FAİL FİİL İLİŞKİSİ
(Ben Toplum ve Toplum Ben)
Etkileme, Etkilenme Oranları…
Her olay olayda bir yapıcı vardır, yapıcıya fail, yapılana fiil denir, işte böylece eylemler ortaya çıkar, bu eylemlerde sorumluluk gerektirir, fail belirleyicidir, fail etkendir fiil yapılandır, etkilenendir… Bunu anladığımızda fiillerin nedenlerini, olumlu, olumsuz sonuçların sorumlularını görebiliriz.. Biz bu fail ve fiil işine kişi ve toplum etkileri acısından bakacak olursak, kim kimi etkiliyor, kim kimin faili, kim faal, kim fiil gibi…
Biz bir topluma doğduğumuzda hazır bir dinimiz oluyor değil mi, evet, bir etnik kökenimiz oluyor değil mi, evet, bir ülke/devlet vatandaşı olarak doguyoruz değil mi, evet, bir cinsiyetle doğuyoruz değil mi, evet… Bunları çoğaltabiliriz, bir aileye doğuyoruz bunlar bizim tercihimiz değil, sanırım kaderimiz, yada doğanın bir faili… Sonra doğduğumuz sistemlere baktığımızda., sistem demek aslında kişi toplum ilişkilerini düzenlemek demektir…
Birde içine doğduğumuz bu toplumların kültürleri var, siyasal yönetim biçimleri var, örneğin benim büyüdüğüm yerde kadının yüzmesi günah, neden kapalı olması gerektiği için, neden kapalı olması gerekiyor, erkeği tahrik etmesin diye, iffeti koruması için, din böyle öğütlediği için.. Burada insan/fiil yüzme faaliyetini yapamıyor, insan fiil olarak kalırsa, kendi faillerini işleyerek fiil yapamazsa, nasıl kendini gerçekleştirecek? Bu basit bir örnekti, diyelim kast sisteminin acık uygulandığı bir toplumsal sistemde doğduğunuz, yönetme hakkı, bir ailede, yönetime katılamıyorsunuz, şu okula gidemiyorsunuz, bu okula gitmemek demek eğitim alamıyorsunuz demektir.. Egitim alamıyorsanız zaten şartlarda öyle organize edilmiştir ki, siz fiil, etkilenen olarak kalmanız, faal, etkileyen olamamanız, bunun için şartlar oluşturulmuştur demektir… Hele bazı sistemlerde hukuk eşitliği bile yoktur, ben suç işlerim, ayrıcalıklı başkası aynı sucu işler başka ceza, hatta ceza vermemek için bahaneler.. Bakın daha ekonomik imkanların ve imkansızlıkların faal ve fiil olabilmemize etkisine daha henüz giremedik bile… Toplumlar bu durumu iyileştirmek için toplumsal uyum ile açıklarlar biz faal olursak, dahası herkes faal olursa, sorun olabilir, bunun için toplumun büyük bir bölümü fiil, etkilenen seviyesinde kalması gerekir… Tekrar aynı sorun, iyide bu insanlar nasıl kendini gerçekleştirecek?
İşte tamda burada temel çelişki ortaya çıkıyor, içine doğduğumuz toplum mu bizi şekillendirecek, bize kültürünü aktaracak, yoksa biz mi bu kültürü yapacağız? Her şeyi yapamayacağımıza göre, ister içine doğduğumuz toplumun, ister insanlığın ortak bilgi ve tecrübelerinden yararlanmak için bir yere kadar ön kabuller, sorunlar ve sorular karşısın da hazır cevaplar gerekebilir… Bu yer neresidir? Ben doğdum bir yönetim şekli var, devlet yerine, özel şirketler oluşturularak sermaye üzerinden yatırım yapılıyor, büyüme modelleri buna göre planlanıyor, gerçekleşiyor… Ben burada işçiysem!!
Bu durum benim şartlarımda ki kişilerin aleyhine olduğunu görüyorum, itiraz ediyorum, olmaz böyle şey diyorum… Olan durumu aleyhime olduğu için yanlış buluyorum, muhalefet etmeye başlıyorum… Bu, bende faal olmak istiyorum, yönetime katılmak, üretimden adil pay almak istiyorum demektir… Toplum, kurulu sisteme alışmış seni marjinal buluyor, nereden çıktı bu adam, bu bizden değil mi, yoksa diyor? Yok sizdenim ama yaşanılanların yanlışlığını gördüm, daha iyi olanı arıyorum, ben şu şöyle yapılırsa daha iyi olabilir! Olabilir diyenlerle birlikte hareket ederek bir ortak iyi arayıcıları oluyoruz… Bu ise toplumla ters düşmek, bazı durumlarda dışlanmak, bazı durumlarda cezalandırılmak demektir.. Bu yeni ve iyi arayıcılarına mevcut toplumsal denge bozulmadan çıkış yolları gösteren, açan toplumlar başarılı oluyorlar.. Neden?
İnsan faal olamazsa fiil de olamaz, o düşünen canlıdır, bilen bildiğini depolayarak, paylaşarak çoğaltan kişidir… Yani dünyaya etkilenmek için değil etkilemek için gelmiştir, bu etkilemesine engel olacak her kişi ve kurumla gizli, açık çatışma halindedir… Bu baskılar arttıkça çatışma ihtimalide artar, otoriter siyasal yöntemlerle, dini, kültürel nedenlerle insanın faal oluşu baskılanırsa, çatışma kaçınılmazdır… Faal insanların azınlığa veya vasatlığı, fiil insanlar çoğunluk oluursa ve bilinçsizliği düşerse, toplumsal işleyiş de vasata, vasatın altına da düşer… İşte tamda bu noktada faaliyet için doğan insanı, fiil duruma düşürmemek gerektiğini anlarız, anlayabiliyormuyuz, ne yazık ki yok… Sen lideri sakın ha eleştirme, o diyorsa o, onun sözü tartışılmaz, hele şu söz beni oldum olası rahatsız eder, şeyhin karşısın da ölü gibi ol, babanın/ananın karşısında geri planda dur, amirin karşısında hiç konuşma sallabaşı al maaşı… Patron seni mavf eder aman ha sık dişini, devletin karşısında durumumuz zaten malum, ben nasıl olacak da faal olacağım, kendimi gerçekleştirmek için geldiğim dünyada ben olarak yaşayacağım!!?? Bütün bunlar olurken, ben nasıl ben olarak, kendimi gerçekleştireceğim, bence yaşayacağım?
Şimdi, ben bir iyi durum gördüm, bunu nasıl içine doğduğum topluma anlatacağım ve benim ve toplumun daha iyi yaşama mücadelesine katkı vereceğim!!? Bu zamana kadar hep toplum faaldi, o dedi sen yaptın, beni o yaptı, ben toplumun fiili oldum, ben faal olarak iyi gördüklerimi nasıl uygulayacağım? Sadece toplumun mu, iyileri iyi, güzelleri güzel, ben farklı bir şey düşünemez miyim, keşfedemez miyim? Keşfederiz, keşfetmeliyiz, buna da toplum izin vermeli ki daha iyi, daha da iyi olanı doğadan, maddeden, hayattan çıkarabilelim… Ha bu arada içinde olduğumuz toplumu biz, bizide içine olduğumuz toplum yok saymasın ki… Ben ben olurken toplumla uzlaşabileyim, toplumda olanla, benim olmasını istediğim arasında ki denge oluşabilsin..
Daha iyi bir toplumsal hayat daha iyi karaktere sahip kişilerin toplumda saylılarının artmasıyla mümkün olduğu düşüncesiyle, bilinciyle, daha iyi yaşamak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil - vatandasfikri.com 9.4.2020
Kaynak: Sosyolojide Temel Kavramlar- Anthony Gıddens- Phılıp W.Sutton
|