DİN İNSANLIK İÇİN BİR OLGUNLAŞMA POJESİYKEN
Şimdi çok yozlaştırılan, bir o kadar da istismar edilen bir alandan bahsederek konuya girmezsek, olgunlaşmayı anlayamayız, Yunus Emre’yi anlarsak bu konuyu anlarız, bizim olgunlaşma damarımızı oluşturacak tasavvuf yöntemlerini biz istismarcıların elinden almalıyız… Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayram Veli, Ahmet Yesevi gibi bizim kültürün içinde kalarak, dini kaynakları dilimizle kültürümüzle, zamanımızın gerçekleriyle okuyarak bir tasavvuf anlayışını yukardakilerin geleneği içinde kalarak insani bir olgunlaşma aracı haline getirebiliriz… Yapılabilir mi, neden yapılmasın ki? Şimdi bu gelişmenin, olgunlaşmanın temel dinamikleri olan şu mertebelere bakalım, bu alanda nasıl bir yol izliyorlar, izlemişler onu anlamaya çalışalım mı?
Tasavvufi Olgunlaşma da Nefsin mertebeleriNefsi
Emmare: Kötülüğü emreden ve bundan zevk alan nefistir.
Nefsi Levvame: Kötülük yaptığında bundan pişman olup af dileyen nefistir.
Nefsi Mülhime: Allah'tan ilham alan nefs.
Nefsi Mutmainne: Tatmin olmuş nefistir.
Nefsi Radiyye: Allah'tan razı olmuş nefistir.
Nefsi Marziyye: Allah'ın razı olduğu nefistir.
Bütün bu yolları geçmede maksat olgun bir insani seviye yakalamaktır, bunun için bu yolları denemeliyiz, şimdi biri bana derse ki nerede, nasıl? Ben ona kendini tanıyarak kendi içinde, bir iç yolculukla derim… Tasavvuf ehli olmak bir iç yolculuğa çıkmaktır ki, bu yolun başında ki benle, bizle, sonunda ki ben, biz arasında uçurum vardır… Ulaşılan olgunlaşma seviyesin de O, ben, ben değilim, o siz, siz değilsiniz demektir… Bu yola mürşitsiz çıkılabilir mi, bence çıkılabilir, yalnız yolun sonunda şunlara ulaşma amacıyla… Ben iç yolculuğuma kimi alabilirim ki, işte bu nedenle hiç derler…
Çıkılan yolun sonunda ulaşılan makam da edepli olma amaçlanır buna erme halide denebilir… Bu hal biz de karşılık beklemeden iyiliğe, ahlaklı, hukuk üzere adaletli davranışa, güzel terbiye alarak, utanma, zarafet, usluluk, insanlara kavlen, fiilen güzel davranışta bulunmak diyebiliriz bu olgunlaşmaya… Bu olgunlaşma yolunda hatanın her çeşidinden, her alanda sakınmayı bilerek… Edep’e ulaşmaktır… Edep ise hizmet ve Hakk'ın edebi anlaşılır, ilki, dinin zahirine, şekli unsurlarına tam anlamıyla riayet etmek, ikincisi hizmette ileri gitmekle birlikte yaptıklarını görmemek (yani kendine mal edip ucube düşmemek), üçüncüsü Allah'a ve kendine ait olanı bilmektir. Mutasavvıflar, genelde iki türlü edep kabul ederler: Birincisi şeklî, zahirî edep ki; ameli riyadan, münafıklıktan, yağcılıktan korumaktır. İkincisi de batınî edebtir ki; kalpteki şehvet, itiraz, irâdede zayıflık gibi olumsuz şeyleri temizlemekten ibarettir... Böylece ermişlerden olabiliriz umuduyla Ermiş ne demektirle yazıyı bitirelim mi? Tasavvuf ehli kişiler buna kendini bilmek derler de, biz anlarmıyız, kendimizi tanırmıyız bilemiyorum.. Biz insanlar bütün bunlara rağmen dini bile çatışma nedeni yaparak dünyada kan dökmeye devam ediyoruz, en kutsal canlı olan insanı, yaşam kaynağımız olan doğayı kibrimizle yok ediyoruz..
Kendini bilen Rabbini bilir, ilkesi tasavvufun ana kurallarından biri durumundadır. Bu sözün çok çeşitli şekillerde yorumu yapılmıştır. Bir tanesi şudur: Kulun kendini yokluk, acizlik, mahviyet, fakr, eksiklikle bilmesi, daha doğrusu bunun şuuruna ermesi, Allah'ın güç, kemal, istiğna sahibi mükemmel bir varlık olduğunu farketmesidir. Diğer bir yorum da, şu şekildedir: Allah kulu yarattığı zaman, ona kendi ruhundan üflemiştir. Bu ilâhî ruh, bütün insanlarda vardı. Eğer insan, kendinde bulunan bu yönü keşfeder, tanıyabilirse (arafe fiilinin ifâde ettiği mânâda olmak üzere), o derecede, kendisini yaratan Rabbini tanır ve bilir. Her insanda, kendini Allah'a ulaştıracak potansiyel vardır. Şimdi gönül rahatlığıyla takip edebileceğimiz iki tasavvuf ehlinin bu konuda mesajlarıyla devam edelim mi?
“Bilmek istersen seni//Can içre ara canı //Geç canından bul Anı,// Sen seni bil sen seni. // Kim bildi ef'âlini //O bildi sıfatını //Anda gördü zâtını. //Bayram özünü bildi //Bileni anda buldu, //Bulan ol kendi oldu. //Sen seni bil sen seni. Hacı Bayram Velî”
“ İlim ilim bilmektir// İlim kendin bilmektir// Sen kendini bilmezsen // Bu nice okumaktır. Yunus Emre”
Tasavvuf erbabı "kendini bilene babasının kanı helal, kendini bilmeyene anasının sütü haram" sözüyle, kendini bilen kişinin çiğ iş yapmayacağını, her şeyinin yerli yerince olacağını bildirmek üzere kullanırlar. Biraz mizahi bir ifadeyle yaklaşmak gerekirse… Sen seni bil sen seni, bilmez isen sen seni, patlatırlar enseni.
Bu sözleri mecazi anlamada kullanan bu kişiler işin önemini bize anlatmaya çalışmaktadırlar, biz anlayarak insani Olgunlaşmayı amaç edinerek… Bencillikten, kibirden maddi kaygılardan kurtularak, erenlerden, olarak Lailaheilallah diyecek kadar Allah bilincine ulaşabilmektir… Ulaşanlardan olma dileğiyle, Selam ve sevgilerimle…
Sıtdık fani – 17.5.19 – Vatandasfikri.com
Kaynaklar
-
-
-
Ayşe Sucu UYAK Dersleri
-
DİB Dini Kavramlar Sözlüğü
|