DİN BİZE NE DER? (Biz Ne Yaparız?)
Dinimizin ilk emri okudur, okumakta ki gaye nedir? Bilmektir, bilme ne işe yarar, bu dünyada daha iyi yaşamaya, bu daha iyi yaşamaya dayalı olarak da ahireti kazanmaya, hesap gününe salih, iyi amellerle davranışlarla ulaşmaya yarar… Daha iyi yaşama derken sadece bizim iyi yaşamamızla da ilişkisi yoktur, iyi yaşamayı murat ettiğimiz kadar, iyilikler yapmayı da amaç edinerek yaşamaktır, daha iyi yaşamak… İşte bakın dinin bize bu konuda önerdiğine: “İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar. Müminûn 61. Ayet”
Din bize başka ne der, barış içinde yaşayın der, bunun için adalet gerekir der, biz yeteri kadar barış istiyormuyuz, bunun için adilhane davranabiliyor muyuz? Ben evet demek istiyorum ama siz ne dersiniz, bu kadar zulme maruz kalıyorsak adalet yok demektir, zulmüde sabırla aşmayız sadece sabretmiş oluruz, elle, dille içten gelen kınamayla müdahale, mücadele ederek aşabiliriz, zulüm sadece de işkence değildir, bir kişinin, çalışanın ekonomik olarak hakkını vermemekte de zulme girer… Şimdi bize, Barış ve Adalet önerilen ayetlere bakalım mı? “Enfal 61: Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, sen de ona eğilim göster ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O, işitendir, bilendir.” Barışmak isteyenlerle barışın diyor ayet biz ne yapıyoruz? Adalet barışın garantörüdür, biz adaletli davranmayı garanti edemezsek, barış bizden, bizim toplumumuzdan kaçar… “Nisa 58: Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.” Başka bir ayette diyor ki kendinizin veya akrabalarınızın aleyhin de olsa bile adaletle şahitlik edin ediyor muyuz? İşte ayet: “Nisa 135: Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” Din bize neler demiyor ki, düşünün diyor, düşünmek için bilgilenin diyor, biz ne yapıyoruz?
Düşünmeyle ve bilgilenmeyle ilgili ayetlerle yazıyı bitirelim ve size Kuran’ı Türkçe, yani anladığınız dille okumayı önererek bu konuyla ilgili ayetlere bakalım mı? “Kamer 32. ayet: Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?” Düşünmek için bilmek gerek, fikir sahibi olabilmek için bilgi sahibi olmak gereğini hepimiz biliyoruz herhalde… Bilgiyle ilgili kuran ne diyor? “Zariyat 11: Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler.” Bilenle bilmeyeni kıyaslayan bu ayetle yazıyı bitiyorum, size önerim bir insan hayatını yok edenle, bir insanın/canın hayatını kurtaran ayetleri kıyaslayın ve bugün ki Müslümanların hangi aşamada, olduğunu yada hangi dine inandıklarını değerlendirin, öneririm… “Zümer 9: Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler."
Bilmeden inanmak, Kuranı anlamadan okumak, hatta okuryazar olmadığı halde kuranın yüzüne bakarak okuyormuş gibi yapmak, bunlar 100 yıl önceki okuma, yazma bilmeyenlerin davranışlarıydı, Kuran Türkçeye çevrilmemişti, Arapça okunması önerilirdi, kişi okuma yazma bilmez yüzüne bakın yeter denmiş olabilirdi… Şimdi durum değişti, okuma biliyoruz, Türkçe Kuran var, sadece Kuranı okumakla kalmayacağız kainatı maddeyi de, bunların yapısını, kimyasını da okuyacağız ki daha iyi bir toplumsal yaşam kurabilelim… Kurmak dileğiyle Selam ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani 18.10.19 – vatandasfikri.com
|