DİN, AFYON MUDUR?
Bunu Karl Marx bunu yıllar önce söylemesine rağmen günümüz de bile hepimizin canını acıtmaktadır, belki de bu sosyalist düşünür Hristiyanlığı gözlemleyerek, inceleyerek, Kilisenin, zulmü ve toplumu sömürmesi üzerine bunu söylemiştir. İslam bu afyon alarak uyuşturan dinlere karşı uyanık bir bilinç için gelmiş ne yazık ki oda İslam adına hareket ettiğini söyleyenler eliyle, ta Muaviye dönemin de Baba dan Oğula yönetimin geçmesiyle insanlarımızı Uyuşturan Afyon haline dönüşme riskiyle karşı karşıyadır… Biz inananlar unutmamalıyız ki bu son dindir ve Allah tarafından korunacak ama bizim tarafımızdan yaşatılacaktır… Bir din nasıl Afyon olur derseniz, bana göre şöyle olur.
Dinin adaleti sağlamak gibi bir amacı vardır, bu adalet köleliğe son verme önerisiyle başlar, adil bir paylaşım düzeni kurmaya çalışır, siz insanları köleleştirir, haklarda, paylaşımlar da adaletten uzaklaşırsanız… Toplumsal tepkileri dizginlemek, toplumu baskı altın da tutmak için dini afyon olarak kullanmak zorunda kalırsınız. Neden mi? İnsanı kültür, din siyaset gibi araçlarla kontrol altına almak, polisiye tedbirlerle kontrol altına almaktan daha kolaydır da ondan…. Yalnız bu yöntemin riski ise dinin yıpratılmasıdır, oysa din yıpratılmaması gereken toplumsal yapının temel değerleri arasındadır… Adaletten uzaklaşan iktidar odakları dini afyon olarak hep kullanagelmişlerdir… Bunu kendi kontrolü altındaki din adamlarına haramlar, günahlar icat ettirmişler, kişisel alanları daraltırken kendi alanlarını genişleterek toplumu kedilerini destekleyen bu yorumlarla kontrolü altında tutmaya çalışmışlardır… Dini ilkeleri kendilerine bir itaat aracı olarak kullanmışlar ve topluma sürekli şu mesajı vermişlerdir… Siz emir makamlarındakilere itaat edeceksiniz, bunlar Allah’ın özel kulu, yeryüzünde ki gölgesi gibi söylemlerle… Ayrıca işte bunun nedeni de şu ayet, bu hadis demişlerdir… Kaynaklarda, rivayetler de, Kuran da, bu ayet ve Hadisler de mevcuttur, bunun karşısında iman edenleri, yönetenleri, ekonomik durumu iyi olanları adalete ve paylaşmaya davet eden onlarca ayet ve hadis vardır, bunlar es geçilmiştir ve geçilmektedir.. Adalet ayetleri öncelikle yöneticilerin adaletiyle ilgilenir, varlıklıların paylaşımdaki adaletleriyle ilgilenir, ama onlar kendi etkilerinde ki din adamların yorumlarıyla adaletli davranma, paylaşma baskısından kurtulurlar. Din, oysa toplumsal adaleti her alanda emreden ilkelerdir… Bu adalete neden olacak ilkeleri siz tutup da iktidarınızın polisiye gücü haline getirirseniz, insanları uyarmak için gelen din, işte tam bu noktada afyon olur…
Dinin ahlak inşa etme amacı vardır, bunun yerine kendilerine Din adamı diyenlerin (Dini gerçek anlam da anlama, anlatma cabası içinde olan gerçek Din adamlarını istisna tutarak)yorumlarıyla, önerileriyle dinin amacı sadece ve sadece ibadet etmeye dönüştürülmüştür. İşte bu nedenle Ahlak sanki din alanı dışındaymış gibi bir algı toplumda oluşturulmuştur. (Ahlakla bağı kopmuş bir toplum her türlü eşitsizliğe, her türlü hukuksuzluğa acık hale gelmiştir. Fikri Adil)
Diger bir afyon olma aracına dönüştürme ise kader üzerinden yapılmaktadır… Buna daha yakından bakacak olursak, yaşadıkların senin alnına yazılmıştır, ne yaparsan yap bu yazgıyı değiştiremezsin demek insanlara iktidar odaklarının her şeyine sabret, başına gelen her olumsuzluğu ne kendinden bil, nede iktidar odaklarından… Bunlar, yönetenler Allah tarafından başımıza gönderildiler, bunlar da hata olmaz, olsa olsa bizde hatadır veya kaderdendir diyerek çaresizliğimizi kabul etmek demektir. Sen çalışma, senin hiçbir eğitim almana gerek yok olacaksa zaten Allah yapacaktır, olmayacaksa da Allah yapmamış, senin için de hayırlı olan budur… Size bu arada önerim bu konunun iyi anlaşılması için M. Akif Ersoy’un “Talep Et” şiirini bulup dinlemenizdir. Bize öyle bir kader anlayışı verdiler ki, sanki bu ümmete atılan bir kementti, öyle bir bağladı ki, afyon uyuşturucusu bile yanın da çok düşük bir dozda kalır. Aşırı yorumlarla, nasıl olsa Allah yapacak, senin yapmana gerek yok ki anlayışına kadar gidilmiştir. Son olarak kader üzerine kavramsal anlamayla devam edelim mi? Sözlükte ölçmek, tahmin etmek anlamında ki kelime, din alanında Allah’ın geçmişte olanları, anda olanları gelecekte olacak olanları ezelden, ebede bilmesi ve takdir etmesi anlamındadır. Allah yarattığı dünyaya bir ömür biçmiştir, bu sona da Kıyamet demiş olabilir, Allah gündüzü ve geceyi böyle takdir ederek bizim işimizi kolaylaştırmış olabilir, her sabah güneş doğacağını biliriz bu kaderdir, böyle bir düzen içinde Allah bize kendimizi ilgilendiren konular da seçme özgürlüğü vermiştir. Sen bir meslek edinir, bu konuda eğitim alır, disiplinli bir şekil de çalışırsan toplumuna katkılar sunarak, hem kendi, hem de toplumunun ekonomik kaderini değiştirebilirsin. İşte Afyonun etkisinden kurtulma cabasında ki Mümin böyle davranır…. ( Allah Biz her Şeyi Bir Ölçüye Göre Yarattık… Kamer – 54/49) (Her şeyi yaratıp, ona bir nizam veren ve mahlukatın mukadderatını tayin eden Allah, yüceler, yücesidir.. Furkan 25/2) Bu ayetlerden uyanmak için şunu anlayabiliriz, Allah bizim yaşamamız için evreni yaşanacak şekilde yarattı ve böyle biz nizam kurdu, bu nizamın içinde de bize vahiyle rehberlik ediyor. Vahiy ise uyanmamızı öğütlüyor… Güçlülerden yana yorumların uyuşturucu etkisinden ne zaman kurtulacağız…
Kuran Ahlaklı/adaletli bir toplum öğütlemektedir, Adalet/Ahlak nedir, işçiye hakkını vermektir, işçinin hakkı nedir üretimden, payıdır, bu ne kadardır? İşte dananın kuyruğu burada kopmaktadır, asgari ücrettir, yok iki katıdır… Ben ikinci şıkkı tercih edenlerdenim, neden mi, işverenleri lüks için harcadıkları paraları işçileriyle paylaşmaları durumun da işçilere adaletli davranılmış olacaktır. Bu durumda işçilerin ekonomik, rızık kaderi değişir mi? Ama patron onları adeta köle olarak görmekte ve arkadaş sana Allah vermemiş bana vermiş, sen benim adıma üretecek bende sana ürettiğinin çok, hem de çok az bir bölümü kadar vereceğim demektedir… Sen dinde ki adaleti sadece güçsüzü kontrol etmek için kullanır da, bu adalet güçlüleri bağlamazsa, Sen ahlakı sadece cinsel ilişkiler üzerinden, kadının sacının telinin görünmesine indirmişsen… Bu adaletsizlik, zulümler ve baskılar karşısın da, sabra, afyona değil uyarıcılara ihtiyacımız vardır… Bu uyarıcı da anlayarak Kuran Okumaktır… Belki de siz anlamazsınız Kuranı okumayın önerileri bizi uyutmaya devam edeceklerin bir tuzağı olmazsın sakın… Böyle düşündüğümüz de iktidarlarını korumak isteyen siyasilerin etkisinde ki din adamları tarafından bazı durumlarda yorumlarla, bazı durumlar da görmezden gelerek, bazı durumlarda, bazı ilkleri gereğinden fazla öne çıkararak uydurulmuş din afyonmudur, degilmidir siz karar verin… Alkolün yasaklığının işlendiği kadar, neden hak, adalet ve ahlak işlenmez, bence ola ki bunlar uyanır bizden de adalet beklerler diye olsa gerek… İnsanlığı sömürenler ve bu sömürüyü dinle normalleştirenler dini afyon haline getirenlerdir… Marx değil? Marx sosyal adaletin ve paylaşımın temel ilkelerini yazdığı için, dini Afyon haline getirenlerden belki de daha dindardır…
Biz samimi müminler bu durumla mücadele etmeliyiz, nasıl mı? Kuran rehberliğin de, Kuranı günümüz şartlarında okuyarak, günümüz ilişkileri için, oradan ilkeler alarak, yoksa dinimizi iktidar ilişkilerine, patronların aç gözlülüklerine kurban veririz, bunun da vebali büyüktür. Yarından tezi yoktur, dinimizi afyonlaştıranların elinden kurtararak bir hak, hukuk, adalet, ahlak aracı olması için çalışalım… Siyasilerin, iktidarların, din adamlarının kullandığı din afyon, Dinin kullandığı kişiler ise uyanık dindarlar ve bu din ise uyaran dindir. Bu çalışmalara yarın mı başlayalım yok, hemen şimdi… Ahlak ve adalet üzere yaşayarak bu afyon uykusundan uyanmak dileğiyle… Selam ve sevgilerimle…
|