HAZİNE/KAMU MALI
Ben birçok kamu kuruluşunu izledim, bir kamu kuruluşundan da emekliyim, üzülerek söylüyorum savurganlık, kayırmacılık, yolsuzluk artık normalleşmiş… Buna ilk işe başladığım da şaşırmıştım, (1986) 6 tane fotograf makinesi alınacak ve çocuk dergisi muhabirlerine dagılacaktı, öyle de yapıldı… ama fotoğraf makinelerinin fiyatlarını görünce şaşırdım, en kötü makine, en iyi makine fiyatına denkti, ben şaşkınlığımdan sıyrılamadım ve koştum müdüre… Ben müdürümü uyardım, piyasa da bu makilerin çok ucuz olduğunu bu kişinin bizi kazıkladığını söyledim, müdürüm gayet normal bir şeymiş gibi biliyorum dedi, ben de biliyorsan neden bu makileri bu kadar pahalı alıyorsun dedim… Cevap başkan yardımcısı göndermiş oldu… Evet kamuyu kazıklama işi müdürün işi degildi daha yukardakilerden biri bu işi yapıyordu ve müdür bana dedi ki, sen bu işlerle uğraşmasan iyi olur… Biz de iş bulduk şeyini çıkarmayalım diye karışmadık… Sonra ilcemiz de her ihaleyi aynı adamın aldığını gördüm, biraz da başkaları alsa örnegin şu arkadaşın işleri bozuk biraz katkı sunulsa dedim… Ondan başkası bu ihaleleri alamaz dediler, neden dedim o hükümetin adamı dediler… Aradan gel zaman git zaman hükümet degişti ama sadece ihale alan degişti, o da artık sürekli ihale alıyordu… Bu gayet normal bir iş gibiydi, oysa ki başka ülkeler bu işe yolsuzluk diyorlardı… Biz de gayet normal olan şeylere başka ülkeler neden yolsuzluk diyor diye düşündüm… Sonuç ben ihaleyi hem kendi adamıma veriyorum, hem de düşük fiyata iş yaptıracakken en yüksek fiyata yaptırıyorum… İki durum var, bir ihaleyi layıkıyla ihale gibi yapmıyorum, baştan kimin alacagını belirliyorum… Bir ara bir vekil ihale daha yapılmadan kimin alacagını Noter tastikiyle belirlemişti… Bunlara ne denir bilmiyorum, yolsuzluk desek gayet normal bir hal yolsuzluk olmaz, o zaman yolsuzluk bizim normalimiz mi olmuş demek lazım… Sonra ihaleye girenler arasında bir mal, mülk satımı söz konusuysa en yüksek verene verilir, bir iş yaptırılacaksa en düşük verene teminatlarda alınarak verilir… Bizde ne oluyor?
Biz hazine malı üzerine yazacaktık, neden ihale, alım, satım işlerine karıştık ki… Kamu alımları ve ihaleleri Hazineyi direk ilgilendiriyor ve hazine kamu malı, kamu malı hazine de diyebiliriz… O zaman biz de ihale demek, hazineyi yüksek ihalelerle, fahiş fiyatlarla mal alımlarıyla car cur etmek demektir… Bunun acık adı ise bana göre Ahlaksızlık mı, adaletsizlik mi, haram mı ve bütün bunlarla yapılan zulüm mü? Bence hepsi…
Kamu malı kamunun malıdır ve kamu o ülkenin nufusunun tamamıdır, yani burada yapılan yolsuzlukların, harama, akceli işlere bulaşmanın günahı öyle bir günahtı ki… Toplam ülke nufusu dikkate alındığın da 77 milyonmuyuz… Bence o kadar kişinin hakkı gasp edilmiş, dolayısıyla her hak gasbı adaletsizlik ve ahlaksızlıksa ve adaletsizlik de zulümse o kadar kişiye zulüm edilmiş olur… Bunun günahını düşünmek insanın uykularını kacırır, bırakın uykunuz kaçsın… Kaçmıyor mu, neden ki? Haramın arakasından dolaşmak için uydurulmuş bir darul harp olgusu var ki bu olmasın bu kadar rahat kamu/hazine malı yolsuzlukları… O zaman şunu iyi okuyun… Günah, adaletsizlik, haram her şartta ve şekil de günahdır, günahı sevap, sevabı günah saymak ise kulların hatdini aşmasıdır ve Allah korusun şirke kadar gider… Bana göre darul harp hikayesi de böyle degerlendirilebilir…
Peygamberimizin yaşadığı zamanların hepsi darul harpti ve o hep adaletli, ahlaklı, kamu ve hazine malını toplumun hakkı sayarak yaşadı… Savaştayız bunun önemi yok demedi, Müslüman olmayanlara bile adaletli, ahlaklı davranılması gereginin Allah’ın emri olduğunu biliyordu ve öyle davranıyordu, yaşıyordu, onun için Onun adı başka din mensupları tarafından bile emin, adaletli, ahlaklı olarak anılıyordu… Biz sünnet dedigimiz de sadece ibadet acısından anlıyoruz ki nasıl bir eksik anlayış içindeyiz, Allahım, bizi islah et… Savaşda bile aşırılığı yasaklayan Allah, kamu malı konusun da bu kadar haksızlığı ve yolsuzluğu, ümmetin, milletin hakkının gasp edilişini, edeni nasıl karşılar? İmanlı biri için üzerinde durulması gereken bir durumdur.. Kamu/hazine malı yetimin hakkıdır, vatandaşın, ümmetin hakkıdır, dagdaki çobanın sokakda ki çöpcünün hakkıdır, tarlada ki Hatce teyzenin, Harmandaki Ahmet emminin hakkıdır, faprikada asgari ücretle 12 saat calışan Gülten kızın hakkıdır… Haksızlık, adaletsizlik yolsuzluk, ihalede ki kayırmalar hukuksuzluktur, adaletsizliktir, günahdır haramdır… Hiçbir bahaneyle bunlar yok sayılamazlar.. İnanan imanlı birinin ilk işi fatiha suresinde ki gibi dostdoğru olma istegi ve cabasıdır … Dost doğru oldukca Allahın rızasını kazanırız umudu taşıyabiliriz… Biz buna sıratıl müstakim üzere yaşam deriz, yani dost doğru yaşama… Dost doğru yaşama nedir derseniz, Adalet, Ahlak üzere iyi, güzel ve doğru işler yapmaktır… Dünya ziyneti için bu yoldan sapmamaktır… Bir imanlıdan bu beklenir… Allahım, beni ve inananları, ahlak ve adalet(Hak, Hukuk) üzere iyi ve güzel işler yapan kullarından olmayı nasip et… Amin
Selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani --- Temmuz(Ramazan) 15
|