MÜSLÜMANLARA, DÜŞÜNSEL TUZAKLAR!!
(Düşünsel Tuzaklar, İnançsal, Yaşamsal Tuzaklara Dönüşebilir)
Müslümanlar inançları, düşüncelerini, siyasetlerini dini inançlarının iki kaynağına, daha çok da bir kaynağına dayandırdıklarını söylerler… Bu kaynaklar temel referanslarımızdır, deriz… Öyle düşünüyor, öyle inanılıyor, öyle siyaset yapıyoruz diye düşünürüz, gerçekte öylemi?
Biz, Müslümanların hayatına baktığımızda, Kuranla çelişen o kadar çok hareket görürüz ki, bizi Kuranı bilen, bu bilinçle bize bakan, bizim toplumları inceleyen kişiler bizim Müslüman olmadığımıza kanaat getirebilir… Allah ise hesap günün de yüzümüze kanaatini bildirecek, bizi yapıp ettiklerimizle yargılayacaktır… Dini inancımızla çelişmemiz, bizim nasıl da dini inanç ve düşünceden uzak yaşadığımızı gösterir… Dinlerin vahiy amacı insanlığa rehber olmasıdır, insanlığın sorunlarına çözüm üretmek niyetiyle vahiy edilmiştir diye düşünürüz… Bizim ve insanlığın sorunları nedir, bu sorunlara genel de dinler, Özel de Müslümanların dini inanışı ne gibi çözüm öneriyor? Örnegin diyelim ki dünyanın en öenmli üç sorununa bakalım, sonra bize geri dönelim… *Ekonomiyi Finansal, Parasal Alandan, Üretim Alanına Dönüştürülmesi ve Üreticilerin Korunması Sorunu * Yoksulluğun hafifletilmesi için dünya da üretilen Nimetlerinin Daha Adilhane Bir Refah Paylaşım Modeli, Sistemi Oluşturulması gereği… * Bütün Bunları da Kapsayan, Çevre Kirliliğine Karşı Kirliliğin Azaltılmasına Dayalı Önlemleri… Dünya sorunlar yaşıyor, Dünyalılar Sorunlar Yaşıyor, Biz Müslümanların Bu Sorunlara Çözüm Önerileri Nedir? Dönelim Kendimize bizim mahallede yangın çıktığı için, bu sorunların, bizim toplumlarda daha üst düzeyde yaşandığı için, hatta sorunların kanıksandığı için, sorunların normalleştiği için, ne yazık ki çözüm önerilerimiz yok gibi… Şimdi hayatın içinden, sorun olarak bile kabul etmediğimiz örneklerle devam edeceğim…
Bir, Dünya Parasal ve Finansal oyunlarla ekonomiye yaklaşırken biz de aynısını yapıyormuyuz? Evet, Burada birkaç istisna ülke var bunların başında Çin geliyor, o finansal oyunlar yerine üretim, tasarruf, maliyet, pazarlama gibi düşünerek ekonomiye yaklaşıyor… Tabi ki gelişiyor, dünyada neredeyse bir çok alanda Pazar tekeli olmaya başlamış durum da, daha da olacak gibi.. Dönelim bize, ciddi üretim sorunu ile karşı karşıyayız, bu az olan üretim açıklarını borç alarak kapatıyoruz ve tüketime devam ediyoruz… Bunun adına ne diyebiliriz, aklımız, düşüncemiz, dinimiz bize ne öneriyor biz ne yapıyoruz? Başka sorun…
Örnegin bir işlemede işçilerin işletmeye toplam maliyetiyle, sadece patronun ailesinin toplam maliyeti başa baş olmuş durumdaysa, burada üretimden gelen refahın paylaşılmaması gibi bir durum vardır… Oysa din ne önerir, vicdan ne önerir, yanında çalışanlara yediklerinden yedir, içtiklerinden içir önerisini nasıl es geçeriz? Bakalım mı? Bakın Kuran Ne diyor: “Allah'a kulluk edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez. Nisa -36” Size bağımlı olanlara, birlikte iş, hukuk, sözleşmeleri ile ilişkiye girdiklerinize iyi davanın ne demek… İyilik ne demek, yardımlaşma, paylaşma, dayanışma değil mi? Şımarıklık nedir, işçisi evinin ihtiyaçlarını karşılayamadığı için mahcup girerken, patronların, lüks içinde yaşamaları şımarıklık degilmidir? Bizim patronlar 12-15 saat çalıştırıyor, asgari ücret veriyor… Bu iyilik mi, işçi evine rızık götürme cabasındayken Müslüman olduğunu iddia eden patronun 200-300 bin hatta daha yüksek maliyetli arabalara binmesi, asgari ücretten vergi alan devletin, yöneticilerinin pahalı arabalara binmesi ne kadar akla, mantığa, vicdana dine uygun… İster yöneten yönetilen, ister Müslüman ülkelerde devlet vatandaş, ister patron işçi, ister kadın erkek ilişkileri ciddi sorunlu ve zulüm üretiyor, bizde seyrediyoruz… Allah, akıl yardım etsin…
Sonra çevre kirliğine neden olan davranışlarımıza bakalım mı? Bakmasak daha iyi, o konuyla ilgili ne bilincimiz, ne farkındalığımız, nede bir önlem alma cabamız var… Sadece tuvalet ve banyo temizliği için bizim evde aylık 4-5 kilo çamaşır suyu, bulaşık ve çamaşır temizliğini de işin içine sokarsak sadece bizim evden çevreye atılan kimyasal atık oranı aylık 10 kilo kadar diyebilirim… Kullandığımız plastik kaplar, poşetler, ambalajlar, gelecekte doğanın bozulmasına, hastalanmasına ve onun hastalanmasıyla birlikte bizi de, daha niteliksiz bir yaşam beklemektedir.. Oysa din bizi nasıl uyarıyor? “İnsanların bizzat kendilerinin işledikleri yüzünden, karada ve denizde çürüme ve bozulma başladı. Allah, belki geri dönerler diye yaptıklarının bazı sonuçlarını onlara tattıracaktır. Rum- 41” Bunun gibi Yüzlerce uyarı içeren kitabımızı anlayarak okumak yerine, anlamadığımız bir dille defalarca hatmek, okumak bize dünyada bir şey katmamaktadır, ahiretin tarlası da dünya olduğuna göre… Ahiretten biz Müslümanların salih amellerle değerlendirileceğimizi bilmemize rağmen.. İster ticari hayatta, ister vatandaş devlet ilişkilerinde, ister doğayla biz, ilişkilerinde bu kadar akıldan, bilgiden, bilimden, dinden, uzaklaşmamızı nasıl açıklayabiliriz ki?
Üzerine düşünelim, düşünelim ama iki kere düşünelim, hem yerel, hem de evrensel olarak düşünelim ki aynı delikten iki defa sokulmayalım, aynı tuzaklara defalarca düşmeyelim… Dilek, temenni, önerilerimle… Selam ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 12.5.18 – vatandasfikri.com
|