ÇATIŞMALARIMIZ -1 (Uzlaşma Sanatı)
Çatışmalarımız o kadar çok ki bunu gördük, yaşayarak da tecrübe ediyoruz, çatışmaların karşılıklı zararlara neden olmaması için uzlaşıyla sonuçlandırılmasının önemi konusunda eksikliklerimizin olduğunu söyleyebiliriz… Bu eksikliklerimizi nasıl giderebiliriz? Bunun üzerine kişi ve toplum olarak durmalıyız, ben bunu savunurken, siz onu savunuyorsunuz, düşünsel boyutta, söylem boyutundaysa sorun yok aslında daha iyi arayışına neden olabilir bu düşünsel rekabet… Ya zorlama, baskı, şiddet, nefret, karşılıklı saldırganlık söz onuşu olurda ister kişiler arası, ister topluluklar arası çatışmalar, düşünseli aşarda fiziki, sopalı, silahlı çatışmaya dönüşürse… İşte o zaman bizi kurtaracak olan uzlaşma yeteneğimizdir, sanatımızdır, bunda nasılız derseniz? Kim gücü elinde bulunduruyorsa o şartları dayatmaktadır, bu şartlar ister bizim kültüre, ister evrensel insan kültürüne ait ahlak ve adalet içermiyorsa o zaman toplumumuzu çatışmaya acık hale getiririz ve sürükleriz… Bundan nasıl kurtulabiliriz derseniz, buyurun devam edelim…
İnsan kavramlarla düşünürse ki, birçok düşünür onu der, bizde bize yardımcı olacak kavramlarla bu sorun üzerinde düşünelim mi? Nedir bunlar Şura, Meşveret, Danışma, Araştırma, Soruşturma, Müzakere, Uzlaşma ve bunları karşılıklı rızaya dayalı olarak kayıt, altına alacak sözleşmedir… Yani bizi çatışmadan kurtaracak olan müzakere, uzlaşı, sözleşme yeteneklerimizdir… O zaman öne çıkan bu üç kavramla devam edelim, edelim de bunların olabilmesi için de diyalog gerekmiyor mu? O zaman bu kavramla başlayalım…
Diyalog: Karşılıklı irtibat kurarak konuşma, müzakere yoluyla anlaşmaya, uyum sağlamaya, anlaşmaya çalışma diyebiliriz
Müzakere: Bir konuyla, duruma ilgili fikir alışverişinde bulunma, oylaşarak anlaşmaya, uzlaşmaya çalışma dersek…
Uzlaşma: Karşıtlar arasındaki anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması yoluyla birlik sağlamamaya çalışarak çatışma konularını ortadan kaldırma veya… Uygulanacak işlerde, yöntem üzerine, ilkelere, kültüre, adalet ve ahlak ilklerine dayalı olarak tartışma yoluyla bir bütünlüğe ve birliğe vararak bunu sözleşmeye bağlayarak anlaşmaktır… Çok kavram kullandık, kullanmazsak işte böyle hiçbir konuda, tartışamayan, uzlaşamayan, anlaşamayan biz toplum oluruz… Öyle miyiz ne? Öyleysek bu kavramlar üzerinde durmalıyız ve bu kavramların yardımıyla, bizim uzlaşma, anlaşma ve sözleşme yapma niyetimizle kişiler ve topluluklar arası bir sözleşme yapabiliriz… Sözleşmeyle yazıyı bitirelim mi?
Sözleşme: İki ya da daha çok kişinin bir şeyi yapmak ya da yapmamak üzere aralarında anlaşmalarını dile getiren bağlayıcı uzlaşmaya dayalı ilkesel yada yazınsal metin. Örnegin, toplum Sözleşmesi, J. Rousseau'nun temel kavramıdır, İnsanların bir toplum kurmak, özgürlüğü ve eşitliği herkese sağlamak için, özgürlüğü genel istence aktarmak üzere kendi istekleriyle uzlaşmalarıdır der… Bide bunu dediğimiz de… Bunlar nasıl kişilere ve topluma yansır, ortaya çıkar… Kişilere yansıması kültürleri içinden ve görgü kurallarına dayalı davranışlara yansımasıyla olmaktadır… Topluluklar arası ilişkilere ve vatandaş devlet arası ilişkilere ise toplumun en büyük sözleşmesi olan anayasa ile yansımaktadır… Anayasa; her şeyden önce bütün vatandaşların, devlet kurumlarının ve yöneticilerinin uymak zorunda olduğu bir toplum sözleşmesidir… Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, vatandaşların haklarını, ödevlerini bildiren temel yasa, kanunuesasidir de dediğimizde.. Bu sözleşme iyi müzakere edilir, karşılıklı hukukun, hakların oluşturulduğu bir sözleşmeye yansımasıyla, uzlaşıya dayalı yapılırsa, toplumsal birlik, barış geneli kapsayacak şekilde sağlanabilir… Böylece…
Çatışmalarımız, uzlaşmaya, anlaşmaya dayalı sözleşmelerle barışa neden olabilir, biz yeter ki iyi olanı, güzel olanı, herkesin yararına olanı karşılıklılık içinde arayalım ve bulalım… Bulmak dileğiyle, Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – 1.12.18 – vatandasfikri.com
Kaynak: http://tdk.gov.tr
|