SENFONİK/KAKOFONİK TOPLUM
Toplumlar çok istisnai durumlar dışın da ortak ses çıkarırlar, bunu bir okestranın sesine benzetebiliriz, yani onlarca, yüzlerce estürmanın sesi ama tek seste harmanlanmış buna senfonik toplum sesi dersek… Digerine de kakofonik ses dememiz icabet eder. Nasıl mı? Bir toplum da kültürel degerler erezyona uğradıysa, orada sosyal sorunların kaynagı kakofonidir…. Kakafoniyi sözlükler ne der ama ben ses karmaşası, faklı sesi bastırma cabası, kendi sesini kakalama olarak anlasam.... Olmaz bak sözlüge dedi aklım…. Sözlük de ses uyumsuzluğu diyor, evet gerçekten de toplumumuz da bir uyumsuzluk var… Bu da toplumsal kakafoniye neden oluyor… Bu kakaofoni o hale geldi ki bundan sonra ki adım ise Allah korusun anomidir.
Anomi: i) Ümitsizlik, gayesizlik, toplumsal düzensizlikten ileri gelen bunalım, ii) "Anomi, şuursuzluk; Cemil Meriç'e göre ise "anomi, bütün değerlerin tepe taklak olması, çürüyüş, çöküştür" (Cemil Meriç, Kırk Ambar, Cilt 2, 436)
Şimdiler de yaşanılana bakalım, bir yargılama söz konusu, yargılanan kişi/kişiler, birinin kahramanı, birinin cellatı, birinin haini, digerinin ajanı… Bu kesimlerin hepsi TC vatandaşı… Birimize göre adalet tecelli ederken, birimize göre zulüm tecelli ediyor… Aklımızı muhafaza edelim böyle durumlar da….
Başka bir kavramı ele alalım, demokrasi, hemen soru kime göre demokrasidir? Bana, sana, ona, buna, onlara göre durduğunuz yere göre demokrasi tarifi de degişiyor… >Demokrasi dediğimiz de bizi iktidara gelmemizi ve iktidarın nimetlerinden yararlanmamızı anlıyoruz da ondan… Demokrasinin temelinde vatandaşların düşüncesinin yönetime yansıması vardır. Yönetimler vatandaşları temsilen o makam da bulunurlar… Yönetimler vatandaşlar arasından seçilen kişilerden oluşur… Vatandaşlar önce adayları seçer sonra daha geniş vatandaşların seçimine sunulur… Onlar da ülkeyi, beni temsilen şunlar yönetsin diyerek seçim yaparlar… Biz de benim seçtiğime sen, senin seçtiğine ben saygı duymam, ama karşı tarafın seçtiği de, hep bana adaletsizlik yapar kaygısı taşırım…. Neden ola ki acaba… Böyle bir gelenek mi oluşmuş, kültür mü oluşmuş toplum da yoksa…
Başka bir kavram daha ele alalım Laiklik dedir desek, biri devlet ile din işlerinin ayrılması, kimi inançlara, inananlara özgürlük alanı ayrılması, kimi ise kafirlik der… Yarab bi bu ne zulümdür, bizi neyle sınıyorsun? Aynı dili konuştuğumuz insanlarla anlaşamıyoruz… Bu fitneyi kim başımıza bela etti, bu kadar derin kültürel kırılmaların sorumlusu kim? Şu an bunu kimler ısrarla besliyor? Biz siyaseti, sosyolojiyi hep aynı gözlüklemi degerlendirecegiz? Farklılıklara karşı yaklaşımımız hep bastırmaya mı dayanacak?
Bunlar toplumun farklı kesimleri arasında ki ucurumlar, kırılmalar kopmalar… Aynı siyasal ve inançsal sistemin için de bile o kadar uçlar da kavramlar degerlendiriliyor, yorumlanıyor anlaşılıyor ki… Örnek verelim de kimi örnek gösterelim… Önce şu çelişkileri görerek olaylara bakalım.. Adam sosyal demokrat, sosyal demokrasiden bi haber, bütün siyasal projelerin de emek, sermaye arasında tercihini emekten yana yapmalıdır degil mi? Ne yazık ki zaman zaman, liberal ekonomik politikaları onlar da uyguluyor…. Eee öbürüne bakıyorsun söz de muhafazakar, neyi muhafaza ettiğini kimse anlayamıyor… Adam milliyetci ama emperyalistler neyi moda olarak bize sunuyorsa hemen onlar da onu alıyor, şaşırıyorum… Bunlar yaşanılan siyasal paradokslar… Eee sosyal alan da dine bağlı, ait olduğumuz aileye ve aşirete bağlı olarak olaylara ve olgulara bencilce, sadece ve sadece kendi bakış acılarımız ile yorumlayarak, sadece kendi yorumlarının en iyi yorum, en düşünce, en meshep kabul etseler anlaşılır, herkese bu yorumu dikte etmeye kaltıkların da sorun başlıyor… Nedeni ise diger bütün yorumları sakat bulsalar iyi, akıllı kimselerin ulaşacağı sonuçlar degil, bunlar acaba hayvani yorumlar? Diyenlere bile denk geliyoruz karşı grup ve yorumları için….
İslamı yaşayamaya çalışanlara gelince durumları daha vahim…. Önce kaynak tartışmaları var, biri, birinci sıra da kaynak olarak Kuran der, bence de… Digeri sünnet der, eyvallah, Şu Hazretten rivayete göre, bu Hazretin yorumuna göre der, biri çıkar benim şıhım/şehim şunu dedi ve ben bunu hiç tartışmaya açmam der… Eyvallah ama o sizin tahrikatınız için de tartışılmaz, o Şıhınızın yorumu müritlerce gercek kabül edilir… Sizin tahrikat halkası dışın da kalanlara ne diyecegiz? İşte sizin kendinizi ne gördüğünüz kadar karşınızdakini ne gördüğünüz sizin ne olduğunuzu belirliyor aslın da….
Demokrasiyi yanlış anla yorumla, sadece benim iktidarımı güçlendirmek için kullanılacak ilke san, laikligi yanlış anla yorumla, dini yanlış anla yorumla, alt kavramları yanlış anla, devleti yanlış yorumla, iktidarı yanlış yorumla… İşte çıkar ortaya kakofonik bir toplum…. Nasıl mı düzeliriz?
Bu yukarda saydığım bütün taraflar önce kendi yorumlarının sadece kendi grublarını bağladığını, toplumun geneli için ise daha başka yorumların olduğunu, bizim dışımızda ki kişilerin de yorumlar yapabilecegini, hatta doğru düşünceler üretebilecegini düşünerek yorumlara, düşüncelere, ve inançlara yaklaşmamız lazımdır, noktasına geldiğimiz de düzelme ihtimalimiz dogar… Bakın düzeliriz demiyorum, ihtimal dogar diyorum…
Çün ki düzelmek için senfonik toplum olmamız gerekir, bunun içinde sosyal sorumluluğu agar basan bireylere ve gruplara ihtiyaç vardır. Beni tahrikatim, benim meshebim derken, bir üstte benim ülkem, benim devletim, benim milletim demekten gecer… Benim partim derken, bir üstte demokrasi, hukuk, laiklik, insan hak ve özgülükleri, vatandaş hak ve özgürlükleri bizim siyasetimizden daha önemlidir der ve bunu siyasal kültür haline getirirsek… Bu yaptığımız şeylerin ülkenin ve toplumun çıkarıyla ters düşmemesi gerektiğini düşünürsek…. Bir okestra da, bir müzik aleti neyse, toplum da biz oyuz, bizim grubumuz o, böylece sesimizle, o okestraya destek olurken, kendi sesimizle toplumsal sese katkı sunarız. Aslında çok sesli, tek ses olduğumuzu unutmayarak, orada ki notalara göre ses çıkarmak gerektiği bilincin de olursak… Bu toplum dünyanın en gelimiş toplumu olmaya aday bir toplumu olur… Burada notalar anayasal düzendir…
Bu Anayasa darbe Anayasasıdır, degiştirmek gerekir, evet eyvallah, degiştirinceye kadar bu Anayasaya göre ses çıkaracagız, toplumsal hayatta bu Anayasal kurallara göre yaşayacağız. Öte yandan degiştirirken benide/senide dikkate alman lazım, ben sesimi uyumlu çıkarmam için bu anayasal kuralların benim müzik aletime göre de düzenlemesi gerekir degil mi? Bence de…
Çok sesli, tek ses gerektirir okestra olabilmek bunun için de iyi bir nota gerekli hepimizin çalarken keyif alacagımız nota… Böylece kakaofoniden kurtulabilir, anomi riskinden de kurtularak senfonik toplum olabiliriz…
Bunun için hepimize her yer de iş düşüyor, tarikatte müritmisin, siyasal partide delege mi, üye mi, bir kurum da işçi mi, yönetici mi, polis mi, doktor mu, çöpcü mü, ev hanımı mı, öğretmen mi, camide imam mı, vaiz mi, öğrenmen, akademisyen mi …. Hepimiz aynı okestranın elamanlarıyız unutmamak dilegiyle selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – Aralık 14 – www.vatandasfirkir.com
|