ADALET ve ADAVET
Genel olarak Adaleti yazılarımıza, sohbetlerimize konu ederiz, benim gördüğüm, duyduğum kadar herkes adaletli, en zulmedenler bile Adaletli olduğunu hatta zulüm ettiklerine karşı insaflı bile davrandıklarını iddia ederler… Yani anlayacaksınız ben adil olmadığını düşünen birine denk gelmedim…
Adam en kötü patron, ne hak edilen ücreti veriyor, nede çalışma sürelerine dikkat ediyor, dinle bak en adil adam o…
Kamu görevlileri, yöneticileri kendi paralarıyla toplumun parasını karıştırıyor ve sanki kendi parasıymış gibi harcıyor, kamu arabalarını kendi arabasıymış gibi kullanıyor, kamu eşyalarını özensizce kullanıyor… Git sor adalet konusunda ne düşünüyorsun diye en adil o, bende şaşıyorum bu işlere, bu kişilere… Adam adil olduğunu düşünüyorsa neden kendini düzeltme gereği duysun ki? O zaman adalet anlayışımız da bir sorun var, hem adaletsiz davranıp hem de adaletli olduğumuzu düşünmek büyük bir çelişki değil mi? Adalet sorunumuzun olduğunu göremiyorsak, O zaman bu sorunumuzu nasıl aşacağız? Bence bu kavrama tersinden bakalım, adaletli değilsek neyiz?
Evet nasıl adaletli olunur, yada bize hangi niteliklerimizden dolayı adil derler? Yoksa herkesi susturur, bir bölümü korkutarak, bir bölümü de bizim verdiğimiz ayrıcalıklardan dolayı bize adil abi dediklerin de biz gerçekten de adil oluyormuyuz? Bence olmuyoruz… Adaletli olmanın en temel kıstası, doğru, insaflı, adil, aynı şartlarda, aynı haklara sahip olanlara eşit davranış, kişilerin hakkına hukukuna riayet, makul, mutedil, zulümden kaçınmak, haklıya hakkını suçluya cezasını vermek, istikamet ve hakkaniyet içinde olmak gibi nitelikler bizi adaletli yapar, yani biz kendimize yada bizim adamların bize adil demesiyle biz adil olamayız… Ne oluruz, adaletli davranamıyorsa, adavet için de kalan zulmeden biri oluruz… Adaleti hepimiz kavram olarak biliyoruz ama bu kavramı hayata geçirmede sorunlar yaşıyoruz, bunu aşmanın yolu, adaleti zıddıyla kıyaslamak olduğunu düşünüyor ve “adavet” kavramına bakalım diyorum… Buyrun…
Adaleti biliyoruz, ama bir türlü beceremiyoruz, adavete gelince adavetin, bir şeye tecavüz etmek, haddi aşmak olduğunu görüyoruz… Evet, bizim yaşam ölçülerimiz de tam böyle demek ki biz adalet değil adavet içindeyiz… Ne yönetimler, ne patronlar, ne vatandaşlar, ne de çalışanlar, istisnaları dışarda tutarak, üzülerek söylüyorum adalet değil, Adavet içinde olduğumuzu görüyorum.. Ancak adavet için de olduğumuzu görür, düşünür bu bulunduğumuz nokta da olmaktan, görünmekten rahatsız olursak adalete doğru adım atabiliriz… Adavet düşmanlık üreten zulüm demektir, sen zulmetmek için düşmana ihtiyaç duyarsın zulmederken adavete düşersin, zulmedilen de zulmedildiği için seni düşman beller, adavet karşılıklı topluluklar ve toplumlar arasında düşmanlığı besleyen bir hastalıktır. Bu konuda en ünlüler kim derseniz, bugün yaşanılanları yarın tarih böyle yazacak, geçmiş adavet, zulüm, düşmanlık içinde olanları yazdığı gibi, nemrutları, firavunları nasıl bu lanetle anıyorsak, aslında o günün zenginleri, yöneticileri, ileri gelenleri degilmiydi, bu zatlar… Evet, öyleydi, adamları vardı, paraları vardı, adaletsizliğin ve zulmün en ilerisini uyguladılar ve tarihe geçtiler… Ama lanetliler olarak…
Biz ister kişisel tarihimiz de, ister toplumsal tarihimizde gelecek nesiller bizi nasıl ansın istiyorsak öyle davranışlarla geleceğe öyle izler, anılar bırakalım, ne dersiniz? Adaletsizliğin toplumsal yaşamın temelini dinamitlemek olduğunu da hatırlatarak, adavet den uzak durarak, adil olarak yaşayarak hem günümüz de iyi ve güzel şeylere, mutluluğa, huzura hizmet edelim, hem de gelecek de bizi torunlarımız, çocuklarımız çok adil bir atamız var, atalarımız varmış diye övünçle ansınlar bıraktığımız anıları… Bizde gönül rahatlığıyla yaşayalım, adavet karşınızdakine verdiği zarar kadar size ve toplumsal yapıya da zarar vermektedir… Bu bilinçle adavet’ten, kaçınarak, adaletli yaşamak dileğiyle selam ve sevgilerimle…
|