SUSMA ORUCU
(Ruhumuzla da Oruç Tutmak)
İşte bir ramazana daha ulaştık, her sene oruç tuttuğumuz gibi bu sene de oruç tutacağız… Bu sene tutacağımız oruçlarımızı sadece yeme içmeden uzak durmakla mı yapacağız? Yoksa tam bir oruç ruhuyla mı, oruç tutacağız? Bunu tam anlamıyla biz ve Allah bilir, Allah biliyorsa nasıl oruç tuttuğumuzu, O zaman Allah’ın gösterdiği ilkelere göre oruç tutmak bir imanlı, mümin olarak bizim görevimizdir. Bunun içindir ki, ruhumuzla da oruç tutarsak orucun ruhunu yakalayabiliriz…
Oruç ruhuyla oruç tutmak derken, bütün uzuflarımızla (Beynimizle, Kalbimizle, Elimizle, Dilimizle, Gözümüzle, Kulagımızla) oruç tutmak diyebiliriz, örneğin susma orucu, dilimizle yaptığımız bir oruç diye düşünürsek… Ya iyi söyle, ya sus, dedikodu, iftira, yalandan uzak durarak, susma orucu diyebiliriz… Dilimizi siratel müstakim üzere konuşturmak, bizim kişi olarak her zaman sorumluluğumuzdur, ama oruçluyken daha bir dikkatli olmak ayrıca görevimizdir. Susma orucu üzerine daha başka ne denilebilir derseniz?
Düşüncemizi, Davranışlarımızı, Dilimizi (Siratel müstakim) yani dost doğru yaşamak üzere kullanma sorumluluğu çerçevesince kullandığımız da orucumuzun, ibadetlerimizin daha makbul, Allah katında daha çok kabul göreceğini umut edebiliriz…
Oruç yeme içme bazı hazlardan belli biz zaman dilimi içiz de uzak durma şeklinde uygulanan bir ibadettir, hepimiz biliriz ki farzdır… Farzların kaynağı yine hepimiz biliriz ki Kurandır, biz farzlara uymak zorunda olduğumuzu, sünneti ise yaptığımız da sevap kazanacağımızı biliriz, bu nedenle Kuran dan bazı ayetlere bakarak devam edelim…
“2 / 183 Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” Bu ayeti üzerinde dura, dura, düşüne, düşüne okuduğumuzda, iman edenlere hitap ettiğini, bizden önceki din mensuplarına da orucun farz olduğunu, oruç tutarak kendimizi koruyabileceğimizin işaretlerini görüyoruz…
“2/ 185 Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.”
“33/ 35 Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” Bu ayeti paylaşmamdaki nedenim, burada oruç ibadetinin geçmesi kadar insanlar kadın olsun, erkek olsun ibadetlerinden, taatlarından, yaptıkları iyi ve güzel işlerden sevap ve başka ödüller kazanacaklarının ifadesidir ki… Müslüman toplumlarda İslam öncesi geleneğin İslam’a göre değiştirilememesine dayalı kadın sorunları yaşanmasıdır.. Yazı çok uzadı, uzadıkça da okuyan oranı düşüyor biliyorum, ama konunun derinliği ve yan konularla desteklenmesi gereğine de yazan olarak dikkat etmek zorundayım… Burada çok zikredilen ve üzerinde az durulan kavram “taat” üzerinde durarak devam ediyoruz…
Taat: Allah’ın beğendiği şeyler, bunları niyetsiz de olsa yapmak bunların sevap hanemize yazılmasını bilmek, en küçük iyi ve güzel davranışın zayi olmayacağı bilinci, daha çok iyiye ve güzele vesile olma cihadının yapılması için biz Müminleri heveslendirecektir… Zaten niyetli yapılması halin de tüm çalışmalar ve cabalar taatı aşarak, ibadet hanesine yazılmayı hak eden amellerdir… Kısacası Allah rızası için niyet ederek yapılırsa, taate, ibadet diyebiliriz.
Ameller iyiye vesile olması halinde sevap, kötüye vesile olması halin de günah hanemize yazılacağını düşünerek, bunların toplamından hesap günün de hesaba çekileceğimizi unutmayarak… Hayatımızı kötü şeyler söyleme konusunda susma orucu, kötü şeyler yapma konusun da kötülüklerden sakınma orucu da diyebileceğimiz orucun ruhuyla bizim ruhumuzun harmanlanarak oruç tutarak… Öncelikle kendimize, ailemize, sonra içinde yaşadığımız topluma, daha sonra Türk milletin bir ferdi olarak Milletimize, daha sonra T.C Devletinin tüm vatandaşlarına, daha sonra Ümmetin ferdi olarak Ümmete, çemberi daha genişletirsek bir Mümin, bir Türk, olarak insanlığın ferdi olduğumuzu unutmadan… Diger ümmetlerle yaptığımız sözleşmelere sadık kalarak insanlığa da hizmet etmeyi… İnsanlığın huzuru, barışı, refahı için de çalışmayı ihmal etmemek dileğiyle… Kötü Sözlerin Neden Olacağı Fitneden Uzak Durmak Maksadıyla Susma Orucu, Kötü Şeylere Vesile Olacağını Öngördüğümüz Kötü Amellerden Uzak Durarak, Kötülükten Sakınma Orucu Tutarak, Ramazanımızı, Hayatımızı Bir Mümine Yakışır Şekil De Yaşamak Dileğiyle… Oruçlarımızın, İbadetlerimizin, Amellerimizin Kabul Olması, İyi Güzel, Doğru Davranışlarla, Tavırlarla Allah’ın Rızasını Kazanacağımız Umuduyla, Dilegiyle… Selam Ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 23.5.17 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
1- Diyanet İşleri Başkanlığı, Dini Kavramlar Sözlüğü
|