BİRLİĞİMİZE NEDEN OLACAK KAVRAMLAR
VAHDET, TEVHİT
“Lâ İlâhe İllallah” içinde bu iki kavramı da (Tevhit, Vahdet) barındıran bir söz, öyle bir söz ki, bizim birliğimize, dirliğimize neden olacak bir söz, bu sözü söyledikten, kalbimizle, beynimizle de tastik ettikten sonra, toplumsal, kişisel hayatımıza da yansıtmamız lazımdır. Bunu yapabiliyormuyuz derseniz, üzülerek bunu yapmış olsaydık İslam toplumları bu halde olurmuydu derim…
Biz imanlılar, her şeyi Allah’ın yarattığını düşünürüz, yani yaratıcımız birdir, işte bu iki kavramın (tevhit ve vahdet) önemi buradan başlar, sonra bu kavramlar inanma, iman etme, iman edenler arasında ve diğer yaratılanlar arasında ki ilişkilere yansıyacak şekil de devam eder. Bir canlıyla karşılaştığımız da, bu düşünce, Allah yarattı diyerek ona saygıya neden olur… Ayrıca tevhit inancı Müslümanların kendi aralarında ki çatışmaların da ilacıdır, Allah birdir, ondan başka da İlah yoktur, biz onun kuluyuz, başkasına kulluk yapamayız demektir. Peygamber onun elçisidir, bizde onun ümmetiyiz demektir, bunları diyen herkes Mümin kardeşimizdir, ruh birliği vardır, bunları diyemeyenler de kardeşimizdir, ama ikincil dereceden, yaratılıştan dolayı kardeşimizdir… Onlar bizim fark ettiğimiz ve de seçtiğimiz gerçekleri fark edememiş kimselerdir. Biz onlara bu gerçekliklerin insanlık ve diğer canlılar için iyi olacağını, iyi ve güzel yaşayarak gösterebiliyormuyuz? Bizi ilgilendiren yanı budur… Sanırım gösteremiyoruz…
Şöyle diyen bir Peygamberin ümmeti olmamıza rağmen: “İnsanlar, Âdem'in çocuklarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır.” Evet, tüm insanlar aynı soydan olduğunu kabul ediyorsak ki, buradan o anlaşılıyor… Düşmanlıklar, zulümler, ayrılık, kayrılıklar, neden acaba? Bence bu iki kavramı iyi anlamadığımızdan olmasın… Onun için bu iki kavramı öncelikli olmak üzerinde dura dura, düşüne düşüne okumalıyız anlamayız.. Yeter mi, yetmez Sonra aynı yöntemi Kuran’ın bütün ayetlerine uygulayarak Kuranı anlamalıyız, yetermi yetmez, bunları yaşamımız da uygulamayız.. Efendim sistem izin vermiyor diyenleri duyar gibiyim… Ben bunlara inanmam, sen ticaret yaparken sistemmi yalan konuş diyor, sen karına kötü davranırken sistem mi davran diyor, yapmayın arkadaşlar etmeyin arkadaşlar laik sistemler bana göre daha dini sistemlerdir. Neden mi, davranma, davranmama iradesi sana, bana veriyor da ondan… Başka sistemler, Allah adına hareket ettiklerini söyleyerek bizim irademizi yok sayıyorlar, bizim irademizi yok ediyorlar, bize bizim istediğimizin dışında davranmaya zorluyorlar, bu ise insanın imtahan edilişine ters bir durumdur. İrade yoksa sorumluluk olur mu? Ben imtihan edileceksem, kendi irademle sınavı kazanacağım, yoksa bana zorla zekat verdiriliyorsa, zorla namaz kıldırılıyorsa, zorla zinadan uzak tutuluyorsam, zorla faizden uzak tutuluyorsam benim iradem burada nerede? İşte bu nedenle laikliğin ve demokrasinin de kıymetini bilmeliyiz biz imanlılar… Tevhit ve Vadet kavramlarına geri dönecek olursak…
Kutlu Doğum Haftasına girmiş bulunuyoruz, bize bu mesajları getiren, Tevhit ve Vahdet kavramlarını anlatan Peygamberimizi anmak, Peygamberimizin bize ilettiği Kutsal mesajı ve hayatını daha yakından, tanımak, anlamak için bu mesajlar üzerine yoğunlaşmamız için bir fırsatı olacak bu kutlu dogum haftası ve üç aylar, böylelikle bu mesajları hayatımıza daha iyi aktarabiliriz. Diyanet işlerimizin bu sende ki Kutlu Doğum Haftasın da konu olarak, “Tevhit ve Vahdet” seçmesi bu kavramları daha iyi anlamak için fırsat olacaktır diye düşünüyorum… Peygamberimiz dahil bütün peygamberler, tevhit inancını yeryüzünde yaymak ve kişilerin inanaç boyutun da özümsemeleri üzere gönderilmiştir. Hz. Muhammet’in takipçileri, ümmeti olan biz de günümüz de bu Tevhit inancına sıkı sıkı bağlı kalacağız ve bunun yaygın bir inanç olması için çalışacağız, imanlı olmanın gereklerinden bir de budur, diyerek...
Tevhit inancının toplumsal ve kişisel hayattaki karşılığı ise vahdettir. Vahdet kavramı ise bize, kardeşlik, dostluk, sevgi, saygı, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi, birlikte yaşama şuuruna sahip olmayı önermektedir. Ortak değerler etrafında kenetlenmeye, ortak idealler sahibi olmaya bizi yöneltecek en önemli kavramdır. Vahdet, tevhidin gereğini toplumsal ve kişisel hayatta yapmaktır. “Lâ İlâhe İllallah” diyerek, Allah’a kula olma, Allah’ın emri olan dünyayı imar etme yolunda her türlü çıkarı bir kenara bırakabilmektir. Bırakabiliyormuyuz? Bırakamıyorsak nedeni nedir? Üzerinde düşünelim mi?
İnsanlık alemine baktığımız da, öncelikle Müslümanların, genelde ise bütün insanlık, tarihinin en buhranlı günlerini geçirdiği yaşanılan bu kaos ortamından anlayabiliyoruz. İşte tam bugünlerde bizlere büyük görevler düşmektedir, zulmün, zalimin karşısında yekvücut olmak imanlıların en önemli sorumluluğudur, bu bizim görevlerimizdendir. Bunu başarabilmemiz için her şeyden önce birbirimizin hakkına hukukuna, birbirimizin mezhebine, yaşam tarzlarımıza, ırki kökenine, dilimize saygıyla yaklaşarak, kendi siyasal toplumsal düzenimizi, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, Ahlak ve Adalete dayalı bir düzen kurarak, dünya düzeninede adalete ve ahlaka dayalı bir sistem önermemiz gerekir ki, bu olgunluğa daha henüz ulaşamadığımız da ortadadır. Kısa sürede ulaşmak için de…
İslam bir siyasal ideoloji, teori gibi değil, bir gönül imar etme ve bu gönüllerle dünyayı imar etme amacı taşıyan dindir diye inanarak imar etmeye başlarsak…. Öte yandan biz bunu ideolojileştirirsek, bunun ekonomik, siyasal başarısızlıkları halin de dinin başarısızlığı sayılırsa ki, İslam toplumlarının günümüzde ki en önemli sorunudur bugün yaşanılanlar… Bu nedenle din kişisel bir iman ve sorumluluk alanıdır.
Biz, Ahlak ve Adaletten, Tevhit ve Vahdet anlayışından uzaklaşırsak, hangi siyasal sistem olursa olsun yanlış uygularız… Nitekim öyle de oluyor değil mi? Bunun için biz kişi olarak tevhit ve vahdet anlayışını özümseyeceğiz, bunun içine toplumsal ve kişisel hayatı kaplayacak şekil de Adalet ve Ahlakla dolduracağız ve böylece dolmuş biri olarak siyasal ve toplumsal hayatın içinde yer alacağız ki…. İçinde yaşadığımız topluma bir Mümine yakışan şekil de katkılar sunabilelim. Dilerim Allah bize böyle Müminler olmayı nasip eder.
Kutlu Doğum Haftasının, toplumumuzda Peygamber Efendimize duyulan sevgi ve bağlılığın daha da perçinleşmesine vesile olmasını dilerim.
Selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani --- 08.04.2016 08:39 – www.vatandasfikri.com
|