TAKLİT (Samimiyetsizlik) TAHKİK ( Sorgulayarak, Araştırarak, Gerçeğe Ulaşma Çabası)
Toplumsal ilişkilerde, ahlakta ve dinde önemli bir hususiyet vardır, belkide bu şart bir ilkede olabilir, bu samimiyettir… Samimiyet nedir dersek, içtenliktir, içtenlik ise bir şeyin doğru, gerçek olduğunun o şey üzerine bilgilenilerek bilinç haliyle oluşması mümkündür… Bu durum ise önce bilgiye sonra bu bilginin doğruluğuna inanmakla oluşacak bir durumdur samimiyet, yoksa bilmeden, bilginin doğruluğu sorgulanmadan inanmak, taklidi inanmaktır… Hani sinemada rol yapar gibi… Taklit ise sadece ortamın gereği oluşur, yada dışarıdan bir otoritenin zorlamasıyla inanıyorum rolüne dayanabilir ki… İşte toplumsal hayatta, kişisel hayatlarda sık sık karşılaştığımız adalet, hakkaniyet, ahlak, merhamet, eksikligine dayalı sorunlarının kaynağı bilinçsizce, taklide, şekle dayalı olarak bir dindarlık anlayışına dayanabilir… Örnek vermek gerekirse… Günde bin defa anlamını bilmeden süphanallah dedik, bize katkısı ne olabilir ki? Bu kelimeyi ne anlama geldiğini bilmeden ne kadar tekrarlarsak tekrarlayalım bize katkısı olmaz… Biz elde zikirmatik, tespih sadece şeklen dindar gözükebiliriz, oysa samimiyete dayalı dindarlık bilinç halini gerektirir demiştik, oysa biz süphanallah “”Tanrı'yı/Allahı her türlü kusur, ayıp ve eksiklikten, insanlığa özgü niteliklerden uzak tutarım”” demek olduğunu bilirsek bizde bilinç hali ve samimiyete neden olur… Öte yandan….
Yalnız bilmek her zaman genelin uyduğuna uymaya neden olmaz, bazen bilmek retlere de neden olur, biz toplum olarak bizim genel yargılarımızı ret eden kişilere toplumsal hayat da yaşam hakkı tanımazsak, baskı, zor ile bizim inandığımız gibi inanmaya zorlarsak bu sefer de yine samimiyetsizlik dogar, bize uyuyoruz taklidi ile karşılaşırız.. Buna riya derler, iyide kendi ulaştığı bilgilere dayalı bizim genel kabullerimizi ret eden kişiyi bizim gibi inanmaya zorlayarak riyaya itmiş olmazmıyız? Riya nedir dersek, iki yüzlülüktür, inanmadığı halde inanıyormuş gibi yapmaktır… Acaba bu tür kişileri biz mi zorluyoruz, yoksa onlar dindar gibi gözükmenin kendilerine maddi, makamsal katkıları olacak diyemi samimiyetsizlikle dindarca gözüküyorlardır? Her neyse, biz kendimize dönelim samimi dindar ne yapar, samimiyetsiz dindar ne yapar? Buna örnek vermek gerekirse, namazlarımızda sık sık okuduğumuz biz halkın ereytellezi dediği, Maun süresi ciddi örnektir, buraya bu süreyi alarak devam edelim mi?
“”Mâ’ûn Suresi: 1. Dini yalanlayanı gördün mü? 2. İşte o, yetimi itip kakar; 3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez; 4, 5. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. 6, 7. Onlar gösteriş yapanlardır; hayra da mâni olurlar. “” Şimdi burada kim dini yalanlıyor, kim yetimi itip kakıyor, kim yoksullarla paylaşmıyor, kime Allah yazıklar olsun diyor, Kim gösteriş yapıyor, ne için gösteriş yapıyor, kim hayra engel oluyor? Bunları biz, yani dindarım diyenlerin ekseriyeti yapıyor, nedeni nedir derseniz, ben taklide, samimiyetsizliğe dayalı dindarlık derim… Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda, dünya Müslümanlarına bakınca ne görülüyor? İşte bu gördüklerimiz, taklidin ortaya çıkardığı toplumsal hayatlar, oysa yukardaki sürede riya içinde olan Müslüman gibi görünen kişiler, hayra engel olurlar diyor, hayır nedir? Neden engel olunmamalıdır?
Hayır/İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardımdır, İyilik ise insanların mutluluğuna refahına, huzuruna, daha iyi yaşamasına yararlı, faydalı davranışlar ve işlerdir… O zaman samimi dindarlar bunları yapanlardır, Dinin mesajını iyi anlayarak, bu mesajın bizde oluşturduğu bir bilinç haliyle, Salih amellerle kişisel ve toplumsal hayatta davranırlar…
Samimi itikatlar, salih amelleri doğurur, İslam’ın temel maksadı nedir, insanların daha iyi yaşmasıdır, daha iyi yaşamaya neden olacak her şey İslamidir…
Bunun için gerçek, tahkike(araştırmaya soruşturmaya Bilgiye) dayalı imani bilinç haline dayalı olarak oluşturduğumuz, itikatlarımızın ve eylemlerimizin doğuracağı sonuçların hayra vesile olması gerekir.. Hayra vesile olamıyorsak, ibadetlerimiz bizi kötülükten korumuyorsa, kötü şeyler yapmaktan uzak durmamıza neden olmuyorsa… İmanımız üzerine tekrar, tekrar düşünmemiz gerekir… “”Din, Ahlak/Etik den taklitle(Samimiyetten Uzak Bilinçsizlikle) kopar, tahkikle (sorgulama) bağlanır. Fikri Adil””
Bir Müslüman için kötülükten uzak durma işi farzdır, iyilikler yaşatma ve yaşama işi farzdır… Samimi, Müslüman’ın en temel özelliği nedir dersek, kötülükten uzak durur, çevresini korur, iyilikler yapar, yaşar, çevresine de yaşatır diyerek… Samimi Müslümanlar dan olabilmek, için tahkik, üzere inanmak, önerisiyle.. Selam ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani – vatandasfikri.com – 7.5.2022
Kaynaklar
1 - https://www.karar.com/gorusler/dinde-samimi-niyet-ve-muhtemel-felaket-sonuclari-1645799
2- https://sozluk.gov.tr/
3- https://www.kuranmeali.com/Sayfalar.php?sayfa=602
|