TÜRKİYE TOPLUMUNU OKUMA ÇALIŞMASI -1
(Ekonomik Okuma)
Ekonomi ihtiyaçlar ve ihracat için üreterek bunu adile enyakın şekliyle paylaşmaya dayanır, bunu etkileyen bir çok faktör vardır. Bilimsel düşünce, Sermaye, İşgücü bunları işletme mantığıyla birleştirecek kamu ve özel sermaye gerekmektedir… Biz de bu alanda da çok eksikliklerimiz var ve bunun ekonomimize yansımasını okumaya çalışacagız…Buyrun…
Biz ithal ederek ihtiyaçlarını karşılayan bir toplumuz, sanırım hayır diyen yok… Bu uzun zamandır böyle, yani 30-40 yıldır, beliki de 100 yıldır, yani günümüzün sorunu degil onu belirtmeye çalışıyorum… 1985 yılından bu yana da artık ithal ürünlerin ihtiayaç olmasını da unuttuk, ihtiyaç, degil her şeyi ithal eder olduk… Kısaca neyi ithal etmiyoruz dersek ben konunun daha basit okunacagını düşüncesindeyim… Deterajndan parfüme, arabadan ucaga, telefondan bilgisayara, ilaçdan silaha, Petrolden, dogalgaza ve etden canlı hayvana, oltadan balıga, en son gecenler de saman bile ithal ettik… Sanırım maydonoz ithal etmiyoruz… Bu ithalat üretmediğimizin göstergesidir, o zaman az tüket olmaz tüketimi körükleyecegim ki, tüketim üzerinden vergi alıyorum, sistemi böyle döndürüyorum… İnsaf asgari üçreten hem bodro üzerinden gelir vergisi al, sonra harcamasından da tüketim vergisi al, insaf ki insaf… Neyse devam edelim Yıllardır cari acıga dayalı biriken borçlar, döndürülemedigin de birkaç kurum sat piyasayı rahatlat… Sonra biraz sıkıntı olunca faizleri düşür vatandaşları borçlandır, sonra dünyada ki sıçak parayı ülkemize çekmek için her türlü para politikasını uygula sonuç yine tıkanma… Bu tıkanmayı nasıl aşarız, ancak üreterek, kaynak nereden bulacagız… Cünki kaynakları lüks arabalara ve evlere, kamu binalarına ve de geregi ihtiyacı düşünülmeden yapılan yollara bagladık… Üretim için yapacagımız yatırımlar için kaynak nereden bulacagız yeni finans kaynakları bulacagız ve borçlanacagız… Ne zamana kadar, kaynaklarımızı tasarrufla yaratabilecegimiz ana kadar, üreterek az borçlanma ihtiyacı yaratana kadar… Bütün bu ithalatın bize bir yanı borçlanma ile yansıyorsa diger yanı da işsizlik olarak yansıyor… Bizi yönetenler de donkişot vari acıklamalarla biz şöyle ekonomik olarak büyüdük, doğru nerede bir boş alan varsa oraya lüks evler yaptık, (Ankara, Cukurhambar) bunları tabiki bizim adamlar yaptı, vatandaşları banka kredileriyle borçlandırdık ve bizim adamlardan ev aldılar… Böylece çok güzel geliştik, işte böyle gelişiyoruz mavralarını atıyoruz… Buna ekonomik olarak gelişme denmez toplumun paralarını bir grupda toplama denir, bunu semeresi alındı, toplumsal eşitsizlikler ilk kez bu kadar arttı, 15 yıl önce en üsteki %1 lik grup toplumun ekonomik varlığının %34 ünü elinde bulunduruyorken, şimdi % 54 ünü elinde bulunduruyor… Yani toplumun %1’i toplumun imaknlarının %54 ünü kullanıyorlar…
Bu ekonominin bir yanı, diger yanı ise bunu üreterek yapmadığımızın ve borçlanarak yaptığımızın bilinmesidir… Kısacası, siyasal ve sosyolojik gerilimler bizim bizi, ekonomik ve sosyolojik sağlıklı degerlendirmelerimize izin vermiyor… Yoksa borç al bununla borç aldığın toplumdan lüks araba al bu uun süren bir kısır döngü… Akıl kari degil, ne kari sömürenlerin kari… Bu kısır döngüden kurtulmak için hepimizin sorumluluk lamması gerekir, sorumluluk bilincimiz yükselirse, bu kısır döngüden kurutuluruz dilegiyle Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil --- Haziran 15 --- www.vatandasfirki.com
|