|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DİNİN DİLİ |
DİN DİLİ
Her dinin vahiy edildiği bir dil vardır, genel olarak da bu dil Peygamberinin ve için de yaşadığı toplumun dilidir, bun gayet doğaldır. Bu dini ancak Peygamber ve toplumu kendi dilinden anlar. Asıl sorun dinin vahiy edildiği toplumun dışın da başka toplumlar karşılaştığın da yaşanır. Nasıl mı?
Din bazı ilkeler içerir, bu ilkeleri benim davranış haline getirmem gerekir, bunun için de bu dini anlamam gerekmektedir. Anlamam için de dilimle bana hitap etmesi gerekmektedir. Din indiği dilde başka dil kullanan toplumlara seslenirse, anlaşılamaz, anlaşılamayan dini ilkeleri dini benimseyen kişiler nasıl anlayacak ve hayatlarına adalet olarak, ahlak olarak, iyi ve güzel davranış olarak nasıl yansıtabilecek ki?
Örnegşin bizim dinimizi ele alalım ilk vahiy dili Arapça, sonra Farslarla, Sonra Türklerle, sonra daha başka dil kullanan toplumlarla karşılaşan dinimiz bu toplumlara kendi dilleriyle seslenmezse bu dinin ilklerini nasıl anlarız da gerçek dindarlar olabiliriz? Ancak dini anlayarak…
Dini nasıl anlarız bir ilk iniş dili olan dili öğrenerek, bu mümkünmüdür evet, ama toplumlar bütün fertlerine başka bir dili öğretemez, genel olarak kendi dilin de konuşurlar, kendi dilinden anlarlar ve bunu bilinçli bir şekil de tercih ederler… Şimdi bazı ayetler paylaşacağım bu ayetler hem Arapça hem de Türkçe olarak verilmiştir. Şimdi Yapacağınız şu Türkçe bölümü kapatarak Arapça okuyun, üstelikte günümüz de kullandığımız latin harfleriyle yazılmış olmasına rağmen anlamadığımızı göreceksiniz. Buyurun..
“ Ve kezâlike enzelnâhu kur’ânen arabîyyen ve sarrafnâ fîhi minel vaîdi leallehum yettekûne ev yuhdisu lehum zikrâ(zikren).” TÂHÂ-113
“Ve böylece Kur’ân’ı Arapça olarak indirdik ve O’nda, vaadedilenleri açıkladık. Böylece takva sahibi olurlar veya onlar için bir zikir (ibret) olur. TÂHÂ-113”
“İnnâ enzelnâhu kur’ânen arabiyyen leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).” YÛSUF-2
“Muhakkak ki Biz, O'nu Arapça Kur’ân olarak indirdik. Böylece siz akıl edersiniz. YÛSUF-2” Evet, Kuran bizden akıl etmemizi bekliyor, nasıl akıl edebiliriz? Tabiki anlayarak….
“Böylece biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.” Şura-7
Şimdi şehirlerin anasının ve çevresinin toplumunun dili neydi? Arapça, o zaman insanlara kendi dilinden dinin kurallarını anlatmamız gerekmez mi? Bence evet, dilimiz Türkçe olduğuna göre Kuran, vahiy dilinin dışına çıkarak bize dilimizden Türkçe hitap etmelidir, bunun istisnası olabilir mi, belki ibadet dilin de olabilir… Onu da okuduğumuz ayetlerin anlamını bilerek yapma sorumluluğu olduğunu düşünüyorum…
“Bizim için din dili anladığımız dildir. Fikri Adil”
Anlayarak Kuranı öğrenme, bu dini yaşama sorumluluğundan kaçamayız, bu anlamadan Kuran dinleme, Kuranla aramıza çok büyük bir duvar örmektedir. Bu duvara anlamsızlık duvarı diyebiliriz, bunu aşmanın yolu Kuranı anladığımız dille dinlemek ve okumaktır. Ancak böylece Kuran ilklerinden haberdar olabilir ve bu ilkler üzere dinimizi toplumsal dengelere de dikkat ederek yaşayabiliriz.. Dinimizi anlamak ve anladığımız şekliyle yaşamak dileğiyle selam ve sevgilerimle…
Yararlanılan kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/dinibilgiler
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|