|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
ÖLÜM ve ÖTESİ |
!! ÖLÜM !!
(Ölüm Düşüncesinin Biz de Etkisi)
Ölüm riski hep var, hatta kaçınılmazdır, kaçamadığımız bir durum içinde ben şahsen fazla kafa yormaya değmez derim. Derim ama zaman zaman aklıma da gelir, düşüncelerimi kemirir, bir çok kişinin de kemirdiğine tanık oluruz. Her Sela, her cenaze namazı, her kaza, her mezarlık ziyareti ölümlü olduğumuzu hatırlatır bize… Hele hele son günlerde haberlerin yarısı terör, savaş, öldürme ve ölüm üzerindeyken sürekli ölüm korkusu, korkumuz canlı tutulmaktadır. Tutulması mı, tutulmaması mı gerekir, ölümün unutulması mı, gerekir unutulmaması mı? İşte bu tavır meselesi… İki tavır vardır ölüm karşısın da…
Birinci tavır felsefi tavırdır, buda ikiye ayrılır daha alt bölümleri vardır ama ben onları çok kurmaca bulurum, biri ölüm sonrasını açıklayan, diğeri ise ölünce diğer canlılar gibi çürüyüp gideceğimizi ileri süren felsefi akımlar… Hangisi doğrudur, ölümden sorasını görenlere sormak lazımdır. İlk anları yaşayanlar, kısa süreliğine ölüm sorasını yaşayanlar, hep ölümün güzelliğinden bahsederler, bazı aklı eveller de ideolojik nedenlerle ölümü kutsar… Ama ben hayatın güzelliğinde ısrar ederim… Ama ölüm mü, gelirse hoş geldi elden gelir, derim… Ölüm karşısında tavır nasıl alırız?
İnanmayanların tavrını nispeten açıkladık imanlıların tavrına geldiğimiz de ise onlar, burada iyi, yaşarsak öldükten sonrada iyi yaşayacağımıza inanırlar, inanırız… Diyelim ki burada ahlak ve adalet üzere iyi ve güzel şeylere neden olduk, orada da iyi ve güzel karşılanacağımızı düşünürüz… Valla bana bu mantıklı gelir, burada iyi ve güzel şeyler yapmaya neden olur, insanların kötülükler yapmasına engel oluyor. Güzel bir inanıştır, toplumsal hayata, yaşayışa büyük katkılar sağlar. Böylece bu dünya imar edilir, kişisel ilişkiler kendi özgürlük sınırları içinde yaşamaya özendirilir, dünya, ahiret dengesiyle yaşandığında sorun da olmaz diye düşünürüm… İnanların ölüm karşısında tavrını da kısaca değindikten sonra… Son zamanlarda ki olaylar güvenlik duygumuzu ve ölüm korkusunu, kaygısını körüklemiş gözüküyor… Biraz da haksız değiliz değil mi?
Bugünlerde Türkiye’de ve dünyada art arda meydana gelen terör saldırıları, güvenlik duygumuzu zedelemiş durumda. Geçtiğimiz Pazar günü İstanbul caddelerindeki araç ve yaya trafiği, son yıllarda hiç görmediğimiz kadar rahattı. İstanbul’un en kalabalık caddelerinde dahi sakinlik göze batıyordu. Esasında ölümden kurtuluş yok, evde otururken bile daima belirli bir ölüm riskiyle karşı karşıya olmamıza rağmen, terör saldırıları hayatımızı ne kadar kolay kaybedebileceğimizi hatırlatıyor bize. Aslında bu her zaman mümkün olan bir risktir.
Ölüm, çok zaman, unutmaya çalışsak da, inkâr etsek de, korkutucu bir olgudur, bunu aşırı ölüm korkusuna, biraz daha ileri fobisine dönüştürürsek… Yani, normal bir hayat sürmenizi engelleyecek kadar ölümden korkarsak… Bu bir ruhsal sorundur, yenemediğimiz de tedavi edilmesini gerekir.
Uzmanlar, insanların ölüm anlarını hayal ettiklerinden sonraki davranışlarında ki değişikliklerini inceleyen 200’dan fazla deney yapmış, değişiklikleri izlemişlerdir. Ulaşılan sonuçlar ise şunladır.
- ABD’deki yargıçlara “kefaletle serbest bırakma” konusunda karar almaları gereken bir senaryo sunulmuş. Ölüm anını hayal etmeleri istenen yargıç grubunun kefalet talebini reddetme oranları, herhangi bir şey istenmeyen yargıçlara göre daha yüksek olmuş.
-Başka bir deney sonuca göre, ölümü düşünmek görüşlerimizde daha şahinleşmemize neden oluyor. Yani öleceğimizi düşündüğümüz anlardan sonra bir konuda tavır takınmamız gerektiğinde, liberalsek daha liberal, muhafazakârsak daha muhafazakâr davranıyoruz.
Canlı bombaların acaba kutsadıkları neden için hem kendilerini, hemde ne kişisel, nede inançsal, nede ideolojisel durumlarını bilmedikleri kişilerin ölmesine neden olmalarının kaynağı bu olsa gerek… Ölümü düşünmek fikirlerde şahinleşmeyi, fikirlerde şahinleşmek o fikirler uğruna ölmek istemeyi besliyor, görünüyor. Bunlar genel yargılardır, herkes de öyle olacak diye düşünmemek gerek….
-Ölüm korkusu, kişisel cabaları hızlandırabilir, toplumsal kurumların ayakta kalmasına neden olabilir. Ölümlü olma düşüncesinin üremede ki etkisi nedir? Genlerle, hücrelerle yaşamak olsa gerek… Ölüm oranlarının yüksek olduğu yerlerde doğum oranlarının da yüksek olduğu izlenimleri bu tezi destekler niteliktedir.
Din, ölümden sonra hayat fikrini savunarak, zaten bireylerin ölüm adlı sonu kolaylıkla kabullenebilmelerini kolaylaştırıyor… Hayatın devamı olduğunu vaaz ederek ölüm kaygısını, korkusunun nispeten aşılmasına katkı sunuyor…
Sonuç olarak ölüm karşısında imanlı olanların tavrı ile inanmayanların tavrı farklı olmaktadır… Ama burada bir paradoks vardır ki, çok zaman gözden kaçar. Bu dünyada meşru sınırlar içinde yaşamadıktan sonra, öbür dünyada yaşam buradan daha çekilmez olacağıdır ki… Benim inananlardan, yada inandıklarını söyleyenlerin davranışlarımdan izlenimim, meşru sınırları sık sık aştıklarıdır… Bu durum karşısında aslında ruhsal sıkıntılara neden olan başka bir sorundur… Ben burada iman ettiğim ilkelere göre yaşamayacağım, sürekli kendimi kandırarak ilkeleri yok sayacak, bunun karşısında ibadetlerle ve tövbelerle affedileceğimi düşünerek… sürekli inancımla çelişkiye düşen hareketler yapacağım ve hala öldükten sonraki yaşamda ödül bekleyeceğim… Bu çelişki olsa gerek inanların ölümden bu kadar korkmaları… Nasıl olsa olacak doğal bir sonuçtan bu kadar korkmaya değer mi? Ama iyi şeyler yaparak yaşamaya, değer, yaşam…
Belki de öldüğümüzde gerçek yaşama kavuşacağız, Belki de yaşarken ölüyüz, Ölüm ve ötesi meçhulümüz. Selam ve sevgilerimle…
Sıtdık Fani --- 31.03.2016 11:57 – www.vatandasfikri.com
Kaynak: Tevfik Uyar / http://www.herkesebilimteknoloji.com/
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|