MÜLK, YIĞILMASI
(((Müslüman Toplumlarda, Mülk, Yönetim Yığılması)))
Mülkiyeti hep yanlış anladık, örneğin “adalet mülkün temelidir” dediğimizde ki mülkün aslında başka bir şey olduğunu… Malları/zenginlikleri/sermayeyi tabana yayın diyen dini emri, öğretileri es geçtik… Mülkiyet yığılması sadece maddi yığılmayla değil, yönetim yetkisini vatandaşlarıyla paylaşmayan Müslüman toplumlarda yöneten sınıflarda ve sermaye sınıflarında büyük eşitsizliklere neden olan mülkiyet ve yönetim yığılmasına neden oldu… Bu durum adaletsizliğin de temeli oldu, şimdi bu iki durumu mülkiyet/yönetim üzerinden anlamaya çalışalım mı?
İlk önce adalet mülk temelidir sözüne bakalım, burada mülk bizim bildiğimiz mülk değil devlettir, yani devletimiz adalete dayanmazsa mülkün temeli çürük demektir… Devlet, yurtta yaşayan, yurttaşların hizmeti için kurulmuş bir kurumdur, bu kurumun yönetimi nasıl olacaktır? Kim yönetecektir, yönetme yetkisi kiminle paylaşılacaktır veya yönetim meclislerle mi, tek elden kral/padişah gibi kişiler aracılığıyla mı yapılacaktır, yöneticileri kim seçecektir? Yani burada yönetimden vatandaş pay alacak mıdır, seçimlerle yönetimi seçebilecek midir? Mülkün/Devletin yönetimlerini vatandaş seçebilirse, demokrasinin gereği denge ve denetim için güçler devletin kurumları arsında pay edilirse, o toplumda yönetim tabana yayılıyor demektir… Müslüman ülkelerde durum böylemi? Bana sorarsanız, demokratik ülkelerde yaşayanlar Tanrıya kulken, Müslüman ülkelerde ikinci bir kulluk mekanizması işlemektedir… Genellikle bir aileye dayanan yönetimler, ne istişare, nede seçim yapmamakta, mülkü, yani devleti kendi keyfi adetleri, adaletsizlikleriyle yönetmektedirler… Yönetimden pay alamayan/katılamayan, seçemeyen, yönetime tepki gösteremeyen Müslüman tam anlamıyla vatandaş olamamaktadırlar… Birinci mülkiyet yığılması devleti yönetme konusunda olurken ikinci mülkiyet yığılması mal ve servetin bazı kişilerde toplanmasıyla olmaktadır…
İster siyasi, ister ekonomik, ister kast sistemiyle, ister başka ayrıcalıklarla mal/mülk edinme ve hizmetten yararlanma hakkı sanki belirli bir zümreye verilmiş havası yaşanmaktadır.. Hep şu örneği veririm, siyasi, yönetim bağlantısını kullanarak bir benzinlik ruhsatı alır, bu ruhsat birde trafik yoğunluğunun olduğu yerde almışsa, her liradan %4-6 komisyon alırsa, edineceği serveti siz düşünün… Ya kamunun arsalarını ucuza alıp, kar ve inşaat alanını genişleterek edinilen servetleri düşünün… Kamu ihalelerinde ki karlılık oranlarını düşünün, neden siyasetçiler zenginleri, zenginlerin siyasetçileri sevdikleri ortaya çıkıyor… Buradaki paylaşım sistemlerini düzenleyen yönetim sistemleri devreye girer, vergi koyar, daha çok kazanandan daha çok vergi alır veya zenginliği tavana vergiyi tabana yayar… Bu vergilerle kamusal hizmetleri ve sosyal yardımları yapar, çalışanların haklarını yasalarla korur ve mal ve servetin mülkiyet yığılması olarak toplumsal yapıya yansımasına engel olur veya olmaz… Biz laik ve demokratik bir ülkeyiz, işçiler örgütlenerek haklarını talep eder, bu talep sınırını devlet ve toplum kültürü belirler… Teokrasiyle yönetilen pek çok ülkede iş kanunları, işçi hakları neredeyse kölelik seviyesinde desek yeridir… Bunu ne için yaparlar, mal yığmak için Kuran biz Müslümanları nasıl uyarır; “Fecr -20: Malı 'bir yığma tutkusu ve hırsıyla' seviyorsunuz.” “Hümeze -2: Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır.” Hele şu ayet bizi öyle uyarıyor ki mal ve servet hırsı gözümüzü kör etmemiş, kulağımızı sağır etmemiş, aklımızı hadım etmemişse bunu anlar ona göre davranırız…
“Allah'ın fethedilen ülkeler halkından peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Bu taksim, malların içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaması içindir. Peygamber size ne verdiyse onu alınız, size ne yasakladıysa ondan da sakınınız. Allah'a saygılı olunuz, çünkü Allah'ın azabı çetindir. Haşr -7” Biz ne yapıyoruz, nasıl yaşıyoruz… Mal ve mülk, yönetim ve iktidar hırsımızı ne kadar frenleyebiliyoruz…
Yönetimde fren nasıl olur, iyi yönetimlerin seçilmesi ile başlar, onun yargı denetimi meclis ve toplum denetimi olursa yönetim, iktidar yığılması engellenmiş olur…
Mal ve servet yığılması nasıl engellenir derseniz, kuracağınız yönetim sistemini daha adil ekonomik, sosyolojik, siyasal paylaşımlarla toplumun ürettiklerini toplumun öncelikle hak edenlerle, sonra ihtiyacı olanlarla paylaşacak adil bir sistem kurmadığınızda/kurmadığımızda biz istesek de, istemesek de sistem tabanın gelirini kısacak, tavanda ekonomik durumu iyi olanların gelirlerini artırarak servretin yukarlarda, hatta milyonluk toplumlarda 100-200 kişinin elinde toplanmasına neden olacaktır… Örnek vermek gerekirse dünya ekonomisi dikkate alınınca 150-200 kişinin serveti dünya nüfusunun yarsının sertine denk bir servete sahip oldukları bilinmektedir…
Bu adaletsizliğe neden olan siyasal/ekonomik sistemlerle, adalete dönünceye kadar ahlak, hak, hukuk, adalet yöntemleriyle bunlara riayet etmeyenler davet edilmelidir. Bu biz Müslümanların amaçları arasına henüz girmemiştir… Girmesi dileğiyle, seelam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 19.7.19 – vatandasfirki.com
Kaynaklar
1* Akıl
2*Kuran
|