|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DİN DE KÜLTÜREL ETKİLER |
(Dinimize Din Dışı Etkiler)
İslam ülkeleri büyük felaketlere içindeler, Türkiye de bundan nasibini alacak kaygısı taşınıyor. Birçok alan da ülkemiz de dengesini yitiriyor, toplumsal ayrışmalar, akıl ve bilim den uzaklaşmalar, vahiy coğrafyasının kültürlerinin de etkisiyle olsa gerek inanç dışı nereden geldiği belli olmayan, genellikle bize ait olmayan kültürel degerler dinsel ilkeler yüklenmiş yoruma dayalı söylem ve eylemler… Bu durum ilkeler üzerin de erezyona neden oluyor, ilkesizlik üzere bir yaşam ise her şeyi paraya kurban eden kişiler aracılığıyla büyük bir toplumsal yozlaşmaya neden olarak, kısacası Ahlak ve Adalet çöküntüsü yaşıyoruz. Gerçi ne dünya da başka toplumlar da, nede biz de bu yaşam Allah dan herkese aynı an da sirayet etmiyor, bütünüyle çürümüyoruz. Bir bölümümüz sağlam ayakta kalıyor… İşte sağlam kalan bu bölümüyle insanlık, bir bölümüyle İslam alemi, iki evrensel olgunun mensubları olarak biz Türkiyeliler, Türkler yaşanılan sorunları aşarak daha iyi yaşamak için harekete geçebiliriz, geçmeliyiz… Bu potansiyel biz de var, az veya çok başka İslam toplumunlarında da var. Bizde bu potansiyelin fazla olmasına neden olan, demokrasi ve laiklik nedeniyle biraz daha fazla … Düşünen, araştıran, sorgulayan, işini dürüstce yapan, siyasilerimiz, diplomatlarımız, meslek mensublarımız var… Buna karşı kimi dış, kimi iç kaynaklı, toplumu kendi degerlendirinden uzaklaştıran, yozlaştıran ne yazık ki virüsler de var. Bunlarla mücadele edecek antivirüslerimiz olan bu ilkeli insanlar bizim antivirüslerimiz olarak insanlık ve biz adına yeni ve daha iyi yaşanılacak bir ülke ve toplum için çalışmaya devam edeceklerdir… Bunun için nerede ne zaman hangi antivirüs programını kullanacagız bunu bilelim ve kullanalım.. Din en önemli antivirüslerden biridir, ilk sağlam tutacagımız, duracağımız alan bu olmadır… İki dilimiz dinimizi anlamada ve bilim yapma da, anlama da yorumlamada kullandığımız dilimizdir ki bizim kalemizdir. Biz dinimizi bu yazımız da konu edinecegiz… Dinimizin içine yerleşen bu zararlı virüsler biz de, toplumumuz da ahlak ve adalet erezyonuna neden olmuştur, olmaktadır… Bunları hangi antivirüs yazılımıyla temizlecegiz derseniz, gercek din antivirüsüyle diyebilirim… Bunu da yaparken yabacı bir kültür olanla dini, dini olanla kültürü, üstelikte bize ait olmayan kültürle, dinimizin vahiy edildiği coğrafyada ki yerel haklara ait kültürü kesin ayıracak bir antivirüs programı/yazılımı geliştirerek temizleyebiliriz düşüncesiyle devam edelim… Dinin vahiy aracılığıyla tepliğ edildiği yerde nasıl bir kültürel yaşam vardı, bunların hangileri dine geçti… Hangileri dinin karşı olmasına rağmen yaşandı ve dine eklemlendi, hangisi vahiyle gelen bilgiye yorumlarla dini ilke gibi tesir etti, hangileri fıkıh olarak günümüze kadar ulaştı… Hangileri o dönemin iktidarlarının zorlamasıyla dini ilke diye kabul edildi bunlar üzerine çok, hem de çok düşünerek vahiy, yani Kuran iyi anlaşılmadıkca yerel kültürel unsurlar, iktidarlarını koruma iç güdüsüyle dini çıkarı için yorumlayan iktidar sahipleri… Bunları dini ilke sanısıyla kabul ederek yaşamına alan günümüz Müslümanları bizler, hala bu dine dayatılan, kültür bile sayılmayacak yorumları yaşamaya, yaşatmaya devam mı edecegiz? Biz günümüzün İslam toplumları olarak görevimiz bu ayrımı yapacak bir toplumsal, kişisel, kültürel bilinç, şuur inşaa etmeliyiz… Yoksa ne dinimizi bunların gölgesin de iyi anlayabiliriz, nede dinimizin bize verdiği mesajı kişisel ve toplumsal hayat da yaşayarak uygulayabiliriz…
Din içinde ki kültürel mesajların dini yanlış anlamamıza neden olmasının yanın da başka bir sorun da… Türklerin İslam’ı kabülüyle ile başlayan sıkıntıların başın da Din dilinin farklı dil ve farklı alfabe ile olması ve mesajların yeteri kadar alınamamasına veya yanlış algılanmasına, yanlış yorumlamasına neden olan dini anlama sıkıntısıdır… Böylece farklı dil konuşanlar, dinin ilkelerini algılamada sorunlarla karşılaşmışlardır… Ta ki Kuran, dillimize çevrilinceye kadar…. Takdir edersiniz ki, insan diliyle dinini anlar, diliyle toplumuna mesajlar verir, diliyle konuşur anlaşır… Kuran bizim dilimize daha 80 yıl önce tam manasıyla çevrilmiştir.. Kuranı çevrilme görevi 1925 de M.Akif Ersoy’a ve Elmalı Hamdi Yazar’a verilmiş… M.Akif Kuranın Arabcası unutturulacak kaygısı ve düşüncesiyle Mealini yaktığı söylenir… Kuranın daha önceki çevrilme denemelerine rağmen, ilk çevirinin Nisan 1931 oluşu daha Kuranı kendi dilimizden öğrenmemizin geçmişinin çok uzun olmadığı düşünülürse… Ayrıca Kuranla aramıza giren kişilerin kültürel yorumları veya iktidarların kendi iktidarlarına dini dayanak yapmak için aşırı yorumlamalara dayalı ikincil, hatta üçüncül bilgilerin bizimle dinimizin arasına nasıl duvar ördüğünü artık görmemiz gerekmektedir… Kuranla, yoruma, kültüre dayalı bilgileri dini gibi algılanması, dinimizi, dilimizle anmadıkca, aşılmadıkca dinimizi anlamakta hep sorun yaşayacagız…
İşte bu bilgilerin çoğu uydurma, iktidarların toplum mühendisliklerine dayalı politik amaçlı zorlama yorumların yanı sıra, dini egitimi olamayan, şıh ve şeh gibi bilgisinin kaynagının gönül gözü olduğunu iddia eden kişilerin, yorumlarından kaynaklanan yanlış anlaşılmalar, dinimizi anlamayı zorlaştımaktadır… Dinimizi saglam kaynaklardan (Kuran, Dini ilkeye kaynaklı Sünnete dayalı) öğrenmekle aşabilecegimiz dinimizin ilkeleriyle aramızda ki bu anlayamama duvarları yıkmamız gerekmektedir…
İslami bilginin iki kökeni var biri Kuran, digeri ise Peygamberimizin, dini ilkelere dayalı uygulamarıdır. Kuranla karıştırılmaması, eş görülmemesi için olsa gerek bu uygulamalar titizlikle kaydelmemiş sadece rivayet olarak günümüze ulaşmıştır. Bu nedenle Peygamberimizin uygulamaları bize sağlam bir şekil de aktarılamamıştır… Aktarılan rivayetler de ise ya Arab yerel kültürünün gölgesin de kalmış, yada iktidarını sağlamlaştırmak için uydurulmuş rivayetler olduğu konusun da ciddi kuşkular taşınmaktadır… Bunun için Kuran Türkce okunarak anlaşılmalı, İbadet dili Arabca olsa bile vaazların, hutbelerin, mutlaka anlaşılabilmesi için Türkce olması gerekmektedir… Bu Nispeten ülkemiz de Cumhuriyetle başarılmış, bizimle dinimiz arasında ki duvar yıkılmıştır… Cumhuriyetin başlattığı bu çalışmalar devam etmeli ve dinimizle aramızda ki hurave duvarları iyiden iyiye kaldırılmalıdır…
Kuran, Türk diliyle toplumumuz tarafından daha iyi anlaşılmış, yorumlanmış gün geçtikce de vahiy ortamının da yaşanılan ve daha çok rivayetlerle giren yerel kültürel etkiler ayrıştırılma açlışmaları titizlikle devam etmektedir… Ayrıca bizim de İslamı kabul etmeden önce yaşadığımız kültürün din de etkileri görülmektedir, bunun bizim kültürümüz olduğu bilincini, dinle alakasının olmadığı bilincini, yani ister Arab kültürünün, ister bizim kültürümüzün din diye anlaşılmasının önüne geçtikce dini anlamamıza engel ikinci duvar da böylece kaldırılacak, dini ilkeler üzerinden dini anlayacağız… Dini ilkeleri biz, Peygamberimizin tepligine göre anlayacak ve dinimizin ilkelerini özümseyerek kişisel alanımız da, inanç alanımızda uygulayacagız, yaşayacagız, yaşam tarzlarımız olacak dilekleriyle…
Dini ilkelerle harmanlanmış yaşamsal bir duruş için de yaşamak dilegiyle, selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani – Haziran (Ramazan) 15
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|