|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DİNİN DEVLETLEŞMESİ |
DİNİN DEVLETLEŞMESİ
Dinin devletleşmesin de din bakımından bir sorun yoktur, dini inançlı toplumsal kesimler acısında da sorun yoktur, yalnız sorun dinin devlet görevlilerince kullanılmaya başlanmasından, yaygın dini inancın dışında inanların yagın inanmaya zorlanmasından, inanamayanların ise inanmaya zorlanmasından sonra başlamaktadır. Devletliler yapacakları her şeye dini dayanak bularak dini tabir caizse iktidarlarına dayanak yaparak gelecek siyasi eleştirilerin ve muhalşefetin de önünü baştan kapatmalarıdır ki, İslam toplumlarının vasat kalmalarının gümü deki en önemli nedenlerinden biri olabilir… Ayrıca farklı dini yorumu benimseyenlere yapıln baskılar da toplumsal çatışmaları artırarak barışı bozduğunu günümüzde İslam topluluklarına baktığımızda da görebiliyoruz. Dinin devletleşmesi, ideolojileşmesi, iktidardaki cogunluğa dayalı halk dışında ki, halka adalet ve rafah getirmemiş, bilhassa din, böyle emrediyor diye kendi grub yorumlarına dayanılarak tepkilerin önüne de geçilmiştir.
Türkiye, İran, Pakistan dışında ki ülkeler de iktidarın da seçimle degişememesi, yada ikitidar partisinin liderinin ve yönetici kadrolarının demokratik bir önseçimle seçilerek belirlenemesi, yani demokrasinin olmaması iktidar eliti yaratmış, ve bu elitler ister devletin kurumların da, istereniz toplumun olan serveti kendi yandaşlarına aktararak saraylar da, konaklar da zevkü sefa için de yaşarken halk aclık sınırların da yaşamış ve hala da birçok toplumda yaşamaktadır. Bu durum uzun bir zaman devam ettiğin de, zulüme karşı gelen düşünürler ve halk tarafından farklı düşünceler, yorumların ortaya çıkmasına neden olmuş, halk bu iktidar kayıgında ki kendisini uyutan yanlancı alimleri anlamış ve artık itibar etmemeye başlayarak muhalif alimlerin seslerine kulak vermeye başlamıştır. Din adına kontrol edilen halk iktidarların din yorumuna artık karşı çıkmış, bilinen birçok tepkilerin en önemlileri ise Kileseye karşı verilmiş olan tepkilerdir. Bu tepkilerle halk kendisine din üzerinden vurulan iktidar prangalarını koparmıştır. Bu durum laikliğin ortaya çıkmasına ve iktidar odaklarının dini kaynak göstererek ayrıcalıklarının ortadan kalkmasının miladı olmuştur. Bu yaşanılan degişim, İslam toplumlarına pek yansımamış, ancak günümüz de iletişimin ve haberleşmenin artmasıyla bazı tepkiler gelişmeye yeni yeni başlamıştır. Bura da başka bir tehlike baş göstermiş, din devlülerin tekelinden kurutlurken siyasetcilerin inanları dini söylemle taraftar toplama aracı haline gelmiştir.
Ama öte yandan halkı din üzerinden taraftarı yapmaya devam eden siyaset ekolleri devam etmiş, ne ekonomik gerceklikler, ne toplumsal gerceklikler, ne de dogal gerceklikler üzerinden, ne de dini gerceklikler üzerinden degil kendi yorumlarına dayalı dini yorumu gerceklikler diye sunarak halkı kontrol etmeye devam ettikleri dönem başlamıştır. Bu dönemin de kapanabilmesi için halkın dinin temel de kişilere yönelik ilke ve emirlerden oluştuğunu, toplumsal yaşamın her alanıyla ilgili gercek bilgilere dayalı, bir siyasi biliç oluşmadıkca din ideoloji gibi siyasetin için de yer alamaya devam edecek ve daha henüz laikliği özümseyemeyen İslam toplumlarında da daha yogun bir şekil de yaşanacak gibi gözüküyor…
Her dönem de bizim devletlerimiz de, T.C Devleti gibi olsun, daha önceki devletlerimizden olan Osmanlı İmparatorluğu gibi olsun devletin bir din teşkilatı olmuştur. Bu teşkilat halka dini degil ibadet etmeyi öğretmiş, bunun nedeni ise, kendi adaletsiz davranan devletlilerin davranışlarını yargılayacak bir toplumsal bilinç oluturmayı engellemek olsa gerek. Son döneme kadar özellikle halk hem dini, hem de siyasi olarak bilinçsiz bırakılmış ve bu bilinçsiz halk sadece devletin gösterdiği, dinle Allaha imanla devletlilere imanı karıştırmış, en üstteki yönetenlere ise, Osmanlı da Allah'ın dünya üzerinde ki gölgesi bile diyebilmiştir.
Oysaki fert bizim inancımıza göre Allah'ın yeryüzünde ki gölgesidir, çünki Allah her ferdi tek, biricik yaratmakla beraber yatatırken kendi ruhundan üflemiştir, yani kırala vaya padişaha özel bir yaratma durumu yoktur, onlar da Allah katında kul olarak benimle aynı durumdadır, aynı emirlerden sorumludur. Din bu anlam da aslında eşitliktir, özgürlüktür. Bu bilindikce, bu bilinç oluştukca, bu bilince ulaşan halkı din üzerinden kontrol ederek uyutmak, idare etmek artık günden güne zorlaşak hatta zorlaşmıştır bile. İşte toplumsal çatışmaların ekonomik olduğu kadar dinsel oluşlarının kaynaklarından biri de dinin devletleşerek devletin kurallarıyla dinin kurallarının karışarak ve devletlülerin dünya putu tanrılar olmasıdır da diyebiliriz. Ancak bu durumu Hz. İbrahim'in, Hz. Muhammedin gercek takipcileri aşacaktır umudundayım…
Hac 41- Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır.- Güç sahibi olduklarında zekatı verirler, iyilikle ve adaletle hükmederler. Bura da iktidardakilere verlilen sorumlulukları görüyoruz.
Bu ayetten anladığımız İslamı iktidarı taşımak yerine Laik demokratik sistem için de ikitdara gelinerek, kişi olarak toplumda iyilik, adalet ve ahlak üzere yönetim segilemenin de yolunun kapalı olmadığını zaten ayetleri incelediğimizde de görüyor, ayetlerin çogunun kişisel sorumluluklar yüklediğini de unutmayarak kişi Allahın emirleriyle direk muhatap olduğu bilinci geliştikce sorunlarımızı da aşacagımızı umut ediyorum. Kişisel sorumlulukların yerine getirilebilmesi için de özgür bir toplumsal sistemin gerektiğini, bunun da demokrasi ve laikliğin getirdiği haklar olduğunu hatırlatarak, selam ve sevgilerimi sunuyorum…
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|