)yatırımlara yatırılması …. Gibi öncelikli sorunlarımız olduğunu düşünüyor ve bunlar üzerine duralım istiyorum. Yani sorun sorundur büyügü küçüğü yoktur yukarıda da görüldüğü gibi, kalp krizi yaşamayanlar, gribi hastalık sayar, öte yandan toplumsal sorunların da birbirini de tektikledigini görürüz…
Sorunlara daha yakınen baktığımız da hataların ürünü olduklarını görmekteyiz, daha yakından bakalım…
1- Dış ticaret acıgı, (cari acık) Sosyal sorunların anası diyebilirim, bu acık toplum olarak üretmiyoruz demektir. Başka üreten toplumlardan ihtiyaçlarımızı alıyoruz demektir dış ticaret acıgı… Bu hem işsizlige, hem de borçlanmaya neden oluyor… Bu sorun nasıl aşılır, ithalat ürünlerin için de en agırlık olan enerji (petrol ve dogalgaz) geliyor. Oranı neredeyse tüm ithalatın yarısını oluşturuyor. Gerekliligine ve gereksizligine bakılmadan kullandığımız arabaların yaktığı yakıtlardır, bİr tasarruf yapılacaksa ilk yakıt tasarrufu yapılmalıdır. Hem yaktığımız her yakıt küçük büyük fark etmiyor canlılar için çok önemli olan oksijeni yakıyor… Yani her luzumsuz yakıt yakışımız da nefes kalitemizi bozuyoruz… Hem ithal ettiğimiz yakıtları müsrifce, savurganca kullanıyoruz hemde çevreyi kirletiyoruz daha az enerji daha çok verimlilik ilkesiyle bu alanda tasarruf yapmalıyız… Ayrıca lüks araba, ve tüketim mallarının ithalatını da engellemenin yollarını aramalıyız… Bu cari acık sorunumuz başka sorunlarımızı da tetikliyor. örnegin hem işsizlige hem de borçlanmaya neden oluyor…
2- Evet işsizlik, İşsizligi körükleyen birkaç neden vardır. Bunların başın da nufus artış hızınıza paralel olarak iş alanlarımızın yaratılamaması vardır. Sonra kullandığınız araç ve gereçleri, gıda ürünlerinin çogunu ithal edilmesidir. Arkasından ülkemiz bir kaçak işçi cennetine dönmüştür. Bunlar yetmezmiş gibi sıgınmacıların çalışmasının önünü de acarsanız… Sıgınmacı sayısı 2.000.000 na yaklaşmıştır, bunlar kaçak işçilerle birlikte 3-4 milyona yaklaşmaktadır ki bizim işsiz sayımız kıyaslandığın da rakam ciddi bir rakamdır, O zaman bu ülkenin gençleri işsiz kalır. İşsiz kalan gençler fanatik düşüncede olanların, sistem dışı düşüncede olanların istismarına acık hale gelir… Böylece sosyal sorunlara adım atmış olruz…
3- Sosyal olayların birinci kaynagı kültürel baskılardır, son yıllar da bu baskılar nispeten kaldırıldı, ikinci kaynagı ise ekonomik paylaşımdaki eşitsizlikler ve işsizliktir. İşsiz gençler yoksulluk ve yoksunluk içindedir. Yoksulluk ekonomik, yoksunluk ise sosyalite eksiklikleridir, bu eksiklikler toplumsal dışlanmışlık yaratır ve aşırı, fanatik, sistem dışı düşünen grubların istismarına acık hale gelirler ki gençlerimizin bir bölümü bu noktadır. Bu nedenle yasaları sertleştirerek, cezaları artırarak sadece gençlerimizi harcarız, suç işlemeyi alışkanlık haline getirmemiş gençlere karşı daha hoş görülü davranılması gerektiğini düşünüyor ve gençleri sosyal hayatın içine çekmenin yollarını okullara, yerel yönetimilere, müftülüklere öneriyorum… Gençlere sosyal olabilmeleri için sinema da, tiyatro da, kitaplar da, bazı alanalar da vergi indirimine gidilmesi gerektiğini düşünerek, başka bir sorunumuz olan tasarruf eksikigine gecelim…
4- Tasarruf edilememesi, yatırım yapılamaması yada yatırımların borçla yapılmasını veya yabancı yatırımcıların ülkeye davet edilmesidir ki… Bu seceneklerden en uygulanabiliri, ülkemizin çıkarlarına en uygun olanı, tasarruf ederek yatırım için sermaye yaratmaktır. Çün ki kendi kaynaklarınızla yapmış olursunuz, daha bagımsız bir siyasetin de önünü açar. İkinci secenek ise borçlanma, biz genel de bu secenegi kullanırız, ama aldığımız borçlarla yine borç aldığımız ülkelerden ihtiyaç ve tüketim ürünleri(araba, cep telefonu, bilgisayar, silah, ham madde, kozmetik ürünleri) alırız… Yabancı yatırım ise vergi gelirlerinin artmasına ve işsizligin önlenmesine kısmen çözüm gibi görünse de nihai olarak ettikleri karları ülkelerine aktarırlar ki bu oran karlarının %50 sine yakındır. Bu yatırımları biz yapmış olsak, hem işçilerimize ücret olarak verilen, hem ödenen vergiler, hemde edilen kar ülkemiz de kalacaktır ki en iyisi bu işleri tasarrufa dayanarak bizim öz sermayemizle yapmamız dır. Bunu yapmamız halin de üratilen artı deger de ülkemizde kacak %100 daha karlı olacagız demektir… Tasarruf edilmemesi durumda borçlanırız demiştik ya, evet gelelim borçlara…
5- Borçlar, hem kişilerin, hemde kurumların zaman zaman baş vurduğu yatırım yöntemleridir. Bun da amaç aldığımız borcun maliyetini aşacak yatırımlar yapabilmektir, yapabiliyorsak sorun yoktur. Yani 100 lira borç alıyor, bu 100 lira bize 115 liraya maloluyor ve biz 130 lira kazanıyorsak sorun yok… Ama aldığımzı boraçlarla kamuya lüks araçlar alıyor, mobilyaları yeniliyorsak, gerekliligine gereksizliğinine bakılmaksızın lüks binalar yapıyorsak aldığımız borçlarla atıl yatırımlar yapıyoruz demektir. Ben buna borçla hovardalık diyorum… Gercek yatırıma dönüşmeyen her yatırım, bizi daha da çok borçlandıracak demektir. Yani yatırımlarımız üretime neden olacak şekilde yapılmalıdır. Bu şekil de geri dönüşü olmayan yatırımlarla luzumsuz borçlanarak borçlluğumuzu artırırız ki üzülülerek belritiym ki biz öyle yapıyoruz. Ülkemiz son 10-15 yıldır da çok taraflı borçlanmanın içindedir ki, bana göre en kötü borçlanma yöntemidir…
Daha önceleri agırlıklı hazine borçlanırdı, şimdiler de ise daha az kamu kurumları, hem de daha çok olmak üzere özel kurumlar ve vatandaşlar borçlanmıştır ki… Yani eskiden sadece devlet borçluyken şimdi hem devlet, hem özel sektör, hem de vatandaşlar borçludur.. Bu ne demektir?
Bana göre şu demektir, bir kriz anında çoklu borçlanma, her taraf borçlu olduğu için krizden eskisi kadar kolay çıkamayacagız demektir. Bu nedenle öncelikle biz bu ülkenin vatandaşları, yöneticileri, özel sektör mensubları çok dikkat etmeliyiz ki krizlere girmeyelim, sonra da Allah korusun kriz olmasın… Bunun içinde öncelikle zenginlerimiz saçma sapan harcamalardan ve lüks tutkusundan vazgeçmelidir…
6- İster tasarrufla ister borçlanmaya yarattığınız kaynakları yatırıma dönüştürürken uzun vadeli düşünülmesi gerekir. Nasıl mı, tasarruf yaptık borç aldık araç üretecegimiz yere bunlarla araç almayı, bu yabancılardan aldığımız araçlar için yol yapmayı seçtik yanlış yatırım…. Teknik ve teknolojik amaçlı yatırımlar yerine hep bina yaptık, %100 karla da vatandaşlara satarak piyasayı borçlandırdık ve piyasa da dolaşacak parayı inşaat sektörü emdi… Piyasadan toplanan paralarla da lüsk araçlar aldık Yanlış yatırım… Yatırım, yatırım ola ki, bizim için gıda ürete, bizim için teknoloji agırlıklı araç, gereç ürete gerisi hikaye…
Daha sorun yok mu derseniz bizim neden olduğumuz toplumsal işleyiş içinde ki sorunlar vardır, bunlar kişilerin toplumsal işleyiş için de kurallara uymaması, vatandaşlık ve kişisel sorumluluklarından haberdar olmaması gibi sorunlar diyebiliriz ama yukardaki sorunlar gibi daha küçük ama her gün yaşadığımız sorunlardır … Gerci bazı durumlarda küçük sorunlardan bazı durumlarda da büyük sorunlardan başlamak sorunların çözümünü kolaylaştıracaktır.
En iyisi mi biz kendimizden başlayarak, tasarruf eksikligi mi var, tasarruf edelim, çevre kirligine mi neden olunuyor, biz çevremizi kirletmeyecek bir yaşam tarzı kendimizce inşa edelim, aşırı borçlanmamı var toplum da biz borçlanmayalım, ya da aldığımız borçlarla hovardalık yapmayalım… Biz sorunları aştıkca toplum da aşacaktır, toplum aştıkca kişiler de sorunlarını aşacaktır. Yani biz bu ülkede yaşıyoruz, biz bu toplumun ferdiyiz yaşanılacak her iyilik de her kötülük de bizim için mutluluk ve mutsuzluk kaynagı olacaktır.
Son olarak orta gelir üstü, tuzu kuru olanlara bir çift sözle yazıyı bitirelim… Benim param var harcarım mantığını yukarda ki nedenlerden dolayı aşmalıyız param var tasarruf edeyim, param var yatırım yapayım, param var çalışanlarımla paylaşıyım düşüncesi bu topluma hizmet etmektir ki, bütün toplumlar fertlerin den, üyesinden, bu ülkenin vatandaşından devlet de, toplum da bunu bekler..
Bu toplumun fertleri olarak kendimizi düşündüğümüz kadar içinde yaşadığımız toplumu ve ülkeyi, bu ülkede bu toplum da düzeni sağlayan devleti de, bu devletin işleyiş mekanizması sistemi de düşünmemiz gerektiğini unutmamayı önererek tüm vatandaşlara selam, sevgi ve saygılarımla…
Fikri Adil --- 14 Kasım 14 – www.vatandasfikri.com
|