|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DİNDARLIK ÜZERİNE |
DİNDARLIK ÜZERİNE
DİNDARLIĞIMIZI DİNİ DARLIĞA ÇEVİRMEYELİM
Bir dindarın nelerle uğraştığına bakarak onun nasıl bir dindarlık için de olduğunu anlayabilriz. Bunu önce kendimize sonra da bizi dindarlık numarasıyla kandırmaya çalışan,dindarlıkları üzerine kamu görevlerine talip olanlara yapmalıyız. Nasıl bir davranış izliyorlar bakalım ve dindar mı, dini darmı anlamaya çalışalım… Bu ölçüleri rast gele kişilere yapamayız onlarla bir bagımız yok, sadece bizi direk ilgilendiren durumlar karşısında yapabiliriz ki bu sayı iki yi bilemediniz üçü geçmez. Yalnız takdir edersiniz ki kamu işi bütün kamuyu ilgilendirdigi için kamu görevlilerine karşı daha titiz ölçülerimiz olmalıdır.
Bir kişiyi inançlar üzerinden degerlendireceksek, önce inanç sistemlerinin adaleti ve ahlakı temel aldığını unutmayalım, benim genel izlenimim ve kutsal kitaplara ve tarihi bilgilere baktığımız da ise şunu görüyoruz. Genel olarak haksızlıkları derebeyler, devletliler, ekonomik güçü elinde tutanlar adaletsizlikleri yapar ve ahlaksızlığa neden olurlar. Bana kalırsa ahlaksızlığı da adaletsizlik besler, adaletsizlik ve ahlaksızlık da mutsuzluğu besler. İnanç sistemleri daha ilk emirlerden son emir İslama kadar hep, hep insana ve ekosistem içinde ki bütün canlılara karşı adaletli davranmayı önerir. Bunu ya otoritelerini sağlamak için, yada ister insanların emeklerini sömürmek için, yada dogadan yararlanırken diger canlıların haklarına karşı genellikle bu saydığımız güçleri elinde tutanlar adaletsizce davrnarak hakları ihlal ederler. Bundan dolayıdır ki ilk iman edenler genellikle bu haksızlığa maruz kalanlar ve bu adaletsizligin insanlığa maliyetini görenlerdir.
Bu duruma dikkat çeken peygamberlere o günün hakim sınıfları kurdukları adaletsiz düzenlerinin bozulacagı korkusuyla peygamberleri fitnecilikle, fesatcılıkla, delilikle, zihinleri zehirlemekle suçlamışlardır. Peygamberler aldıkları emirle uyuyan zihinleri zehirlemeyi bırakın adeta panzehirle uyuşturulan zihinleri uyandırmışlardır. Bura da nihai hedef daha sağlıklı toplumlar daha huzurlu insanlıktır… Gel gör ki bu durum uzun sürmemiş bazı peygamberler öldürülmüş, bazıları carmıha gerilmiş, bazıları öldürülme korkusuyla hicret etmiştir. Ama yaşadıkalrı süreler için de adaletsizlige, haksızlığa sömürüye razı olmamışlardır. Peygamberleri takip eden gercek müminler de adaletsizlige razı olmamışlar, en zor şartlar da bile adaletin tecellisi için çalışmışlar bu nedenle bir çogu H.z Ebuhanife gibi öldürülmüşlerdir.
Bu kısa hatırlatmanın arkasından günümüze geldiğimiz de ise adaletsizlikler ve ahlaksızlıklar diz boyu olarak devam etmektedir. İnsanlığın teknik, teknolojik olarak gelişmesi insanlığın maddi gelişmesini paralelin de getirmiştir ama, adaletsizlik de, ahlaksızlık da hem ekonomik, hem de sosyolojik olarak bu gelişmelere paralel artmıştır. Biz inananlar bu durumlar karşısında ki tavırlarımızla Dindarmıyız, Dini darmıyız diye karar verme aşamasındayız.
Evet hepimiz dindarız diyebilirz, ama bizi dindar yapan da, dini dar yapan da aslında hayata karşı aldığımız tavırlarımız ve davranışlarımızdır. Nasıl mı? Bakalım hayatımıza yakından…
Biz dindar olduğumuzu iddia ediyoruz, kendimizi de öyle hissediyoruz, şeklen görüntümüz de öyle, namazımızı kılıyor, niyazımızı yapıyoruz, orucumuzu tutuyor, dört başı mamur abartılı iftarlara katılıyoruz ve davetler veriyoruz. Ama sadece bunları yaparak dindar olunabilir mi? Olunamayacagını sanırım hayatın hayu, huyu içinde düşünemiyoruz işte bu noktada da dini darlığımız başlıyor…
Ticaret yapıyorsak fahiş fiyatla mal satmanın, malın kusurlarını gizlemenin, satarken alarken yalanlarla kandırmanın, alış verişlerimiz de faizler uygulamanın inanç sistemimizin neresinde olduğunu merak bile etmiyoruz…
Bir ihale verilecekse bu işi en iyi yapacak işin uzmanı firmalar olmasına degil, bizim grubdan birilerinin firması olmasına özen gösteriyoruz. İhaleler de yeterince sağlıklı yapılamadığı için hazineden olması gereginin kat be katı paralar çıkıyor… Bu ara da bir inanan hazine paralarını, kamu kaynaklarını nasıl kullanır bunu unutuyoruz…
Kamuya bir görevli alınacak, bunu alırken işin ehli alınmalıdır, bunu peygamberimizin sünnetinde de görüyor, insan kaynakları uzmanlarının işi bilene verilmesi gerektiği konusunda ki uyarılara da rağmen ne dini ne de bilmi bir temele dayanmadan, her makama partır kütür kendi adamlarımızı atıyoruz… Bunu her siyasi grub yapıyor. Ama biz inananlar inanç sistemimiz geregi adaleti ve ahlakı sağlama görevlileriyiz. İnanmakla bunu baştan kabul ediyoruz…
Kendimizin kendisiyle, ilişkilerine geldiğin de ise, burada da inandığımız inanç sitemiyle ciddi çelişkiler yaşıyoruz. Örnegin tanıklık yapılacak, kendi akrabalarımızı koruyoruz, ya da akrabalarımızdan bizim için yalancı tanıklıklar yapmalarını istiyoruz. Bir kadın/erkek hoşumuza gittimi bunun zinamı, başkalarının hakkına tecavüz mü olduğunu düşünmeden hayvani isteklerimize yeniliyor. H.z Yusuf ca tavır yerine nefsimizin istedigi gibi davranıyor hakka, hukuka bakmadan birlikte oluyoruz…
Yukarda ki bizi dini darlıga götüren her şeye bir bahane buluyoruz, ya kadın beni tahrik etti, adam bana çok ısrar etti, ya da şeytana uydum, ya da bu eflasyon da faiz normal, mal satmak için biraz olaya pazarlama taktikleri katmalıyız, gibi bahanelerle kendimizi savunuyoruz. Oysaki dindarlık daha ahlaklı ve adaletli olmayı gerektirimez mi? Dini darlık tuzagına düşüyoruz… Bu tuzaga düşmemek dilegiyle gelecek yazımız da bu konuya devam edecegiz, şimdilik sağlık ve mutluluk dileklerimle selam ve sevgiler…
Sıtdık Fani --- www.vatandasfikri.com 20. Kasım 2014
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|