MESHEP SORUNU
Ben mezheplere dini değil, siyasi bakacağım, neden, o kadar siyasileştiler ki, kutsal kitapların farklı yorumu oldukları unutuldu, bir devletin, bir ırkın hayallerini, hedeflerini geleceğe taşıyacak bir manifestolar haline geldiler… Biz Müslümanlarda olanlar ortada, geçmişte yaşanılan Hristiyanların Mezhep savaşları dillere destan…
Bir ulus kendine manifesto yazamaz mı, yazar, dini düşünceleri üzerinden hedef belirleyemez mi, belirler, yalnız bu benim belirlediğimle çatışırsa ne olur.. Ben onun belirledikleri şeyleri efsane kabul edersem ne olur, yada ben onun belirlediği şeyleri akıllıca bulmazsam ne olur? Aynı toplum içindeyse çatışma, farklı topluluklar içindeyse savaş olur… Şimdi mevcut yaşanılanlardan hareketle, bakış acımızı çevirelim Orta Doğuda mevcut yangınlara bakalım mı?
Biri der vaat edilmiş topraklar, efendim orada başka yaşayanlar var, olsun atalım gitsin bana vaat edildi, kim etti, Tanrı… Allah Allah hani sözleşmen kutsal kitabım… Benim ki farklı diyor, o senin ki, bu benim ki atacağım vaat edilmiş yerde yaşayanları… Dönelim bizimkilere…
Bir Irak, bir önceki yönetim Saddam Hüseyin Suni, Irak Nüfusunun çoğunluğu Şii, Suriye Esad Yönetimi Şiiliğe yakın bir kol, nüfusun büyük bir bölümü suni… Zaten seçim, demokrasi, laiklik, vatandaşlık, insan hak ve hukuku gibi kavramlar, henüz hayatlarına girmemiş, yada bilinçli uzak tutulmuş… Buradaki yönetimler nasıl oluşmuş, neden çoğunluğun başına azınlık getirilmiş, gelmiş bunlar üzerine düşünmekle birlikte uzun konular yazımız dışı… Bizim derdimiz mezheplerin dini değil, kısmen dini daha çok siyasi içtihatlardan ortaya çıktıkları düşüncemizdir…
İran bir şii şeriatı uyguladığı söyler, kendi düşüncesini, ırkını öncelikli düşünür, Suudlar, kendi iktidarlarını destekleyecek bir mezhep, vahabilik ortaya koymuşlardır… Emin olun kimse kutsal kitabının ne dediğini değil, kendi iktidarlarına, kendi düşüncelerine, kendi efsanelerine destek olacak yorumlar yapıyorlar.. Yapabilirler mi, yapabilirler, kimi bağlar? Kendilerini, kedilerini bağlaması bizi ilgilendirmez, bunlar bu heyezana yakın düşünceleriyle bizi bağlamaya kalktı mı! Biz elimizi acar kurtar bizi Allah’ım deriz, Allah ben size akıl verdim, kutsal kitapları rehber gönderdim, iyi yaşamanızı önerdim, iyi yaşamanın ise barışla, kardeşlikle, paylaşmakla, yardımlaşmakla, adaletle, ahlakla mümkün olacağını ifade ettim… Siz ne ettiniz…
Kimi yerde para pul için, kimi yerde dini ruban sınıf için, kimi yerde siyasal rant için, kimi yerde iktidar gücüne dinden destek almak için dini yorumlar yaptınız… Oysa adalet ve ahlak üzere olması gereken toplumsal düzeni mizanı bozdunuz, ister kendi aranızda, ister diğer toplumlarla, ister doğayla ilişkilerinizde mizanı bozarsanız, başınıza bela gelir… İşte geldi de duruyor, bu belalardan nasıl kurtuluruz?
Akıl nimetiyle ahlak, adalet üzere, barış ve mutlulukla, yani iyi olanı arar ve bu iyiliği tüm topluma yayarsak, en iyi mezhepsel içtihat yapmış oluruz… Mezhepte ki amaç, aslında temel insani amaç daha iyi olanı bilmek, bulmak, anlamak ve yaşamak, hatta mutlu yaşamak olmalı değil mi? Evet… Son soru, Dünya geneline ekonomik refahı, toplumsal huzuru, kişisel mutluluğu yakalayan ülkeler, hangi içtihatla, hangi mezhepsel yorumlarla bu iyi yaşama amacına ulaşmışlar?
Dinin de öngördüğü, özgürlük ortamıyla, dinde zorlama yoktur şiarına dayalı, dinsel özgürlükleri sağlayan laikle, siyasal olarak iktidarı meşru seçimlerle değiştirebilecek demokratik yapılarla, vatandaşların seçtiği şura meclisleriyle, bu iyi yaşamı gerçekleştirmişler.. Dinimizden, mezhebimizden, vaz geçmeyelim, iyi olanın iyi, doğru olanın doğru olduğunu kabul edelim, bunu uygulamaya çalışalım ve daha iyi yaşamanın kapılarını Müslümanlar için, Toplumumuz için açalım, dileğiyle, selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 10.1.20 – vatandasfikri.com
|