|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
İSLAM TOPLUMLARIN DA KADIN SORUNU |
İSLAM TOPLUMLARIN DA KADIN SORUNU
(Önce İnsan, Sonra Kadın/Erkek)
İnsan cinsi olarak önce insan nedir, insan ne yapar, ne yapmalıdır, insan erkek ve kadın olarak birbiriyle nasıl bir ilişki içinde olmadır? Bunların yeniden, yeni durumlara göre tanımlanması gerektiğini düşünüyorum… Bu düşüncemi tetikleyen neden ise toplum olarak yaşadığımız kadın sorudur….
İlk olarak bizim yaşam tarzlarımızı, kültürümüzü etkileyen dini hassasiyetlerimizi ele alalım, istisna aileleri, istisna toplulukları bir kenara koyalım… Ama genel olarak, kadın denilince örtülerle kapanması, kapatılması, geri plana atılması gereken bir insan cinsi olarak görüyoruz. Sosyal ortamlarda olmasını pek istemiyoruz, bunun nedeni olarak da onların, erkekleri tahrik edeceğini düşünüyoruz… Erkeklerin kendilerini kontrol etmesini değil de onların ortalık da pek dolaşmamasını istiyoruz, bu hakkı nereden alıyoruz? Oysaki erkeklerin de iffetli davranmasının gereğini neden hep unutuyoruz? Dini hassasiyetlerimizin kaynağı nedir? Dinimizin kutsal kitabıdır…
Dindarsak bu kitabı ölçü alarak hem kadın, hem erkek, hem de toplum ilişkilerimiz de bunu dikkate alarak yaşamalıyız…. Efendim burası laik bir ülke, laik ülkeler de dini kurallar uygulanamaz, bal gibi uygulanır, laik sistemler kurallarını, dinden, örften, evrenselleşmiş yazılı hukuk kurallarından almıştır… ABD de, hem çok eşlilik yapan tahrikâtlar var, hem de daha henüz ne motor, nede elektrik kullanmayan tahrikâtlar var, bunlar inançları gereği yaşıyorlar… Ne iktidarı ele geçirmeye, nede kendi yorumladıkları dini inançlarını kimseye dayatmaya kalkmıyor, kendi inançlarını kendileri yaşıyorlar… Orada da laik bir devlet var… Laiklik aslında tam da dini özgürlüktür, inanma hakkı, farklı inanma hakkı, bunlar kadar inanmama hakkı da tanır… Kısacası sen kişi olarak kendi dininin kaynağı olan kutsallarını yaşarsın. Konumuz bu değil ama laiklik çok yanlış uygulandı ve çok yanlış algılandı buna girmek zorunda kaldık.. Laiklik dinsel yaşama özgürlüğüdür, bunun için buradan çamura yatmak yok, kadın söz konusu olduğun da dindarsan kaynağın kutsal kitabın… Efendim falanca ulema bunu demiş, yalanca ulema şunu demiş, onlar günlerinin gereği yorumlarını yapmışlar… Bunları dikkate alarak bizde yeniden, yeniden kutsal kitabımızı okuyalım ve yeniden alimlerimiz yorumlasın, günümüzde de güçlü Ulemalarımız/Alimlerimiz var bunlara da saygı duyalım… Kutsal Kitabın yorumu değil farz olan, Kutsal kitabın emridir… Kadın konusunda önce fıkıhtan başlayarak, sonra rivayetleri kutsal kitabımızla yeniden ölçelim ve çelişenleri, kuranın onayladıklarını ayrıştıralım.. Şimdi kısaca kadın konusu üzerinden kutsal kitabımıza bakalım mı?
(Nisa - 7) ”Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından erkeklere bir pay vardır. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından -onun azından da çoğundan da- farz kılınmış bir nasip olarak Kadınlara da bir pay vardır.”
(Nisa - 32) “Allah'ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay var; Kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay var. Allah'tan, O'nun lütfunu isteyin! Allah, her şeyi iyice bilmektedir.”
(Nisa - 124) “Erkek veya Kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.”
(Nisa - 127) “Senden Kadınlar hakkında fetva soruyorlar. De ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor." Yazılmış hakları olanı kendilerine vermeyip de kendileriyle nikâhlanmak istediğiniz Kadınların yetimleri hakkında, ezilip horlanan çocuklar hakkında, yetimler için adaleti yerine getirmeniz hakkında. Kitap'ta olup da yüzünüze karşı okunan şeyler var. Hayır, olarak yaptığınız her şeyi Allah, hakkıyla bilmektedir.”
(Nisa - 128) “Eğer bir Kadın, kocasının sadakatsizliğinden yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe ederse aralarını bir barış girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur. Ve barış hep hayırdır. Nefisler, cimrilik ve doymazlığa hazır hale getirilmiştir. Güzel davranır, sakınıp korunursanız Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olacaktır.”
(Nisa - 129) “Tutkunluk derecesinde isteseniz de Kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır.”
(Tevbe - 67) “İkiyüzlülerin erkekleri de Kadınları da birbirinin aynıdır: Kötülüğe özendirirler, iyilikten alıkoyarlar, harcamamak için ellerini sıkarlar. Onlar Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu. İkiyüzlüler, yoldan sapmışların ta kendileridir.”
(Tevbe -71) “Mümin erkeklerle mümin Kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.”
(Tevbe - 72) “Allah, mümin erkeklerle mümin Kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. And cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah'ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.”
(Nahl - 97) “Erkek yahut Kadın, her kim inanmış olarak hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.”
(Nur - 2) “Zina eden Kadınla zina eden erkek... Yüz vuruş vurun her birinin ciltlerine... Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda bunlara acıma duygusu sizi yakalamasın. Müminlerden bir grup da bunların cezalarına tanık olsun.”
(Nur - 4) “İffetli Kadınlara iftira atıp da dört tanık getirmeyenlere gelince, onlara hemen seksen vuruş vurun. Ve onların tanıklıklarını asla kabul etmeyin. Onlar, sapmışların ta kendileridir.”
(Nur - 31) Mümin Kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi Kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut Kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!””
(Ahzab - 35) “Allah şu kişiler için bir affediş ve büyük bir ödül hazırlamıştır: Müslüman erkekler, Müslüman Kadınlar, mümin erkekler, mümin Kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden Kadınlar, özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru Kadınlar, sabreden erkekler, sabreden Kadınlar, Allah korkusuyla ürperen erkekler, Allah korkusuyla ürperen Kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren Kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan Kadınlar, ırz ve iffetlerini koruyan erkekler, ırz ve iffetlerini koruyan Kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler, Allah'ı çok anan Kadınlar.”
İşte bunlar Kutsal kitabın ölçüleri, bunlar gibi daha onlarca daha kadın haklarını 1400 yıldan önce bize bildiren, öğütleyen, emreden bir kitabımız var... Kutsal kitabın ölçülerini biz iman edenler acısından kişisel haklar ve ilkeler anayasası olarak kabul ederek davranırsak…. Yasalar da biliyorsunuz haklar minimumdur, en az hak bunlardır, daha aşağısı verilemez, üstünde ki haklar engellenmez, haklar daha genişletilebilir ama daraltılamazlar… Aynı şeyi Peygamber efendimiz “Veda Hutbesin” belirtmiş en hayırlınız kadınlarına en iyi davranandır mesajını vermiştir… Kutsal kitabımız erkeklere, kadınları koruma kollanma görevini verirken, tehlikelere karşı koruma olduğu gibi, yaşanılan sorunları ortadan kaldırma sorumluluğu anlamı içinde de olduğunu da düşünerek hareket etmeliyiz, düşünmeliyiz… Kadın sorunu çözülmeden İslam toplumlarının evrensele açılmaları zor görünmektedir. Son olarak mirastan hiç pay verilmediği bir ortamda, mirastan şu kadar pay verilecek ilkesi devrimci bir ilkedir… Bu pay en az verilmesi gerekendir, kutsal kitabımız daha fazla verene engel değildir… Gördüğüm şudur, kadın hakları kutsal kitaptan yaşama aktarılırken en aza indirilmek üzere yorumlanarak aktarılmaktadır, yoksa ki diğer birçok alanda alan genişletilmek üzere yorumlamalar yapılmaktadır… Bunlardan bir kaçına değinerek yazımıza son verelim…
Zekat konusunu, faiz konusunu, yönetimlerin adaletli, yöneticilerin ahlaklı olma sorumluluğunu Kutsal kitaba rağmen yorumlarla es gecen İslam toplumları kadın konusunda Hala Kurandan uzak üstelikte 1000 yıl öncesinin kültürü içinden yorumlarıyla yaklaştıkça, kadın sorunumuz devam edecektir. Sorunlardan kendilerine ayrıcalıklar yaratanlar varsa, sorunun devam etmesini isterler, ama şahsen ben kadınlarla birlikte Ahlak, adalet ölçülerine göre, iyi ve güzel işler yaparak, mutlu yaşamak istiyorum… Hep beraber Mutlu, olmak isteyenler el kaldırsın, sayımız azmış çoğalmamız dileğiyle selam ve sevgilerimle…
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|