İMAN, İNANÇ, DAVRANIŞ İLİŞKİSİ
Din iman etmekle başlar İman: Din, Peygamber aracılığıyla Allaha bağlılığın adıdır dersek, bunu inançlarımıza yansıtırsak Mümin olarak yaşıyoruz demektir. İman inanma düşüncesinin kökü, inanç ise eylemi diyebiliriz, eylemsiz iman olur mu, belki olur içsel yaşanır. Uygulamada yaşanmazsa, aynı inanmadığı halde inanıyormuş gibi yapmanın tersine düşmüş olunur. Bu alanlar duygularda, düşüncelerde yaşandığı için, bugün yaptığımız iyiliklerin ve kötülüklerin sorulacağına iman ettiğimiz hesap gününde ancak ölçülebilir. Bizim münafıklığımız veya Müminliğimiz, o gün net olarak ortaya çıkacağını düşünürüz… İşte bu nedenle irademizi bu yönde kullanarak dünyada iyi yaşamaya neden olabilmek için güzel, doğru şeyler yaparız, yapmalıyız… Amacımız, iyiliklerimiz daha çok olsun, çok iyiliklerle hesap günü kurulacağına inandığımız mahkemeye varmaktır… İmanla, inanmak bunun için iyi yaşamayı gerektirmektedir, iyi yaşıyor muyuz, iyi yaşamak nedir? Ben size şunu diyeyim, İyi yaşamak lüks yaşamak değildir, siz iyi yaşamak ve yaşam üzerine kendi sözünüzü söyleyin… İnanç nedir dersek, iyi yaşamanın gerekliliğine inanmak ve bunu uygulamaktır derim, siz yine kendi düşüncenizi, sözünüzü ve davranışınızı hazırlayın…
İnanç: Bir şeyi güvenle doğru sayma tutumu, yeterince gerekçe aramadan, kesin olmayan bir şeyi doğru saymaya denilebilir… Akıl, mantık yoluyla genel geçer bir doğrulama yapmadan, başkasının tanıklığı üzerine kurulmuş ifadeleri, kanıtları, hiç bir kuşku duymaksızın onaylamaya da denilebilir.. Öznel olarak yeterli olan, ama nesnel olarak yeterli olmayan gerekçelerden ötürü bir şeyi doğru saymaya… Bu, usa uygun mu, duygulara uygun mu, istemeye uygun bir kanı ve onaylama mı, diye ölçülerden geçirerek inanmaya… Bilimsel, ahlaksal, estetik ve fizikötesi açıklamalarda, önermelerin doğruluğunu onaylamaya… Alışkanlık kavramı ile bağlılığa dönüşmüş eylemlere… Bir algı ya da anıya bağlı duygu durumuna inanmaya… Kendi var olma halimizin algılanmasına, başka var olma hallerine ve bu algılamalarla edinilen duygu/düşünce durumlarına… Kişisel düşünmeye dayanmayan, ortaklaşa düşüncenin yansımasıyla oluşmuş olan, onaylamaya ve inanışa... Dışımızda ki bir yetkenin etkisiyle bir şeyi doğru saymaya; bu anlamda inanç, inanılan, özellikle dinsel alanda doğru sayılan şeylere felsefi olarak inancın çeşitli acılardan açıklanması diyebiliriz… Felsefe ile hayatı ve dini anlamadıkça bu alanlarda sorunlar devam edecek gibi… Oysa iyi nedir, iyi olanların, hayata yansıması nasıl olur, olmalıdır, bizde oluyor mu? İyi soru bilgiyle, akılla, düşünceyle felsefi yöntemle sorulur, unutmayalım ve inanç üzerine düşünmeye çalışmaya devam edelim…
İnanç, zihinde, düşüncede imanken davranışa dönüşürse inanç olduğunu düşünürüm, yani inandığımız, iman ettiğimiz bir davranış inanca, uygulamaya dönüşmedikçe bize, bizim aracılığımızla yaşama yansıması olmadıkça pasif bir haldir… Yansıtabiliyor muyuz, bir düşünceye, bir dine gönülden bağlı bulunma haline iman dersek, imanın gereklerine de inanç diyebiliriz… İnanma bazı hallerde birine duyulan güven de olabilmektedir, inanma duygusuyla sevme duygusu birlikte cereyan eder ve farklı cinse yöneltilebilirse aşk doğar… Bunu ilahi aşka çevirmek için ideallere aşk ile yaşamak önerilir, bu nedenledir ki, aşk hali, takva hali üstün insan halidir derler.. İman edilen, inanılan şeyi, görüş, öğreti her neyse bunun davranışa yansımasını imanla/inançla duyuş, düşünüş, davranış haline getirdikçe o alanın bize verdiği ilkelerle, değerlerle, kültürle olgunlaşmış insan olarak hayata katkılar sunabiliriz…
Bu nedenle, içinde bulunduğumuz inanma halinin, ahlak, güzellik, iyi olanı seçme, yapma yeteneği, düşüncesi için inancımızın kavramlarının içini nasıl doldurduğunu da bilmeliyiz, bunları özümsemeliyiz ki İmanlar iman, İnançlar İnanç, Düşünceler düşünce gibi olması, yaşanması… Böylece inanç ilkelerine dayalı davranışların iyiye neden olacak şekilde yapılması için… Sadece dini alanda Allah’a, bir Peygamberi dine inanma, akide, iman, itikat içine girmeye dayalı inançların yanı sıra… Başka mensubiyetlerde de tüm öğretilerin mensupları iman, inanç, düşünce, davranışlarını sadece kendi mensuplarının değil insanlığın ortak özgürlüğüne, iyiliğine, mutluluğuna, huzuruna neden olacak şekilde yeniden, yeniden gözden geçirmeliyiz ki… İmanlarıyla, inançlarını, bilgileriyle düşüncelerini, bunlarında üstünde akıllarıyla, mantıklarıyla davranışlarını, davranışlarımızı zarar vermeye değil… Karşılıklı katkı sunmayı amaç edindikçe insanlığa daha çok güven, huzur mutluluk getirmesi için çalışılması, çalışma amacıyla hareket edildik daha iyiye ulaşılır… Daha iyinin zirvesi bizim için Allah rızası ve cennettir…
Bütün bu iman ve düşünce ilkelerine rağmen yaşanılan sıkıntıların kavramların silik kalmasına, anlaşılamamasına dayandığını düşünmekteyim, TAKVA kavramı üzerine düşünün, ahlak kavramı üzerine düşünelim, adalet kavramı nasıl davranmayı gerektirir? Bu sorunun cevabı üzerine düşünelim, imanımız, daha güzel, daha iyi, daha doğru yaşamamıza vesile olsun dileklerimle… Selam ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 1.3.19 – vatandasfikri.com
Kaynak: http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts
|