|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
CEMAATLER DE YOZLAŞMA |
CEMAATLER SİYASET VE EKONOMİ PROJESİNE NASIL DÖNÜŞTÜ?
Öncelikle ticari ve siyasi cemanlarla, İslâm tasavvuf düşüncesi ile bu düşüncenin sahaya yansıma için çalışan cemaatleri ayırmak gerek.. Her alanda yapılan toptancı yaklaşımları burada da yaparsak yine yanlış yapmış oluruz…
İslâm tasavvuf düşüncesi İslâmi topluluklara felsefî yansımadır dersek, önemini daha iyi anlamış oluruz..
Bu felsefi oluşumların zihnî, ahlakî ve derunî boyutları vardır, bunların içinde ekonomik olanları bir kenara bıraktık ama devleti siyasal olarak ele geçirmeye çalışanları mutlaka izlenmesi ve bu yapılanlar içinde olanların yasal soruşturma ve kovuşturmalara maruz bırakılması gerekir…
Bu yapılanmaların içinde bireylerin dini yaşamlarını güzelleştirip kemale erdirenler olduğu gibi, tasavvuf adına bazı sapkın fikir ve anlayışların ileri sürüldüğünü de bir gerçektir.
Bunun için de tarikat örgütlenmeleri üzerine çok ciddi durulmalı siyasal amaçlarla cemaatleşmeyle, tasavvufi olarak yapılanan tahrikâtları çok titiz bir şekil de izlenmeli… Bunların birbirinden ayırılması gerekir ki şu günlerde yaşanılanlar sorunlar tekrar yaşanmasın.
Tarikatların, yada cemaatlerin tasavvufla genel olarak aynılık için de görülmesi yanlışlığını artık anlamalıyız... Kişiler tek başlarına hem dini yaşayabilirler, hem de tasavvufu algısı üzerine de düşünülmesi gerekmektedir… Bunlar üzerine toplumsal farkındalığı oluşturmak için bu yapılar üzerine durmalıyız toplumu bilgilendirmeliyiz…
Bu örgütlenmeleri sınırlarında tutarak vatandaşlarımızın ahlakî gelişimine, sağlıklı dindarlığına katkı sağlayan, toplumda engin bir hoşgörünün, sevginin, saygının, toplumsallaşmanın yerleşmesine, fertler de bir aidiyet duygusu gelişmesine, bu aidiyet duygusunun cemaat aidiyetinin yanında onuda kapsayan… Millet, ümmet, bunlarıda kapsayan vatandaşlık bilinci içine onların tercihlerine saygı duyarak, toplumsal bağın güçlenmesine katkılar sunacak şekil de cemaatlerin de kendilerini yeniden yapılandırmaları sağlanmalıdır…
Nerdeyse toplumun her alanında iyi örneklerin azaldığı, kötü örneklerin çoğaldığı bir döneme girdik/giriyoruz, bunun nedenleri arasın da ekonomik çıkar, siyasi beklentiler, rant sevdası, kayırmacılık gibi gerçek dini yaşamı gölgeler haline gelen olaylara tanık oluyoruz… Bu aşılmalıdır ve nasıl aşılacaktır üzerinde durmamız gerekir…
Oysa ki bunun cevabı İslam’ın kadim kaynağı Kuran da vardır, dünya da yaşarken hesap gününü unutmama uyarısı işte tam bunun içindir.. Ayrıca bir ülkenin vatandaşıysak, bir cemaat ilişkisi içine girerken toplumun genelini ve siyasal yapıyı dikkate almak, yani anayasal sözleşmelerle bağlı olduğunuz devlete ve onun vatandaşı olarak içinde yaşadığınız topluma sorumluluklarımızı unutmamak gerekir…
Bir yandan cemaatin gereklerini yaşarken bunun sınırının, aslında yasalar olduğu bilinciyle toplumun genel yapısında fitneye neden olacak hareketlerden de titizlikle kaçınmak gerektiği yaşanılan tecrübelerden toplum olarak yararlanmak zorundayız..
Şu düşünce Allah’ın yasalarıyla devletin yasaları çeliştiğin de ben bir İslam mensubu olarak kimin yasasına uyacağım diyorsanız… Laik, demokratik ülkelerde size dayatma olmaz, kişisel alanınız da, cemaatinizin alanında dini gereğin ritüelleri yaşarsınız.. Bunu toplumun geneline dayatmaya kalktığınız zaman fitneye neden olursunuz, fesat çıkarırsınız… Son olaylar da bunu kanıtlıyor, siz toplumu sadece kendi cemaatiniz, kendi dini yorumunuz üzerinden okur diğer herkesi yok sayarsanız onlarda sizi yok sayar.. Çatışanın ateşi hepimizi yakar, İslam toplumlarında yaşanılan budur…
Oysaki tasavvufi düşünceyi hedef alan cemaatler, tahrikâtlar dünyevileşmenin ve dünya saltanatına dalmanın zıddının din adına yaşanmasını önermelidirler, değiller mi?
Zahir(acık Belli), batini(gizli) ayrımında nereye ulaşılacaksa ulaşılsın, akıl tatile gönderilmemelidir, akıl yoksa yargılama yelteği, sorgulama yeteneği, yorumlama, anlamaya dayalı olarak sorumlu davranışlar ortadan kalkar… İşte tamda bu nedenle, kendilerinin anladığını iddia edenlere karşı… Kendilerini anlamada yetkilendiren kişileri değerlendirebilmek için ortalamanın çok üzerinde bir din bilgisi gerekmektedir.. Bunun için ne yapmamız gerekir, derseniz?
Bireyin dinî alğılayışını dini eğitimi belirleyecektir, bunun içindir ki eğitim hizmeti verilirken bazı cemaatlerin merdiven altı eğitimlerinden çocuklarımızı ve gençlerimizi korunmamız gerekir… Devamın da ise hayatın hayından huyundan kaçarken bizi tekrar ekonomik ve siyasal hesaplarla hayatın içine sokacak olan yapılara karşı çocuklarımız ve biz ancak dini konulardaki bilincimizin yüksekliği ile karşı durabiliriz… Dini hassasiyetti yüksekliği için dini bilgi üzerine takva sahibi olunması gerekmektedir..
Şunu unutmamalıyız, takvâ ehli olma amacımız vardır, ama bu illaki bir cemaat içinde olmak zorunda değiliz… Bu cemaatlerin için de takva ehli olalım derken bizden kendi keyfi yorumlarına göre davranarak, kendilerine yalakalık yapmamızı, bunun içimde karşılarında takla atmamızı isteyen şeh, şıh gib ruhani sıfatlara karşı uyanık olmak durumundayız..
Ayrıca bizim gibi insan birine karşı kutsiyetler yüklemenin de Allah korusun şirke kadar götürme ihtimalini de göz ardı etmemeliyiz… Onların bazı iddiaları ise şefaat edecekleri yalanına dayalı sözler ise bana göre saçmalıktan ibarettir, peygamberler bile kendi ailelerine, Nuh peygamber oğluna, İbrahim peygamber babasına şefaatçi olamadıklarına, olamayacaklarına göre, kendine payeler vermiş birinin bize nasıl şefaatçi olacağı çok su götürür…
Kendilerine gizem, sır havası verenleri ise çok şarlatan bulurum, gayipten haber vermeleri ise Kuranın ayetleri ile ters düşmektedir, peygamber kendisi bile geleceği bilemediğini defalarca söylemiştir..
Hele hele mehti gibi kurtarıcı beklemek örneğin ülkemiz işgal edildiğin de tepkisiz kalmak demektir, biz hiçbir şey yapmazsak bize mehti nasıl yardım edecektir ki?
Bunlar Dini daha iyi anlayan kişisel lafızı ize yine Kurana terstir, Kuran da Allah bize şunu söylemektedir ‘Ben size ilişkin muradımı en açık şekilde, sizin anlayacağınız dilde ifade ettim; apaçık kitap gönderdim’ anlarsınız der… Bunun üzerine biz anlayamayız diyemeyiz sadece anlama çabası içinde olmalıyız ki… Hem dini, hemde bizi istismar eden istismarcı cemaat yapılarına karşı ancak böyle uyanık olabiliriz…
Son olarak İslam toplumları olarak, iktidarların yanlışını, cemaatlerin yanlışını sorgulama ve yanlış olanlara tepki göstermemizin zamanı gelmedi mi?
Sıtdık Fani – 28.10.16 – vatandasfikri.com
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|