PEYGAMBERİMİZİ ANARKEN ONUN MESAJI ÜZERİNE DÜŞÜNMEK!
(ÜMMETİN OLARAK BİZ SENİ ANLAYAMADIK!!)
Siz bize Kardeşliği, barışı, önerdiniz, biz sizi anlayamadık… “Gün, merhamet günüdür. Gün, kan akıtmanın haram olduğu gündür…” dediniz biz kan ve düşmanlık üretmeye devam ettik…
Siz bize sevin dediniz, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi de sevmedikçe iman etmiş olamazsınız” dedin, biz seni anlayamadık, sevmeyi bırakın birbirimizden nefret ettik….
Sen yaşayarak örnek oldun ve dedin d ki, “İslâm, güzel ahlâktır” Biz Ahlakı sac ve bacak kapatmaya ve açmaya bağladık… Kendimizi toplumsal Ahlaktan sorumlu hissetmedik…
Siz, Mümin müminin kardeşidir dediniz, “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslüman’ı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslüman’ı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.” Biz sizi anlayamadık, Ümmeti yönetenlerin zulmünden Ümmet, vatanından hicret ediyor…
Siz bize, “ İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.” Dediniz, biz lüks arabalara ve evlere, nefsin kölesi gibi lüzumsuz harcamalara, saat gibi bir aksesuara, 100 bin lira para bulduk, işçimize emeğinin karşılığını vermedik… Aramızda ki saygıyı ve sevgiyi adaletsiz bu paylaşımla yok ettik…
Ya Resul, Allah seni bize manevi lider seçti, sen de bize “( Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.” Dedin biz birbirimizin huzuru kaçıracak her şeyi yapar olduk. Seni anlasaydık bunu yapmazdık…
Siz bizi kadın hakları konusun da uyardın,” Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.” Biz ise kadınlarımızın haklarını en çok ihlal eden toplum olduk… Sizi anlasaydık bunları yaparmıydık?
Siz bizi o kadar çok uyardın ki, bu uyarıları duymazdan geldik, duyduk mal, mülk, makam, para, nefis senin mesajlarınla bizim aramıza girdi… İşte uyarılarından bazıları “(İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının diye uyardın… Bunlar Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu.”” Biz bu uyarıları anlayamadık, sonra musibetler, peşimizi bırakmadı…
Sen bize dedin ki, “ Müminin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.” Biz sıkıntılar, külfetler karşısın da sabrı, nimetler karşısın da Şükrü unuttuk… Bu unutmamız bize mutsuzluk olarak döndü…
Sen bize uyarılar da, öneriler de, öğütler de bulundun, biz bunlara kah uyduk ama daha çok uyamadık… Sizin getirdiğiniz Kuran’a ve sizin yaşam ölücülerinize uymamanın sonucu işte ümmetin hali, birbirimizi Allahüekber diyerek boğazlıyoruz, hepimizin kalbi kan ağlıyor… Bize Dua et, Biz ümmet için dua edelim, Allah yardım etsin, bize feraset versin, akıl versin, düşünme gücü versin… Biz de ümmet olarak bu zulüm sarmalından kurtulalım…
Siz bize “bizi aldatan bizden değildir” dediniz biz aldatmayı meslek sandık…
Kısacası Ya Hz. Muhammet, sen bizi Ahlaka, adalete, merhamete, sevgiye, saygıya, içinde yaşadığımız toplumlara katkı sunmaya, dünyayı imar etmeye davet ettin… Senden özür diliyoruz, senin bu davetine icabet edemedik…
Veda Hutbesin de bize sordun, "İnsanlar! "Yarın beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz? Sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler; "Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şehadet ederiz". Bunun üzerine Peygamberimiz, şehadet parmağını kaldırdı, sonrada cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu; "Şahit ol Yarab! Şahit ol yarab! Şahit ol yarab!" Allah da şahit, bizde şahidiz, siz elçiliğinizi elçilik ölçülerine göre yaptınız, dileriz biz de ümmet olarak size layık olabiliriz.
Son Peygamber olarak, son mesajı bize ilettin, insanlığı Allah’a inanmaya ve O’na kul olmaya davet etti. Aslın da bu davet zulmü adalete, cehaleti bilgiye, vicdansızlığı merhamete, husumetleri barışa davetti…. Biz bu davetle hayatın gerçek anlamını, yaratılma gayemizi ve sizin aracılığınızla bize verilen hikmete davetti... Bu davet insanı özüyle buluşturması gerekirken, İnsanla Allah arasın da bir köprü olması gerekirken, insanı kendisiyle fıtratıyla, doğayla, barıştırması uyumlaştırması gerekirken ne yazık ki bu davetin mesajını tam anlamıyla anlayamadık… Sizden tekrar özür dileriz, zaten günümüz de bizim düştüğümüz durum ortada, sizin emanetlerinize sahip çıkamadık, yeterli derece özümseyemedik ve zararını görüyoruz… Allah sizin Getirdiğiniz Kuran’ı anlayan ona uyan kullardan ve size yakışan ümmetden olmayı nasip etsin… Mevlüt kandilimiz mübarek olsun… Selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani --- Aralık 15 – www.vatandasfikri.com
HOŞ GELDİN. Dostum, yeniden hoş geldin, iyi ki geldin. Seni bize verene, güzelliği sana verene kurban. Gelmek senden değildi bilirim. Ama bilirim ki olmak sendendi. Bütün mesele bu zaten: ol deyince olmak, gel deyince gelmek. Dünyaya herkes geliyor dostum, önemli olan istenen kıvama gelmekti. Ben senin dünyaya gelişinden çok istenen kıvama gelişini sevdim. Kıyama gelişini! Hani, Kim tanırdı 571'i, 610 olmasaydı. Ve gidişini sevdim senin dostum. Çünkü gidişin gelişinden daha güzeldi, bizim için buruk olsa da! Öyle olmasaydı, ne önemi kalırdı 571'in, 610'un ve 632'nin! Hani Sen dememiş miydin dostum, "İki günü eşit olan, aldanmıştır!" diye? Senin iki günün gerçekten eşit değildi. Çünkü gelişin titrekti! Korkuyordun "Ya yapamazsam!" diye! Fakat gidişin muhteşemdi! "Refik-i A'la'ya" diye gidiyordun... Yüreğinde hala seni o kıvama getiren ilk günkü azmin, dudaklarında hala var oluşsal duaların vardı. Hamdin kadar tesbih ve istiğfarın dökülüyordu dilinden, gider ayak. Kısacası güzel dostum, gelişin gidişin kadar muhteşemdi. Verene kurban, iyi ki geldin. Hoş geldin. Bir destansın sen benim için, henüz layıkı Veçhiyle yazılmamış!
Bugün, bütün insanlık olarak intikamı, nefreti, kan dökmeyi önceleyen çağrılara değil, Efendimizin hikmet, merhamet, vicdan, adalet, hak ve hakikat yüklü çağrılarına ihtiyacımız var. Bugün, çoraklaşan yüreklerimizin onun rahmet damlalarıyla hayat bulmasına ve yeniden fethedilmesine çok ihtiyacımız var. Bugün, onun gözüyle insanlığa bakabilmeye, onun yüreğiyle tüm acı ve kederleri hissedebilmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bugün, her yönüyle onu örnek almaya, onun ahlakıyla ahlaklanmaya; sünnetini, benliğimizi her türlü kötülükten koruyacak erdemli tutum ve davranışlara dönüştürebilmeye çok ama çok ihtiyacımız va
|