Dini Anlamadan Yaşamak, Ne Kadar Mümkün?!
Bir düşünceyi, bir dini, bir ideolojiyi biz kavramlarla, sözle, yazıyla anlarız, anlamadığımız şey bilmediğimiz şeydir,ve bilmediğimiz şey bizim degildir… Bizim olması, ondan yararlanabilmemiz için bilmemiz gerekir, nasıl bilebiliriz!?!? Kavramlara, o zaman birkaç kavrama bakalım mı?
Üç kavram bize ne diyor, biz ne anlıyoruz, anlamasak ne yaparız, anlarsak ne yaparız? İlk kavram mantık, sonra müceddid, sonra müctehit… Bakalım bakayım neymiş bunların anlamı?
MANTIK: Bilgi, düşünce, eylem, konuşma, söz, gibi uyum da diyebilecegimiz Mantık, ancak konu ne olursa olsun bilmeyle, anlamayla, mantıksal yargılarla hareket edebilme yeteneği dersek.
Bir kişinin bilgisi, mantığı ne kadar düzgün olursa, buradan ortama, topluma söz ve eylem olarak yansımasıda o kadar düzgün olacaktır.
Bir kimsenin bilgi üzere olmayan mantığı bozuk olursa, mantık bozuk olunca sosyal, dogasal, ekonokmiksel, siyasal, dinsel, mikro ve makro yargıları da bozuk olabilir… Bunun için iki mantık yöntemi üzerine hareket etmek gerek bir konuya bütünsel, iki tekil, devam edecek olursak makro olayları geniş, mikro olayları dar bakış acılarıyla, öte yandan genişler darı, darlar genişi etkiler, bu etkileri de hesaba katarak.. Doğru, yanlış, iyi kötü, güzel çirkin, az doğru az yanlış, az iyi, az kötü, az güzel, az çirkin gibi kademeli bakış acılarıyla da mantık yürütülebilir.. Mantık, gerçeği aramaya yönelen zihin işlemlerinden hangilerinin doğru, hangilerinin yanlış yola çıktığını açıklayan ilkeleri yöntemli olarak inceleyen bilimsel yöntemlerde diyebiliriz.. Bilgilerden çıkarım da bulunmak ve kanıt göstermek dersek… Gereklik, erek ya da yargı ile iş, araç ya da kanıt arasında var olan tutarlılığı kurmak da denilebilir… Olguların ve düşüncelerin düzenli biçimde anlamak için sıralanması da dersek. Öğrencilere, insanlara doğru düşünme ilkelerini ve yollarını öğreten bilim dalı da dersek…
Mantığın ne kadar önemli bir kavram olduğunu gördük, üzerine düşünmek için önce bilgilenelim der, başka iki kavrama daha geçip onlar neymiş, bize ne dermiş bakalım mı!!!???
MÜCEDDÎD: Dini, kaynaklardan, daha önceki okumalara dayalı düşüncelerden yararlanarak zamanın şartlarına göre okuyan, zamanın gereklerine göre, yenileyici, kuvvetlendirici, siyasal, ekonomik, otoriteryen yorumlardan yararlanarak ama etkilenmeden, sadece ve sadece amacının dini daha iyi yaşayarak, insanlarımızın mutluluğuna, barışına, huzuruna, refahına, hazzına, lezzetine katkılar sunulmasını sağlayan, kişiye Müceddid diyebiliriz.. Bunları halktan önce Müctehitler dinlemeli ve bunlarıda da müftüler, imamlar, müezzinler dinleyerek.. Topluma bu zamanın dini bilgisini ulaştırmalıdırlar.
Kavramları anlarsak, hayatı da, dinide, kendimizi de anlarız, yoksa kallavi kallavi yüksek tok seslerle ses cıkarır, kim çok ses çıkarırsa onu doğru sanılır yanlış yolda olsa yürür dururuz.. Şimdi Müctehit ile kavramları kavramaya çalışalım…
MÜCTEHİD: İctihâd makâmına yâni Kur'ân-ı kerîmden, hadîs-i şerîf ve diğer dînî delillerden, kaynaklardan hüküm çıkarma derecesine yükselmiş büyük dini düşünür diyebiliriz… Düşünmek için bilmek, mantık içinde bu bilgileri sıralamak ve bir yorum yapmak lazımdır diyerek devam edecek olursak…
Kavramları ya Türkçeleştirelim yada mevcut kavram dilini öğrenelim, bana kalırsa Türkçeleştirelim neden biz Türkçe düşünüyoruz da ondan…
Düşünmeden önce bilmek, bilmeden önce bilgiyi seçmek, seçmeden önce ne, ne için bana lazım sorusunu sormak, sormadan önce merak etmek, hayal etmek ve böylece her alanda daha iyi olanı aramak görevimizdir, bunu bir mantık sinsilesi içinde yaparsak bu görev ve sorumluluğumuzu insana yakışan bir şekilde yerine getirmiş oluruz.. İnsanlıktan çıkmadıkca biz bu şekilde sorumluyuz görevliyiz , görevimizde başarılar dileriz. Selam ve Sevgilerimle..
Sıtdık Fani – vatandasfikri.com 7.6.2024
|