RUHUNU KAYBEDEN ADAMLAR/KADINLAR
(Ruhsuz Toplum)
Ruh bize ne yaptırır, ruhsuzluk yani haz peşinde koşan bize ne yaptırır, bunun üzerinde durursak, konuyu daha iyi anlayabiliriz… Önce bu konu üzere hiçbir şeyle meşgul olmadan, yazıyı okumayı bırakarak düşünelim mi? …………. Ruh Erdemi, Adaleti, Ahlakı, İyi ve Güzel olanı ararken, beden iç güdüler aracılığıyla haz peşindedir, sadece yer, içer, sevişir, ürer gibi hayvani ihtiyaçlar üzere durur… “İçgüdüler Bizi Güdüyorsa Hayvanız demektir. Hüseyin benek” Biz insanlar hangi tarafı desteleyeceğiz, işte insan için bu karakteristik bir sorudur, sorundur cevabı insandan insana değişir… Ben dengede olma halini tercih ederken sen hazzı, öbürü ruhun verdiği önerileri tercih edebilir… Bu tercihler insanı ruhlu, ruhsuz insan yapar, bu tiplerin baskın olduğu toplumlar da o toplum olur… Ruhunu kaybeden insan kendini hayvanlığına teslim etmiş demektir, ruhunu kaybeden toplum artık değerler üzerinden birbirine bağlanmış, toplumsallaşmış insanlar değil hazza neden olacak çıkar rant üzerinden topluluk halinde insanlardır… Bu tür toplumlarda ruhun önerilerine göre değerler üzerinden yaşamaya çalışan kişiler için büyük zorluklar vardır, o nedenle çok büyük sabra ihtiyaç duyarlar, ama onlar zaten sabırlıdırlar…
Şimdi bu iki insan tipi üzerine durarak devam edelim, Ruhunu kaybetmemiş kişi ile kaybetmiş kişi arasında ki farkları anlamaya çalışalım, çalışalım ki haz yaşamak için ruhumuzu satmak zorunda kalmayalım… Bizi insan yapan yanımızın ruh, akıl, düşünce, inanç gibi manevi değerler olduğunu unutmayalım..
Hazzı önemseyen insan, yada değerleri önemsemeyen insan veya kendine felsefeden, dinden değerler üzere kişisel anayasalar çıkaramamış manevi ilkeler inşa edemeyen insan hazza ulaşmak için değerleri olmayan, tabirimiz hoş görün her boka bulaşan insandır. Bu ruhsuzların toplumda çoğalması demek o toplumun intihar etmesi demektir. İlkesiz değersiz insanların bir şeylere ulaşmak için can siper hane rekabet ettikleri, birbirlerinin hakkına hukukuna riayet etmedikleri bir toplum olur ki… O toplumda yaşayanlar gerçekten de insanüstü sabra ihtiyaç duyarlar, oysaki sabrı verecek olan da insanın ruhudur, yani değerler üzere yaşamayı öneren yanımızdır. Bu yanımız zayıfsa ki yada bilinçli zayıflatılmışsak, yada magazin moda, yeme, içme, cinsellik, uyuşturucu, alkol, sigara gibi hazza hitap eden yanlarımızın esiri olmuşsak… Bunları kontrol edenler bizi de kontrol edeceklerdir… Dilerim bu tuzağa düşmeyenler, düşenleri uyarır, onlar bu uyarıların samimiyetine inanır, o ruhsuzluk çukuruna daha çok insanımız düşmez… Ruhuyla hazzını dengeleyenlere gelince bunların tam tersini arar, yapar…
Örneğin ticaret mi yapıyor, karında meşruiyet, hak etme arar, bu ne demektir, kendince değerleri üzerine hakkettiğine inanmış olması gerekir, o yaptığı işin sunduğu hizmetin insanlara faydasının, ettiği kardan fazla olması gerektiğini bilir… Kişisel ilişkilerinde kırıcı olmaz en basitinden en büyüğüne kadar, en güçlüsünden en güçsüzüne kadar Sevgi, Saygı, Hoşgörü içinde hareket eder… Çevrede yaşayan diğer canlıların haklarına bile tecavüz etmez, çevresini kirletmez… Bunların toplumsal, kişisel bir sorumluluk olduğunu, mesleki bir sorumluluk olduğunu bunların gereklerini, gerekliliğine göre yerine getirir… Örneğin bir cinsellik mi yaşayacak, sadece hazzı düşünmez, insanların haklarını da düşünür, bu hak karşılıklı rıza, gönüllülük, memnuniyet olabileceği gibi, başka birlikteliklere de zarar vermemesi gerektiğini de bilir… Bu bilinçte olan kişilerin, Ruh Haz dengesini önemseyenlerin çoğunlukta olduğu toplumlarda ahlak ve adalet üzere değerlere dayalı bir yaşam vardır demektir.
Böyle toplumlar hem daha çok barışı, huzuru mutluluğu hak eder ve yaşarlar… Bu nedenle biz bizi dengeleyecek olan, bu dengelerimizi toplumsal hayata yansıtacak olan ruhumuza sahip çıkalım öneririm, böylece ruh ihyası ile zırhlanalım…. İhya edilen, güçlendirilen ruhlarımızla toplumsal hayatta iyiye, güzele, doğruya, ahlaka, erdeme, hakka, hukuka, adalete ve bunlar üzere degerlerle yaşamak düşüncesi, dileğiyle….Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – 14.1.17 --- vatandasfikri.com
|