SİVİL İLAHİYAT (Sivil Dini Düşünce)
Devletler veya iktidarlar kendi durumlarını, konumlarını güçlendirmek için her şeyi yaparlar, zaman zaman adaletten de, uzaklaşırlar, bunu tarih hep göstermiştir. Hizmet etmesi, vatandaşının güvenlik, yargı/adalet, eğitim, saglık sorununu çözmesi, ülkesinin sınırlarını koruması için oluşturulmuş kurum devlet, ortak hazineyle oluşan maddi güçle, ortak çıkarlar için oluşturulmuş güçle vatandaş hizmet etmek yerine, haklarını çiğnediği görülmüştür… Bu hukuki hakların çiğnenişiyle de, kültürel hakların çiğnenişiyle de olabilir… Yüzlerce örneği vardır, bunlara girmeden, biz konuyu dini bakışla incelediğimizden, önce devletin kanunlarının dini kanun sayıldığı devletlere ve onların yönetim şekillerine bakmak lazımdır ne kadar dinidir, ne kadar millidir, ne kadar evrensel hukuk normlarına uygundur? Benim görebildiğim kadarıyla bir defa krallık dine uygun değildir, neden şura, meşveret, seçim, liyakat diye kaygıları yok, ortak akıl ve düşünceyi bastırdığı için… Bunu şuna benzetebiliriz bir gömleğin düğmesini yanlış iliklesek, diğer düğmeleri de ona göre bağlarız ve hepsi yanlış olur… Biz krallığı, dini sayarsak kral da kendi koyduğu kanunları dini diye sivil vatandaşlara dayatırsa… Dini sayılan ama kralın konumu güçlendirmek için oluşturulmuş kanunlar ne dinidir, ne evrenseldir nede adalete neden olacak hukuk kurallarıdır… Bunları Tanrı mı vahiy etmiş, kral mı emretmiş belli değildir… Size dini iki yorumunu örnek vererek konuya geçmek istiyorum, işid diye çakma dindarlardan oluşan bir örgüt çıktı ortaçağı günümüze taşıdı… altında at değil tank vardı, elinde ok değil otomatik silah vardı ve karşı çıkanı öldürüyordu… Biz dahil herkesi şaşırttı dünyaya İslam’ı öyle kötü tanıttı ki.. Biz onların verdiği zararı ancak yüz yılda silebiliriz… Oysa Avrupa’nın orasında, hem de kominist bir sistemin içinden çıkan, biz onu önce düşünceleriyle değil milletine savaşta önderlik eden siyasal lider olarak tanıdık… Bu kişi Aliya İzzet Begoviç’tir, hem kendi halkının, hem Avrupa’daki diğer dindarların, hatta düşmanlarının bile saygısını sevgisi kazandı… Dinimizi Cağın gereklerine göre yorumladı, evrensele hitap eder bir dini düşünce sundu… Onun uygulamalarını görenlerle, işid’in uygulamalarını görenler İslam dini hakkında ne düşünürler… Dindaşlarının azınlıkta olduğu bir ülkede dindar olmanın zorluğunu biliyoruz, Aliya o zor şartlarda nasılda kendini yetiştirmiş? İktidarın kendi yorumunu dayatmadığı hatta kısmen dine sevimli bakmadığı ortamlarda dini sivil düşünce nasıl gelişir dersek… Aliya izzet Begoviç’i ve Kazan Türklerinin ilahiyatını, dini düşüncesini izleyebiliriz, inceleyebiliriz… Şimdi bu girişten sonra bazı dini kavramları inceleyerek, sivil dini yorum yazımıza devam edelim mi?
İlahiyatla(Teoloji) başlamak gerekirse, Tanrıya dair bilgi e düşüncenin bilimi diyebiliriz, bunu biz bağımsız sivil toplum aracılığıyla yaparsak iktidar dini kullanamaz ve dolayısıyla daha adil olma durunda kalır.. Örneğin sizden olan yöneticilere itaat edin diye bize öneride bulunan ayeti, biz dinin temel emrinin ahlak ve adalet olduğunu düşünür ve ancak Adaletli ve Ahlaklı yöneticilerin emrine uyarız dersek daha iyi bir toplumsal düzen kurabiliriz…
Diyanet: Din kurallarına tam bağlı olma durumu diyebileceğimiz diyanet bizim dinden ne anladığımız, bu anlayışa göre nasıl bir dini düşünce ve davranış içinde olduğumuzun uygulamalarını etkileyen bir dini anlayıştır… Biz dini düşünce kaynağımızı nereye dayandıracağız, bir başka zamanda ve mekanda, bir başka toplumun dini yorumuna mı? Bu toplumun yaşayışının ne kadarı dini, ne kadarı milli, geleneksel atalarının söylemine mi dayanıyor nereden bileceğiz? Biz bu nedenle sivil dini yorumumuzda yerel ve evrensel dengeye odaklanacağız, neden? Dinin ilk muhatapları biz değiliz de ondan, hem dil farkı var, hem mekan farkı var, he coğrafya farkı var… Bunların oluşturduğu kültürel bakış farkı var… Şimdi size bir örnek daha vereceğim, başka bir kültürün içinde yaşamış ve sonradan Müslüman olmuş Yusuf İslam’la, meshepci, tahrikatcı, şekilci bir topluluğun içine doğmuş, büyümüş, yetişmiş kişi dini aynı anlayabilir mi? Şimdi dini anlayışımızı etkileyen, dini düşüncemize de referans olan birkaç kavrama bakarak devam edelim mi? Önce sivil nedir, sivil düşünmek ne demektir üzerine düşünelim…
Sivil nedir: Askerî olmayan, devletle personel bagı olmaması, vatandaşlık bağı olabilir, özel bir biçimde üniforması olmayan diye ifade edebiliriz… Aslında bunlara şunu da ekleyebiliriz devletten düşünsel bağımsız olan… Tarihimize baktığımızda dini düşüncemizin devletten hiçbir dönemde bağımsız olmadığı, bunun nedenlerinin başında da, iktidarların dindarları dini yorumlarıyla kontrol etmesinin yanı sıra… Dini düşünce adına fanatiklik, nefret körükleyerek toplumsal düzen içinde sürekli sorun olan vasat altı dini düşünceleri de sayabiliriz… Biz sivil toplum olarak entelektüel seviyesi yüksek, dini gerçeklere, hayatın gerçekliğine uygun, insan doğasını yok saymayan, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir dini düşünce ortaya koyarsak… Ben bu potansiyelimizin olduğunu görüyorum, sivil dini düşünce alanında çalışmalara Ankara da AİA de şahidim, bu kültür kurumumuz gibi onlarcası var biliyorum… Dinimize, dini düşüncemize hizmet etmiş oluruz, sahi din nedir, bunun üzerine hiç düşündük mü? Bu düşünceyle bitirelim mi, düşünüşümüzü, yok düşünmemek demek, serseri mayın gibi olmak demektir… Yazıyı bitirelim, düşünmeye devam edelim…
Din: Arapça bir sözcük olup, çok anlamlıdır, ceza/ödül, adet/durum, itaat/isyan, hesap, hüküm/kaza, mülk, ferman, tevhit, ibadet, millet, şeriat/hukuk Takva, hizmet gibi onlarca anlamı varken, biz din deyince neyi anlıyoruz? Biz din deyince Allah’ın emir ve yasaklarına iman ederek, Ahlak ve Adalet üzere, takva bilinci üzere yaşamaya iman etmeyi anlıyoruz… Kısacası din dediğimiz, yaratıcının emirlerine göre iyi, güzel, doğru işler ve davranışlara iman ederek yaşamayı anlıyoruz… Başkaları din deyince ne anlıyor dersek…
Din olgusu ilk insandan bu yana olagelmiş, örneğin Urfa da, Göbekli tepede 11.000 yıl öncesine ait kalıntılarda tapınaklar bulunmuştur… Bu anlamıyla din, görünen, görünmeyen doğaüstü güç, nesne ya da varlığa inanma nedeniyle doğmuş olan ve bireylerin gerek birbirleriyle, gerek çevreleriyle ilişkilerini birtakım kutsal uygulama ve davranışlarla düzenleyen, sağlayan yerel ve evrensel olgulardır. ilkel din, halk dini, arınma, kurban, sakınma, büyü, tören, kut, yasak gibi dini inanışları, bilgileri, düşünceleri etkiyen ve nihai olarak biz insanları etkileyen düşünceye genel olarak dini bilgi, düşünce deniyor… Özel olarak biz din bilgi ve düşünceden çıkardığımız kurallara ne diyoruz?
Fıkıh diyoruz: Bir şeyi, gereği gibi, iyice anlayıp bilme, dini bilgiye akılla, düşünceyle yaklaşarak, İslam hukukunda din ve dünya işleri ile ilgili, dinin ana kaynaklarından yararlanarak, dinin temel ilkelerine uyarak, makul, marufa uygun konulmuş olan kuralların bütünüdür…
Dinin kaynaklarından çıkardığımız bu bilgileri kim çıkaracak, devlet eliyle yapılırsa ne olur, biz kişi olarak yaparsak ne olur, yada sivil kurumların, STÖ’lerin çalışmalarına dayalı düşüncelerle devletin kurumlarının çalışmaları arasında nasıl bir düşünce farkı oluşur üzerine düşünmeye çalışmak dileğiyle… Başa dönerek sivil bilgi, düşünme, ne demektir üzerine ortaklaşa düşünerek, bu bilgiyi, düşünceyi genişleterek, dinimizin kaynaklarına akılla, bilgiyle, yaklaşmak, dini düşünceyi ve kuralları sivil alanda yaşamak ve yaşatmak dileğiyle…. Selam ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani --- 30.10.18 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
-
DİB Dini Kavramlar Sözlüğü
-
http://tdk.gov.tr
|