HİCRET EDEBİLDİK Mİ?
Hicri yılbaşımız hayırlara vesile olsun, olsun da…. Biz hayırlara vesile olacak adımlarla hicret etmezsek olur mu? Bugün Muharrem ayının ilk gününe ulaşmış, hicrî 1440 yılına ulaşarak, 1440 yılını başladık, umudum odur ki, bu yıl ve bundan sonraki yıl bundan öncekilere benzemez, Müslümanlar dış yönlendirmeler, iktidar ve para hırsıyla birbirlerini öldürmekten vaz gecerler… Savaştan, barışa hicret ederler, ederiz… Edebilirmiyiz?
Peygamberimiz ne için Hicret etmiştir, bulunduğu yerde İman edenlere baskı ve zulüm varmış, baskı ve zulüm karşısında sadece sabrı önermemiş Hicreti önermiş ve Hicret etmişler… Nereye zulmün ve baskının olmadığı, inanç özgürlüğünün olduğu yere… Hicreti sadece yer değiştirme, bir yerden başka bir yere taşınma diye, sadece bu göç vakası ile başlayan takvim olarak anlaşılır, düşünülürse yarım anlaşılır, anlarız… Hicret…
Bir Özgürlük ve iyilik arayışıdır, evet Hicreti en iyi bir şekilde bu cümle ifade eder, yani ben, biz, bir yerden başka bir yere, bir durumdan başka bir duruma giderek veya geçerek, bilgi, hikmet, iyilik, güzellik, doğruluk aramak için mücadele ediyorsak gerçek Hicret yolunun yolcusuyuz emektir, hakiki hicret bu olsa gerek…
Bu bakış acısıyla Hicret bir göç hareketi değil, bir bitmiş ayrılış, oluş hali değil, bir zat devam ediş, bir arayış halidir… Ne arıyoruz, Adalet arıyoruz, ne arıyoruz ahlak arıyoruz, ne arıyoruz barış arıyoruz... Başka ne arıyoruz? Yada başka ne için, nereden nereye göç ediyoruz? Mutluluk arıyoruz, saygı, sevgi, aşk arıyoruz, yani nerede güzel bir duygu ve düşünce varsa, nerede iyi ve güzel bilgi, hikmet varsa onu bulmak için, göç ediyoruz, büyük bir arayış içindeyiz….
Bu arayış içinde birlikte hareket ettiklerimiz var, bu birlik içinde bir hiyerarşik düzen var, bu toplum içinde adalete dayalı bir sözleşme var, öyle olması gerekir… Biz bunlara da adalete, hakka, hukuka uyuldukça uyma, itaat etme sorumluluğumuz var… Bunlara yani hukuka, adalete uymayan sözleşmelere, yönetimlere, yöneticilere karşı gelme, hakkımız ve sorumluluğumuz var… Bize hep itaatten bahseden bir yönetim anlayışı var, bizde onlara hep adaletten bahsedelim ve diyelim ki… Aramızda adalete dayalı bir sözleşme varsa, ben size değil adalete itaat ederim, adaletsizliğinizi gördüğüm(de)müzde, önce sizi zulümden adalete Hicrete davet ederim, davete icabet etmediğinizde, adaletsizlik zulümdür, zulüm karşısında susan, adalete Hicret etmeyen şeytandır der tepki gösteririm… Tam bu noktada…
Zulme itaatten tepkiye, günahtan tövbeye, sevaba, gösterişten sadeliğe, ayrılıktan birliğe, düşmanlıktan kardeşliğe, cehaletten ilme, kötülükten iyiliğe, nefretten sevgiye, savaştan barışa, zulümden adalete, acıdan, üzüntüden mutluluğa, hastalıktan sağlığa, cehaletten akla, bilgiye bilmeye, düşünmemekten düşünmeye düşünceye, kısacası daha iyiye, daha güzele, daha doğruya hicret gerçek hicret etmektir… Umarım bu gerçek hicreti göze alacak düşünce, inanç, güç, cesaret bulur, daha iyi, daha da iyi olana doğru göç, hicret ederiz… Bu göçlerde hayırlara vesile olur dilerim… Selam ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani --- 11.9.18 --- vatandasfikri.com
Kaynak: Dini Kavramlar Sözlüğü (DİB)
|