|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
LAİKLİK NEDEN GEREKLİ? |
Laiklik dinsel inanışların yaşanmasının garantisidie de ondan gereklidir. Devletin din alanında tarafsızlığının ve dinsel inançlara alan açmasının ve bu alanı korumasının garantisidir de onadan gereklidir. Devletimiz din meselesinde tarafsız kalamamış olması zaman zaman eleştirilmektedir, Diyanet İşleri Başkanlığı ile bu alanda gerçekten de dini inançlarımıza uygun en güzel yorumu ortaya koymuş ve sağlıklı yaşanmasının önünü açmıştır. Hele hele diyanetin ilk kurulduğu yıllar düşünülürse ne kadar büyük bir görev yaptığı daha iyi anlaşılır. Bu nedenle Ülkemiz için özel bir durum olarak düşünülürse daha iyi degerlendirmiş olruruz. Bu alanda devletin tarafsız kalmaması toplumumuzun yararına olmuştur. Diyanet İşleri kurulmamış olsaydı toplum, dini ölçüleri bozuk ve din adına istismara açık bazı grupların dini anlayışlarına bırakılmış olurdu ki, bu durum da din alanında büyük eksiklikleri beraberinde getirirdi. Bu kurumun toplumsal faydası tartışılmaz, yöntemleri tartışılabilir.
Geçtimiz yıllarda laiklik bahane edilerek Diyanet İşleri Başkanlığının da konumu tartışma konusu yapılmıştır. Bu kurum Atatürk’ün önerisi ve anayasal maddelerle kurulan bir kurumumuzdur. Aynı Başörtüsü konusunda olduğu gibi bu konuda (bu kurumun gerekliliği veya gereksizliği) siyasi tartışma meselesi yapılmamalıdır. Bu kültürel meseledir, kültürel meselelerin tartışılması daha bir dikkat gerektirmektedir. Kaldı ki Başörtüsü ve Diyanet İşleri kültürel meseleyi de aşıp inanç meselesine girer ki, bu alanda tartışmalar iki kere dikkat gerektirmektedir. İnanç meselesi kutsal bir alandır bu alanda tartışmak sadece bizim toplumumuz da değil bütün toplumlarda çok dikkat gerektirir. Bu nedenle başörtüsünün ve Diyanet işlerinin tartışılması ve özellikle de böylesi basite indirilerek tartışılması hiç hoş değildir. Bu konu ve kurum, toplumsal sinir uçlarımızı oluşturmakta, bu nedenle konunun ançak uzmanlar ve akademisyenler tarafından tartışılarak düşünsel referanslar ortaya konmasının başörtüsüne ve DİB na karşı yaklaşımın daha sağlıklı düşünsel olarak temelledirilecegini düşünmekteyim. Bu kurumun varlığı toplumun dini inanışı ve kültürel değerlerinin sağlıklı yaşanması için gerekliliği malumdur. Batıda bu kurum yerine daha bağımsız dini kurumlar Kiliseler vardır, bunlar hem dini hemde ekonomik olarak özgürlüklerine kavuşturulmuş, isteyen vatandaşların gelirlerinden kesintiler yapılarak bu kuruma aktarılmaktadır. Bir nevi din hizmetleri için vergilendirme yoluna gidilmiştir. İistege bağlı olduğu içindir ki efendim ben diyanet ve din için verdiğim vergilerin kullanılmasını istemiyorum gibi ifadelerinde önüne geçilmiş olur, adalette bunu gerektirir, istemeyen vatandaşlarınparalarıda din hizmetlerinde kullanılmamış olur.
Başörtüsü meselesine gelindiğinde çözüm önerim ise; devlet görevlileri dışındakilerin takabilmesinden yanadır. Bu nispeten uyugulanmaya başlanmış görünmektedir. Devletimiz laik olduğu, Cumhuriyetin de laiklikle tamamlandığı içindir ki böyle bir çözümün gerektiğine inanmaktayım. Ama son zamanlarda yine başörtüsü sanki yavaştan yavaştan kaşınmakta siyasi malzemeler yapılmaya acık hale getirilmektedir. Bu seferki gerekce ise kamuda da başörtüsü takılmasıdır ki devletin laikliği gölgelenecektir. Bunu siyasetçilerin fazla dallandırmadan budaklandırmadan çözmelerini beklentiler arasındadır. Siyasilerin toplumun yaşam tarzına uygun bir şekilde çözüm üretmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu konuya hassasiyetle yaklaşan dindaşlarımada nazichane bir önerim verdır. Faiz meselesinin üzerine gidilmeyip de, hep türban meslesiyle meşgul olunmasının nedeni nedir acaba? Bence dinin daha temel bir meselesinin ihlali tartışılmazken Türban gibi olsada olur, olmasada oluru tartışılan bir nesnenin bu kadar gündemimizi meşgul etmesi doğrusu sağlıklı düşünememekle alakalıdır. Şimdi örtünmeyle ilğili ayetlere bakalım. Ayet -1 Ahzâb,59 : Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Ayet -2 Nûr, 31: Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. Şimdi bu ayetleri alarak yorumlayarak kadınlara örtünme işgencesi yapmanın anlamı nedir. Öncelikle kadınlarımıza karşı ayıp oluyor, yorumlamaların getirdiği zorluklarla belkide günaha giriyor bile olabiliriz.
Bu konuyu siyasi rant haline nasıl getirebilir mi düşünmek lazım degilmidir. Böyle inanç ve kültürel meseleler üzerinde siyasilerin değil bu inancı ve kültürü yaşayan vatandaşların ve inanç meselesinde ise konunun uzmanlarının da olduğu Diyanet İşleri Başkanlığının, Üniversitelerin ilahiyat fakültelerinin düşünceleri alınarak çözülmelisi bu8 konulardaki tartışmaları ve çatışmaları en az seviyeye indirecektir.
Sadece bu meselede değil, her meselede böyle yapılmalıdır. Akademisyenlerin ve hangi alanda sorun varsa ve değişiklik olacaksa o alanın kurumlarının görüşü alınmalıdır. Demokrasinin ve laikliğin en önemli ilkesi tarafların düşünsel olarak çözüme katkı sunabilme fırsatlarının yaratılması ve olmasıdır. Örneğin anayasa değişikliğinde yaşananları düşünün, hep siyasiler konuştu, ne yargı kurumlarının düşüncesi alındı, ne de üniversitelerin hukuk fakültelerinin, nede STÖ örgürlerinin. Alınıyormuşuş gibi yapıp kendi düşüncemizi ortama dayatma alışkanlığından kutuldukca daha demokratik bir tavrı daha sorunsuz bir laiklik anlayışını ortaya çıaramış olacağımızı düşünüyorum. Değişim gerekli ve de yerinde olsa bile, yöntem yanlış olduğu için muhalefet edilir ve normal olacak deiğimler bile tartışmalı olur. Biraz bizim düşüncelerimizin dışındaki düşüncelerden yaralanma yetenegimizi geliştirmeliyiz.
Değişimler ister yasalarda olsun isterseniz halkın yaşam tarzını ilgilendiren meselelerde olsun tarafların ve uzmanların görüşleri yasalara yansıtılmalı, yaşam tarzları ise yaşayış içinde doğal olarak değişebilecegi unutulmamalıdır. Ama yaşam tarzlarını mı yasalara uyduralım, yoksa yasalarımı yaşam tarzlarına uyduralım derseniz bana göre yasaları yaşam tarzlarımıza uyduralım derim. Böylece yasalar toplumun yasaları haline getirilmiş olur.
Gerek yaşam tarzlarımızın gerekse siyasi düşüncelerimizin olsun dikkate alınmasını hepimiz isteriz. Bunu sevdiklerimizden ve birlikte yaşadıklarımızdan beklediğimiz gibi devletimizden de beklemekteyiz. Vatandaşının beklentilerine göre hizmet yönlendiren devlet sosyal devlettir. Yine vatandaşının beklentisine göre yasa çıkaran millet meclisi demokrat bir meclistir, o devlet demokrat bir devlettir. Milleti adına karar veren yargı da öncelikle yasalara sonra milletin yaşam tarzına (örfüne) saygı duyarak karar alırsa böylece demokratik hukuk kurallarıyla karar alan bir yargı olmuş olur.
Böylece daha iyi işleyen bir demokratik, laik Cumhuriyetimiz ve bu temellere dayanan devletimiz olur. Sonuçta hep beraber huzur içinde yaşarız. Mesele birbirimize sorun çıkarmadan huzur içinde yaşamak istiyormuyuz? İstiyorsak, herkes benim fibi düşünmeye bilir, herkes benim gibi inanmaya bilir, ama asgari toplumsal düzen için herkes mevcut yasalara uymak durumundadır. Demokrasi ve laiklik öncelikle karşılıklı saygıyı ve hoşgörüyü gerektirir, saygı, sevgi, hoş görü tesis etmek dilegiyle selam ve sevgiler…
Selam ve sevgiler.
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|