İMANIN HAYATA YANSIMASI
Alan inanç ve İman alanı olunca iki kere daha hassas olunması gerektiğini biliriz, düşünürüz ama uygulamalarımız da biraz dünya işlerine, hırslarımıza yeniliriz. İşte tam bu noktadadır imtahan başlar… Dünya işlerinde iman ederek, ahlak ve adalet üzere davranabiliyormuyuz davranamıyormuyuz? Biz iman edenler hayatın için de nasıl tavır sergiliyoruz, bize kim örnek olmalıdır, biz kime örnek olmalıyız? Yaşadığımız mekanları imar edebiliyormuyuz, Allah bizi yaratma gerekçelerini Kuran da bize bildirirken dünyayı imar etsinler diye, başkalarına özellikle de insanın insana kulluk etmesini yasaklayarak bana kulluk etsinler, diye yarattım diyor… Biz imar deyince masa, kasa, nisa kapmayı ve kapatmayı mı anlıyoruz, doğaya, insana saygılı bir toplumsal düzen mi? Bize bu işler de kim önderlik etmeli? İmamlar… Bunun içindir ki şu kavram üzerin de düşünmeliyiz, iman, kavramına bakmalıyız? Kavramları anlamazsak, hayatı anlayamayız, hayatı anlamazsak hayat bizi savurur, Müslüman toplumların savrulması bundan mı ki?!
İMÂN
Dinin temeli ne dense, ben iman etmek derim, iman etmek ne dense, Allah’ın varlığına, birliğine inanmak derim… Derim de demesine kavramları genel olarak bilinen haliyle ele almak ve anlamak zorundayız, bunun için ta ilk dönemlerden bu yana iman üzerine düşünen düşünürler ne demiş onlar, ne anlamış onları da göz önünde bulunduracak şekil de iman meselesi üzerine durmamız gerekir diye düşünerek… Kavram olarak iman nedir ona bakalım mı?
Sözlükte "birini söylediği sözde tasdik etmek, söylediğini kabul etmek, gönül huzuru ile benimsemek, karşısındakine güven vermek, şüpheye yer vermeden kalpten tasdik etmek; eman vermek, emin kılmak" anlamlarına gelen iman, ıstılahta, Hz.Peygamber'in Allah'tan getirdiği ve vahiye, din olarak bize bildirdikleri, hükümlere, haber verdiklerini kabul ile bunların gerçek ve doğru olduğuna inanmak, iman etmek demektir. İslâm bilginleri arasında imanın tanımı ve mahiyeti konusunda bazı farklılıklar üzere tartışmalar bulunmakla birlikte… İmanı sadece kalp ile bilmek veya dil ile ikrardan ibaret şeklinde tanımlayanlar olmuşsa da. İmanın Allah katında makbul olabilmesi, Allah’ın rızasının kazanılması üzere yapılan yorumlardır bunların hepsi, ancak Allah bilirle bitmektedir. Önce biz ne derece imanlıyız kendimiz biliriz, sonrada bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah bilir, yorumlar bizi konu üzerine düşünmeye teşvikten ibarettir.
Fıkıhi ve Kurani acıdan imanın değerlendirmelerin farkına vararak, İmanımız da şüphe bulunmayacak derece kalben ve dille ifadeyle inanılması, bu inanış üzere hayatın içinde ahlak ve adalet üzere yaşanarak hayata iyilik, güzellik, mutluluk getirecek şekil de imanın yaşaması, bir bütünlük için de aktarılması kamil imani bir durumla yaşanması olduğunu düşünmekteyiz. Başka bir ayrım ise iman ve ibadete konusudur ki bunu çok karıştırırız, yani her ibadet etmeyeni iman sorunlusu gibi algılamak, yada böyle bir zan içinde olmak, başkalarını haksız yere suçlamaktır ki, günahı ve vebalinin büyük olduğu düşünülür. Ayrıca dince kutsal sayılan şeyleri, örneğin, ayetleri, ayetler üzere dinî hükümleri kutsal sayarak bu hükümlere uymak için çalışarak yaşamak da, imanın davranışlarımıza ve dolayısıyla hayata yansıması demektir ki, dileriz onlardan biriyizdir.
Allah bizlere imanlı olarak yaşamayı nasip etsin duasıyla, günlerinizi, hayatınızı mübarek kılsın… Selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 17.3.17 --- vatandasfikri.com
|