ASIL, İBADET (Anlama İbadeti)
Biz yaratıcı tarafından yaratılmışız, yine yaratıcı bize yurt olarak dünyayı seçmiş ve bizim için burayı döşemiş bizi buraya göndermiş.. Buraya ne için gönderdiğini de kutsal kitaplar ve peygamber, düşünürler aracılığıyla bizlere bildirmiş, bilgiler edinmemize neden olmuş, bizde bu temel ilkelerden, kendimize yaşam ilkeleri çıkarmışız ve bunlar üzerine burada yaşamaya çalışıyoruz… Ne için gönderdiği ile ilgili aklımızla, bilgimizle düşünceler üretiyoruz… Ne için göndermiş olabilir? Bir ayetinde dünyayı imar etsinler diye diyor, imar nasıl edilir, ilimle, bilgiyle, dünyayı iyi okuyup anlamayla değil mi? O zaman anlama ibadetini ihmal etmememiz gerektiği düşünceleriyle… Devam edelim…
Genel kanı bizi buraya iyi mi davranacağız kötü mü, davranacağız, onun bize gönderdiği ilkelere ne kadar riayet edeceğiz, kendisini anarak ne kadar ibadet edeceğiz gibi inanışlar bizden önceki teologlar tarafından düşünceler hazırlanmış ve bu düşünceler genel kabul genel geçer olmuştur… O zaman imar etme, anlama işini ihmal etme ihtimalimiz yükselir ve bilimsel atalet başlar… Farklı bir inanma ve düşünce ise anlama, iyi olanı tercih etme, kötülükten, zulümden adaletsizlikten uzak durma… Yani iyi olanla, iyi olarak yaşama, bunun için önce iyi nedir, bizim için yaratılanlar için iyi olanı kötü olandan ayırmak için ANLAMA İBADETİ, yapmak, bunun için de maddeyi dünyayı, doğasını anlamak zorundayız… Anlama cabamız sadece kutsal kitapları anlamak mı sınırlı, yoksa dünyayı komplemi anlama derseniz, ben ikisi de derim… Kutsal kitaplarda, Peygamberin mesajların da Bilmeye, anlamaya dönük hem dini, hem de doğayı onlarca vurgu vardır… Ayrıca peygamberimizin şu sözü, ise bu konunun önemine daha bir dikkat çekmektedir… “İlim(Bilgi, Bilim) Müslümanın Yitiğidir Nerede Bulursa Alsın” uyarısı bize bilginin önemini, bilgi üzere dini ve doğayı, maddeyi, varlığı anlama sorumluluğumuzun ibadet sorumluluğuyla eş değer olduğunu düşündürüyor… Örnegin, savaş anında âlimlerin, bugün ki anlamıyla aydınların, bilginlerin geride tutulması geleneği ise âlime, bilgine, bilmeye, anlamaya verilen önemin göstergesidir… Buna işaret eden ayet de vardır…
İbadet farz, savaş şartları cereyan ettiğin de savaşma farz, barış sözleşmeleri yapmak farz iyi, güzel doğru olanı tercih etmek yapmak farz olduğu gibi hayatı anlamak da farz sayılmalı ki… Müslüman toplumlar olarak içine düştüğümüz hikmetsizlik, felsefesizlik, bilgisizliklik, bilimsizlik çukurundan, anlama ataletinden kurtulmak içinde bilmeyi, bilimi, anlamayı farz olarak düşüncemiz haline getirmezsek… Bu bilim ataleti bizi daha çok üzecektir, başkalarına her araç için muhtaç olacağız… Muhtaç olmak ise bağımlılığı gerektirir ve bağımsızlığımızdan da ödün vermek zorunda kalırız, anlamak ve muhtac kalmamak umuduyla... Anlamanın önemi anlamak dileğiyle selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 8.12.17 – vatandasfikri.com
|