|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DİNİMİZDE KÜLTÜREL ETKİLER -1 |
DİNİMİZDE KÜLTÜREL ETKİLER -1
(Dinimize din dışı etkiler, Dinin Din Dışına Etkiler)
Dine eklemlenen kültürel degerler ve aşırı yorumlar, farklılıklar gösterir, bu bir yere kadar normaldir de ama aşırı yorumların ve kültürel eklemlerin dini ilkeleri gölgeleyecek seviyeye geldiğin de sorun oluru tartışmıştık… Bunların farklı oldukları üzerinde de biraz duralım mı? Bu yorumlar homojen değildir, hem kendi iç dinamikleri ile hem de dünya ile etkileşim biçimi ve sonucunda değişim bu yorumlarla sağlanmaktadır. Ama bence her şart ve zaman da iman, ahlak ve adalet olgusu, barış kardeşlik olgusu, duygusu, haram helal algısı degişmemektedir ve bu temel ilkeler üzerinden yorumlar aşırıya kaçmamak kaydıyla yapılabilir… Ama yorumun, kişisel düşünceler olduğu bilinerek kutsanmaması gerekir…
Örnegin tarihimiz de bunun en iyi bilinen çelişik görüntüsü, Bizans ikonoklast akımından aktarılmış olan resim, heykel yasağıdır. Abdülmecit devlet dairelerine resmini astırmak istediği zaman tepki görmüş. Bugün politikacılar duvarları resimleriyle dolduruyor, heykel yıkıyor, köpek ya da karpuz heykeli yapıyorlar. Buradan yola çıkarak, toplumumuzun mücadele etmesi gereken sadece yerel kültürlerin degil evrensel olanın da, aşırı yorumlarla dine karışarak onu kontrolsüzce etkilemesi, inancımızın yozlaşmasına neden olmaktadır… Öte yandan bu yozlaşmadan korkarak dini aşırı koruyarak sabiteler dışında ki ilkelerin de aşırı korunması, temel ilkeler yerine dinin yorumlara dayalı olan yanının da korunmasını gündeme getirmiş, dinin degişimler karşısın da güncelleşmesi engellenmiştir… Bu tip yorumlarla, heykelcik ve resim yasagı direk Hiristiyanlardan bize geçmiş bir anlayıştır, bizim sanat tarafımızı kurutmuştur, yabancı etkilierin kökenini gösteren en önemli olaydır.
Batı da yozlaşıyor diyebiliriz, batı kendi kedini yozlaştırırken onlardan bize gelenler bizi daha fazla etkiliyor yozlaştırıyor, batının bize etkisi bir çok şekil de oluyor. Bunun karşılıklı etkileşimle olması normalken, hep biz etkileniyoruz… Hemen buradan batıdan gelen her şeye karşı bir set oluşturalım diye anlaşılmamayayım, bir filitre takalım, manavdan karpuz alır gibi, bu iyi bu kötü diye seçmiyoruz, bir filitre sistemimiz yoksa ki bana yok göre yok, bize ulaşan kültürel mesajların aşagı yukarı tümünü ithal ediyoruz. Ticari alan da eyvallah, Sanatsal alan da eyvallah, yönetim alanın da eyvallah ama neredeyse dil ve kültürel degerler de bile ithal eder hale geldik… Dersleri İngilizce yapıyoruz, hıyar, horoz heykeli var, bunlara eyvallah diyoruz, insan heykeline karşıyız, demek ne demektir. Bir resim, bir müzik, bir sanat eseri teknoljik aletten daha önemlidir, değer algılarımız da yanılırsak şaşırırız, teknoloji ithal etseniz de elinizde onu kullanacak kültürel alt yapınız olmazsa o eliniz de kala kalır. Üstelikte teknoloji ithalatı da gecici olması gerekirken artık kalıcı hale gelmiştir…
Gelecek de daha az sorunla karşılaşmak için bugünden önelemler alamamız gerekiyor… Bunun için ülkemizi, milletimizi teknik ve teknoloji müşterisi olmak yerine onları üreterek ihtiyacını karşılayan ve bunları başka toplumlara satarak toplumsal refahımızı artıran bir toplum olmak için şimdiden bazı önlemlerin alınması gerekir… Bu önlemlerin alınabilmesi için evrensel bilim ve sanatın gelişmesiyle barışarak evrensel yolculuga katılabilmekle başlamalıyız. Bunun için İslam dünyasını yıkan gericiliğin aşılması gerekir, bunun nedenleri sadece kendimizde değil, bizi her konu üzerinden istismar eden iktidar odaklarının ve emperyalist politikaların da etkisi çok büyüktür… Biz bunu bir İmanlı olarak zulüm olarak anlamaz ve tepki göstermezsek, bu durum daha da devam edecege benziyor…
İslami gelişmelere iki kültür katkı sunmuştur, Fars İran Kültürü, Yunan kültürü İslam düşüncesini etkileşmiştir… Düşünsel olarak etkilenmek sorun olmazken, bunu sosyolojik nedenlerden dolayı sanki dini ilke gibi almak veya algılamak ancak aynı kültürün yaşanması ve dilin konuşulmasıyla mümkündür… Bu ise Arab dili ve kültürünün dinsel miş gibi algılanmasına neden olmuş, bu iş için hem Arablar dikkat etmeli, hem de bizim gibi Arab olmayan diger İslam toplumları çok dikkat etmeliyiz. Yoksa dinin içerigi,temel ilkleri aşırı yorumla ve kültürle ve başka etkilerle karışır… Nitekim öyle de olmuştur…
Yalnız burada biz Türklerin eski dinleri şamanizmden kültürel olarak aldıklarımız dinsel olarak algılanarak yeni Kabul ettiğimiz dine geçerek dinin için de din dışı bir anlayışa da nedne olmuştur. BU aşırı yorumlar ve din dışından eklemlenmişlerin temizlenmesi için ilk önce en karışık alan olan Fıkıh, sonra da sahiy olmayan hadisler temizlenmelidir… Din bize hala bu yorumlarla ve 5-6 yüz öncesinden seslenmektedir… Bunu aşabilmek için çok taraflı çalışmalar gerekmektedir.. Bize seslenen din bizim ilk İslamı kabul ettiğimiz döneme aittir… Meshepsel olarak Arap toplumu, çeşitli şeri yorumlarla Kuran’da olmayan yasaklar uydurmuş, bunu hem kendi toplumlarına hem de biz Türklere sunmuşladır… Türkler Hoca Ahmet Yesevi’nin irşatlarıyla Müslüman olmaya başladıkları zaman, Horasan genel olarak Şii idi, İlk Türk tarikatları, Bektaşiler, Anadolu abdalları, genel olarak şii idiler…
Bunların için de en etkili olan ise Bektaşiliktir, H.Bektaşıveli Osmanlı döneminde en etkili Türkmen babası idi. Orhan Bey zamanında esir edilen çocuklarından ilk devşirme askerlerin ruhani lideri olarak Hacı Bektaş uygun bulunmuştu.
Cami ve medreselerden önce, Osmanlı döneminde ilk olarak Ahi zaviyeleri açılmıştır. Yıldırım döneminden başlayarak zaviyelerle birlikte Cami ve medreseler yapılmaya başlanmıştır. Fetihten sonra ise zaviye yapısı ortadan kalkmış, Yavuz Selim dönemine kadar Osmanlı ailesinin Alevilerle ilişkisi sürmüştür. Bu ilişkinin kopmasına neden olan Yavuz’la Şah İsmail arasındaki savaştır. İran etkisinde Şii Türkmenlere karşı Osmanlılar Arap Sünniliğini kendilerine destek aldılar. İstanbul’da Ahi zaviyesi yoktur. Böylece İstanbul Arap sünniliğinin önemli bir merkezi olmuştur…
Bir yanlış anlaşılmayı engellemek için tekraren araya şu uyarıyı koyalım, dini düşünce, yorumla ve kültürle desteklenebilir ama bilinmesi şartıyla ve aşırı yorumlardan uzak durarak…. Sonuç Arab kültürünün, Hiristiyan anlayışların etkileriyle biz dini anlamaya yorumlamaya başladık ve bilimsel olana kapımızı da kapatınca ortaya günümüz İslam toplumlarının durumu çıkmıştır… Gelecek yazımız da Abbasi döneminin dine katkılarıyla, bilimsel bilginin terk edilişinin etkileriyle devam edecegiz… Selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani – Haziran(Ramazan) 15 - www.vatandasfikri.com
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|