AHLAK/ADALET NE YAPMAYI GEREKTİR?
(Ahlak ve Adaletin, Söz ve Sözleşmeyle İlişkisi Nedir?)
İnsanoğlu, hep bir kültür ve Ahlak sistemi oluşturmuş, bu sözle, yazıyla kayıt altına almış ifade etmiş, sözleşmeyle, eylemlerle ve amellerle de ifa etmiştir. Bunun dışına çıkmayı da ahlak sınırlarının dışına çıkmak diye belirlemiş, kah suç saymış, kah günah olmuş, kah ayıp..
Dinimiz üzerinden Ahlakı düşünürsek, dinin temeli iman etmektir, ahlaktır, adalettir diyebiliriz… Ahlak ve adalet öncelikle doğrunun, iyinin, güzel olanın bulunması, toplumun kültürel değerlerle bu bulunan değerleri özümseyerek sahip çıkması o toplumda Ahlak ve adaletin oturması demektir…. Toplumlar bu yolla kültürlerini medeniyete taşırlar…
Sözlerimizle, davranışlarımızla hakka, adalete, ahlaka gerçekler üzerinden, huzur ve mutluluğa neden olmalıyız ki yalanlarla, haksızlıklarla, iftiralarla, zulümlerle zihinler, gönüller, diller ve en önemlisi de yaşadığımız hayat, toplum kirletmesin…
Bütün bu işlerin temelin de söz vardır, sözün iyisi vardır, iyi sözün de temelinde hayır vardır, hak vardır, adalet vardır, bunun için Peygamberimiz, “Ya hayır söyleyin, ya susun!” demiştir. Buradan şunu çıkarabiliriz, Adalet, hak, hukuk, ahlak, iyilik, güzellik için konuşun çalışın anlar ve yaparsak içinde yaşadığımız toplumu Medeni toplum seviyesine çıkarabiliriz… Hakkın, Hukukun, Adaletin, Ahlakın, iyiliğin, Güzelliğin, Doğruluğun temelin de din ve düşünce vardır.. Medeniyetin de temel iki ayağı vardır, biri dindir, diğeri insanın kendi aklıyla çıkardığı toplumsal kurallar… Her ikisinde de bu değerlere dayalı sözler ve sözleşmeler vardır ve bunlara uyan toplumlar da başarılı olmuştur…
Sözün ve sözleşmenin önemini belirten şu ayeti okuyalım ve üzerin de duralım düşünelim…. “”Bakara - 263 Güzel, yapıcı bir söz, bir bağışlama, ardından bir eziyet gelen sadakadan daha üstündür. Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; Halîm'dir, hoşgörüsüne sınır yoktur.””
Sözün, özün, temelin de ahlak, adalet, âdâb vardır, bu temel bize Kuranın ögütüdür…Takva ve ihlas sahibi bir dindar, konuşmasıyla zarafet ve nezaketini yansıtır, davranışlarıyla hak’a, adalete, Ahlaka neden olur. O kelâmın en güzelini konuşur, sadece maddi hayata degil insanın gönlüne, manevi hayata da hitap eder… Bunun için sözün, samimi, içten söylenmesi, içerinin hakka adalete uygun olması gerekmektedir…. Günümüz de kişi olarak da toplum olarak da bu hasletlerden uzaklaştık gibime geliyor…
Ne yak ki el birliğiyle büyük oran da bütün bu değerlerin, değeri düşürdük, sahte değer yüklemesi olan, ün, magazinsel araçlarla sahte bir imajla yüceltilmiş, görüntü, gösteriş, şovlar değerleri gölgelemiş artık her şey gösterişten ibaret sayılmaya başlamıştır…
Söz ve davranış sorumluluğu önemsenmez olmuş, rast gele söz söyleyen ve davranan insan sayımız çoğalmıştır… Bu sözler, davranışlar hem kişisel, hem de toplumsal sorunlara neden olmuş, olmaya da devam etmektedir.
Hele son zamanlar da hepimiz Sosyal medya müdavimlerinden olduk…. Burada karşılıklı kişisel, mahrem olan haberleşmeler istisna olmak üzere… Herkese acık paylaşımlar da, yani tanımadığınız insanlara ulaşan her sözünüzün, her paylaşımınızın bir seviye taşıması gerekir ki… Bu sosyal medyaya da bir seviye gelsin… Burada ki her söz san ki hiçbir etkiye neden olmuyor gibi yalan, yanlış, abartılara dayalı paylaşımlarımızın da bir ahlaki sorumluluk kapsamın da olduğunu unutmayalım… Bu mecralar da ne kişisel haklara, ne toplumsal değerlere karşı saygı içinde olunmadığını hepimiz gözlemlemekteyiz… Bu siyasi lidere o grubun, onların siyasi liderine de bu grubun taraftarlarının saygı sınırlarını aşan sözler, yazılar, paylaşımlar içinde olunması artık rutin hale gelmiştir… Ahlaka, adalete, hakka hukuka dayanmamak demek hangi alanda olursa olsun değerlerden uzaklaşmak demektir… Bu tür paylaşımlar insanların kişilik hak ve onurları yok sayan davranışlar ve paylaşımlardır. Buna maruz bile kalsak aynı uslupla cevap vermek yerine daha saygılı ifadelerle bu yanlışı anlatalım paylaşımlarımızla da sosyal medya da örnek kişiler olalım ki ahlak, adalet ölçülerine dayalı sözle ve eylemlerle kendimizi bu alanda da ifade ederek bu alan da bu ölçülerle yaşanması gerektiğini yaygınlaştıralım…
Bugün ister bir sade insan olarak, isterseniz insana dair olan değerlerin başında olan bir dinin mensubu olarak, hepimizin değerlerin yaşanması için görev ve sorumlulukları vardır… İnsansak ki öyle, yaşanılan her olumsuzluğun haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğe, ahlaksızlığa, çirkinliğe, kötülüğe, zulme, savaşa değersizliğin aneden olduğunu bilerek bunlarla mücadele ederek yaşama sorumluluğumuzu unutmamak dileğiyle selam ve sevgilerimle….
Sıtdık Fani – Ocak 16 – www.vatandasfikri.com
|