KÜLTÜR DİN İLİŞKİSİ /DİN KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Kutsalla, Kültür İlişkisi
(Kutsalı Korumak İçin, Kültür olanı Bilmeliyiz, Kutsala Saygı Kültür olana saygısızlık Anlamına Gelmez, Aralarında ki Hiyerarşi Sıralaması İçin Bilinmesi Gerektiğini düşünmekteyim. Bunun İçin Kültür Olanla, Kutsal Olanı Ayrı Ayrı Bilmeliyiz ki. Nihai Olarak Kutsalla/Kültürü Ayırma İşi Kutsalı Koruma Gereğinden Ortaya Çıkar, Kutsal da İlahi Emirlerdir)
İnsanın algısıyla oluşmuş her şeyin birbiriyle ilişkisi olmaktadır, nasıl din Kültürü etkiliyorsa, Kültür de dini etkiliyor. Bunların hepsini teknik, teknoloji etkiliyor, bizim konumuz din ve kültür ilişkisi üzerine olduğu için diğer alana girmemeye çalışarak, din kültür ilişkisi üzerine düşünmeye çalışacağız… Etkileşim karşılıklı olmakta hem dine doğru bir etki, hemde kültüre doğru etkileme yönü olduğu görülmektedir. Bu etki bazı dinlerde az, bazı dinler de daha çok olmaktadır. Neden böyle oluyor üzerine düşünelim bakalım…
Önce din nedir, kültür nedir sorularına cevap bularak devam delim ki arada ki ayrımı iler de daha rahat yapabilelim değil mi?
Din Nedir Dersek? Hak din İlahi kaynaklı batıl din insan kaynaklıdır, dini aşırı yorumlayanlar da dine kültür kaynaklı biatlar karıştırmışlardır. “Din Ahlaktır, Adalettir, din toplumsal sorumlulukları olsun, çalışarak topluma katkılar sumayı olsun ibadet haline getirir.” “Din akıl sahiplerinin kendi hür iradeleriyle, kendin de iyi olanı, iyi olan işlere sevk eden, ilahi bir olgudur.” “Din akıl sahiplerine şimdi iyi ve güzel şeyler yaparak, hem dünyada yarını, hem de ahireti kazanmayı öneren ilahi kaynaklı kutsal ilkelerdir.”
Kültür Nedir Dersek? Kaynağı ihtibariyle, insanların ürettiği bilgi, gelenek, inanç, maddi ve manevi değerler diyebiliriz.. Kısacası edebiyat, sanat, teknik, fen gibi insani faaliyetlerle ortaya çıkan ürünler diyebiliriz… Bu iki olgu da insana hitap etmekte ve hem insanı, hemde birbirini etkilemektedir. Kültürlerine Kutsallık yükleyen toplumlarda kopmalar, kırılmalar, çatışmalar daha şiddetli olmaktadır. Biz Kültür Din, Kutsal/Kültür üzerine durmaya devam edelim..
Vahiy yoluyla gelen, sabit kaynakları olan dinin kültürü etkilemesi farklı, Peygamberin davranışlarında vahiy algısı üzerine kurulan, en yakın kaynaklarının peygamberinin dilinin dışında bir dille yazılmış olan dinin kültürden etkilenmesi farklı olmaktadır.
İslam dininin kaynaklar da vahiy sabitliği vardır, ilk elden sabitlenmiş, hem yazılı olarak hemde ezberleyen hafızlarla zihinsel olarak saklanmış ve gelecek kuşaklara aktarılmıştır… En son 1350 yıllık bir Kuran İngiltere de bir Kütüphanede bulunmuştur, daha eskileri de mevcuttur, bu kaynak üzerinden hareket edildiği için kültürün etkilemesi zor olmaktadır.. Kültür karşısında İslam etkindir…
Hristiyanlığın kaynaklarında ki filuluk, bu dini kültür etkisine daha acık hale getirmiştir, kültürün etkisiyle başa çıkmaya çalışmış ve hala da bu mücadele devam etmektedir. Hristiyanlık kültür karşısında edilgendir.
Vahiysiz, ilahi mesaja dayalı değil, insanların kutsallık yüklediği, insanın ürettiği, daha çok kültür de diyebileceğimiz dinler ise dini görevlerini sosyolojik olarak yerine getirmekle birlikte daha çok kültürümsü bir din olarak toplumlarında kabul görmüş ve hala göremeye de devam etmektedir. Bu dinler de kültürün karşısında edilgendir.
Görüldüğü gibi diğer dinler de kutsalla, üretilen kültürle, yine insan tarafından üretilen kutsallarla Kültür/Din çok iç içedir ve şunu desek yeridir, söz konusu olan dinleri kültürler yaratmıştır. O yüzden kurallarını tesis eden konsüller, kiliseler, veya büyük teologlar hala duruma göre tesis etmeye devam etmektedirler… Bunlar İslam dan daha eski dinler olduğu için yazılı kaynak sıkıntısının yanı sıra sağlıklı kaynak sıkıntısı da çekmektedirler… Söz konusu nedenlerden dolayı kültürel etki normal karşılanmaktadır…
İslam dinine tekrar döndüğümüzde ise, Kuranın iniş sırasına göre de, Mushaf sırasına göre de yazılı ilk kaynakları vardır… Buna rağmen, ilk ayetlerin indiği toplumun ve daha sonraları biz Türkler gibi sonradan Müslüman olan içinde yaşadığı toplumların kültüründen etkilenmiştir… Bu sefer bu etki diğer dinlerin aksine yorumlarla oluşmuştur, bu yorumların ana akımlarına mezhep denmiş 5 mezhep sabit olan Kuran’ın yoruma izin veren ayetlerini kendi kültür daireleri içinden farklı olarak yorumlamışlar ve öyle anlamışlardır… Farklı kültürel daireler, kuranı farklı yorumladıkları görülmektedir… Ayrıca insan algısı zaman ve mekan üzerinden oluştuğundan bu Kuranı farklı yorumlama işi hala devam etmektedir. İslam coğrafyasının genişlemesi üzerine farklı kültürle karşılaşan vahiylerin farklı yorumları, kültürel katkılar içermektedir… Her şeye rağmen İslam dini karşılaştığı kültürlerden ekilenmiş, ama etkinin misli, misli kültürleri etkileyerek karşılaştığı toplumlarda kültürler inşaa etmiştir. Bu kültürlerin yorumlarıyla, yada karşılaştığı toplumların eski dinlerinin etkisiyle kültür alış verişinde bulunan İslam toplumları imani esaslara bağlı kalarak yorumlanmış ve başka kültürlerden ekilenmiştir… Vahiyle sabit olduğu için daha çok dinleri ile kültürleri karşılıklı etkilenmiştir… Etkilenmeye de devam etmiş günümüzde de etmektedir…
İndiği kültürün etkisi ise daha derin konudur, İslam dininin kuralları vahiyle Ayet, Ayet Peygamberimize indirildiğin de, o bölge de yaşanılan dini kurallar ve ibadetlerin çoğunluğu geleneksel bir kültür haline indirilmiş… Mekke’nin ileri gelenleri bu kurallarla kendi çıkarları gereği sürekli oynamışlar kültür ve din iç içe geçmiş ve dini olanla kültürel olanla, kutsal olanla, insan yorumu ve insanların koyduğu kurallar karışmış… İslam vahiy edilmeye başladığın da aslında bu dinler hem kültürel hem de kutsallık acısından büyük bir erezyona uğramış halde olduğu kabul edilir… İslami ilkeler üzerine, ilk Müslümanlar bu kuralların bir çoğunu kaldırmış, bazılarını ret etmiş, bazılarını da ıslah ederek İslam’a uygun hale getirerek uygulamaya devam etmişlerdir. Hem yönetim kuralları, hemde ibadetler acısından bu böyledir. Daha ilk aşamada kültür olan eski dinlerden bazı kurallar alınmış, olduğuna göre kültürel etki yok denemez… Bu etki normal bir etkidir, konuşulan dili dikkate almadan, yaşanılan sosyolojiyi dikkate almadan Allah’ın vahiy etmesi düşünülemez, nitekim Kuran biz Kuranı, Arablara, Arabca indirdik der… Ayrıca Kuran diğer dinlerin Peygamberlerine biz inanları iman etmeye çağırır… Dolayısıyla Kuran da diğer dinlerin ilklerini bulmak, aslında onların Allah, tarafından ıslah edilerek Kuran da ve dolayısıyla İslam la, yeniden vahiy edilmesi, demektir. Sünnet/Kuran İlişkisi üzerine geldiğimizde ise bence şunlarla karşılaşmaktayız…
Peygamberimizin sünneti olan onun yaşamı, aile düzeni, akrabalık ilişkileri, komşuluk ilişkileri, ticari ilişkileri, başka toplumlarla diplomatik ilişkileri o günün kültürel şartlarının geregi olarak kabul edilirse de… Peygamberimizin Sünnetinin Aslında Vahiy/Kuran olduğu görülür… Burada öteden beri bilinen bir yöntem devreye girer, bir konuyla, bir sorunla, bir olguyla karşılaştık, ilk olarak baş vuracağımız kaynak dinin en sağlam kaynağı Kurandır. Buradan diyelim ki cevap bulamadık, peygamberimizin kararlarına bakarız, buradan da cevap bulamadığımız da, Kuranı, Peygamberimizin hayatını, o dönem sosyolojik ve tarihsel arka planını iyi bilen alimlerin, bilimsel yöntemlerle çalışarak çıkardığı, genellikle de üzerinde anlaştıkları kuralları uygularsak, umut edilir ki İslami hareket etmiş oluruz…
Dinde ki kültürel etkilerle, ilahi kuralları da yine bu yöntemle ayırabiliriz.. İlk kaynak Kuran, Kuranla çelişen diğer her kültürel değer kültürel olarak kabul edilir, burada şuna dikkat edelim ret edilir değil, kültürel kabul edilir… Bu şu demektir kutsal değil, alimlerin fetvaları, içtihatları, düşünceleri diye kabul edilir… Bunlar tartışma ehliyeti olanların tartışmasına da acıktır.
Ben şu noktaya geldim, anlaşılan dinlerin kültürleri, kültürlerinde dinleri etkilemesi kaçınılmaz, etki var, kabul edilir de imani meselelerde kutsal olan Kuranla, yada Peygamberimizin kesin kaynağı belli olan, Kuranla da çelişmeyen davranışları, sözleri üzerine sabiteler kabul ederek, zaten aksini de biz imanlılardan kimse talep etmemeli yada beklememelidir… Diğer rivayetlerin, geçmiş zaman ve mekan üzere, kültürel okumalara dayalı olan içtihatların kültürel olabilirliğini kabul ederek… Sonradan benimsenmiş yönetimsel, kültürel, hukuki olarak ortaya çıkarılmış kurallar olduğu kabul edilirse… Hem İnsan aklıyla ulaşılan, kültürel olanla kutsallarımız ayrılır, hem de bundan kaynaklı çatışmalar da önlenmiş olur umuduyla, Selam ve sevgilerimle…
Kaynak: Prof. Dr. Recep Kılıç “Din Kültür İlişkisi Üzerine” Ötüken Yayınları
|