|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
İSLAM'IN BİLİMLE İMTİHANI! |
İSLAM’IN/MENSUPLARININ BİLİMLE İMTİHANI!
Başlık yanlış mı seçildi ne, ümmetin bilimle imtahanı veya dini dar meslek mensuplarının bilime direnişi mi deseydik.
Neyse bu başlık daha makul geldi, degiştirmeyelim. Ama biz İslam dini mensubları bilime koyduğumuz mesafeyi kaldırarak mevcut bilimsel vasatlığımızı aşarak degiştirelim. Şimdi pek çok kimse ne mesafesi bir müslamanın ilim kaybıdır diyecek hemen savunmaya gececektir. Zaten eleştiriler karşısında doğrumu yanlış mı diye düşünmek yerine, en olmazları bile can sperhane savunduğumuzdan olsa gerek bir türlü İslamı yanlış anlamaktan kurtulamıyoruz. Eller aya gitti biz kaldık yaya, şıhımızın aya tespik çekerek gidip geldiğini karşıki tahrikat mensublarına hava atmak için söyledik durduk, şıhımızda uçtu duramadı. Durduğunda görecekti aslında kendisini müritlerinin ucurduğunu, ama müritler adamı bi rahat bırakmadılar ki, adam hep havada kaldı.
Sonuç olarak şeh havada, mürit hava atmada, benim şıhım ucuyor diye böbürlenmede, Allah bu ümmetten düşünenlere sabır versin, sürekli akılsızlıklarıyla ucanlarada akıl fikir….
Şimdi biraz ayaklarımız yere bassın, İslamın degil, İslam aleminin bilimle ilişkisine, mevcut durumuna sınavına bakalım. İslam’ın vahiy edimesiyle beraber, vahiyin indigi mekanları aydınlatmış, taki Medreselerde fen bilimleri yerine, sadece dini bilimlere agırlık verilmesi ne kadar. Bilimsel çalışmaları Allahın emirlerine karışmak gibi bir yanlış alğı, hem hiristiyanlıkta, hemde İslam da yanlış yorumlarla ulaşılan sonuç öteden beri olagelmiş bir durumdur. Bunu Hiristiyan batı dünyası aydınlanmayla aşmış ve Kiliseyi bilimin alanından adeta mabedine kovmuştur. Biz İslam dini mensublarıda zihnimizi karıştıran yanlış yorumları artık kovalım ne dersiniz. Namazın kılınışıyla, orucun nasıl tutlacağı, nelerin bozacağı, nelerin bozmayacağı, hacda hangi hareketi yaparsak daha çok sevab kazanılıacağı gibi yorumların yorumlarıyla on binlerce kitap yazmayı bırakalım, yirmi binlerce bilimsel calışmalar yapalım. Efendim Kuran engel degildir, sen ne biçin konuşuyorsun, kanat önderlerimize karşı tavrın zaten sana karşı şüpheyle yaklaşmama neden olmuştu, bu düşüncelerini de okuyunca senin garanti kafir olduğuna kanaat getirmeye başladım. Aaa senin kanaatdemi getiriyorsun, senin kanaat önderin sana ne zaman el verdi, git ondan kanaatları al öyle konuş, belki cematin kanaatlarına ters hareket edersen seni kim koruyacak bu dünyada…. Ama öbür dünyada cematinde koruyamaz, kanaat reisinde, eylemlerin, amellerin ancak seni korur.
Bilimsel çalışmalar için kanaat belirtecek din, siyaset, bilim insanları gerekiyor. Ya bu bilim adamı demedi, insanı dedi ne demek istiyor, kadınların da bilimsel çalışmalar yapması gerektiğini mi söylemek istiyor. Şu, şu, bu bu, o o cemaatler kadınların bilim çalışmalarına iyi gözle bakmıyor diyecegine, Kuran nasıl bakıyor desene, “kadın olsun erkek olsun çalışanlara çalıştıklarından pay vardır” diyor. Bana ne senin cematin ne diyor, ben Müslüman adamım Kurana bakarım, orada bulamazsam Aklıma sorarım orada bulamazsam Peygamberimin hayatına bakarım tavrı ne olmuş, karısı komutanmış … Demek ki komutan olabilenler, bilimsel çalışmalarda yapabilirler dinsel sorun yok zihinsel sorunumuz var anlaşılan, hep berber aşmaya çalışalım.
İslam dünyasında bilimsel uyuşukluğun nedenleri arasında İslamın akla, düşünceye, araştırmaya verdiği önem yerine ibadete önem vererek, dini ilim, irfan, tefekkür, akıl, düşünce sorma, ögrenme, bulma degil sadece ve sadece ibadet olarak algılamamızdan kaynaklı olsa gerek bir durum sanırım. Bu durumdan yavaş yavaş kurtulduğumuzu görmekteyim ve gercekten de memnum olmaktayım. Allah bilimsel çalışma yaparak ibadet edenlerin ibadetini kabul, onlara çalışmalarında başarılar nasip etsin.
Ayrıca düşünsel nedenlerde cabası, efendim, cemaat ne der, kral ne der, şeh, imam ne der, bu alandaki çalışmalar konusunda a, yöneticisi ne düşünür bunu bilemezsem ben bu alanda çalışmasam iyi olur. Baskıları anlayabiliyorum, ama karşı koymamayı analayamıyorum. Dünya yuvarlak diyen bilim adamının, dediğinden dolayı başına ne geldiyse, bırak senin de o gelsin, Adalet için çalışan Hz. Hüseyinin başına ne geldiyse benimde adalet için çalışırken başıma o gelsin, İmam-ı Azamın başına ne geldiyse seninde, benimde başıma o gelsin, Allahın sınırlarının yanına sınır çizen dünyada kendini tanrıcık ilan edenlere tepki gösterebilirsek, başına bela gelenleri iyi okursak, Alemlerin sahibi Allahın sınırlarına uyarak, dünyanın sahiplerine kafa tutarak tepki göstererek bilimle İslam arasına örülen duvarları yıkabiliriz..
Ne yapalım ki, yıllardır içinde olduğumuz uyuşukluk nedeniyle yaşanılan geri kalmışlıktan kurtulalım… Bu iyice sıyırdı bize geri diyor, oysaki biz son dinin mensublarıyız… O geri kalmış dediğimiz toplumun içinde bende, sende yaşıyoruz, ben bizi geri bırakan uyuşukluğun farkındayım, seni uyandırmalara karşı, şehin evsunlamış. Sen uyuman mı iyi, uyanman mı, bu konu üzerine durmak gerekiyor aslında… Sen uyandığın vakit karşı cemaate veya mezhebe, yada farklı bir yorumda bulunan saldırıyorsun. Bilimsel çalışmalara Allahın emrine karşı geliyorlar diye iyi bakamıyorsun, bakamayacaksan uyuman daha iyi toplumumuz için. Senin gibilerin saldırıları yüzünden İslam alemi, bırak bilimsel çalışmayı normal ihtiyaçları için bile çalışacak dermanı yok… Endenozya, Birezilya, Türkiye, İran, biraz da Pakistan olmasa örnek bile zor bulabilecegiz. Ne yaparak aşılabilir dersek.
Bilimsel gelişme için yapılabilecekler
1- Okur yazarlığı artırarak katkı sunacak zihinlerin bilimsel alana kazandırılması, bunun yanı sıra, kadınlarında sosyal hayatın ve bilimsel çalışmaların içine dahil ederek, kadınların bu alanlarda desteklerini alarak çalışmalara katkılarını sağlayarak bilimle uğraşan insan sayımızı artırabiliriz.
2- Bilimsel çalışma ehliyeti olanlara, özgür, bağımsız alanlar yaratarak, çalışmaları desteklenebilir. Bu alanlarda çalışanların ilerleyişlerinde işin ehline verilmesi gibi liyakatlı olanların seçilerek iişin niteliğine uyğun kimseleri bilimsel görevlerde görevlendirerek, ücretlerinin ise dünya ölcegi ve ülke gercegi degerlendirilerek belirlenmesi bilim çalışanlarını motive edecektir.
3- Biz yapamayız psikolojisi aşmak için, belli başlı üniversitlerde bilim akademisi ve yönetimlerinin de olduğu bilim ve teknoloji merkezlerinin kurulması. Bu alaanlarda gelişmiş ülkelerden de İnsan kaynağı veya düşünsel destekler alınarak bu merkezleri, alan uzmanlıkları ile Ar-Ge kurumları haline getirmeliyiz. Bilime yanabcılığın kaynağını aramaya devam edelim bakalım nereye ulaşacağız…
Bilimde ileri iken, geri kalmanın nedenleri
1300 lü yıllara kadar bilimsel gelişme konusunda batıyı aşan, zaman zaman da yarışan bir çalışma yapılabilirken 705 yıl sonra 2005 yılına geldiğimizde ise Arabca konuşan 17 ülkenin ürettiği bilimsel makale çalışma sayısı kadar sadece Harvard Üniversitesi bilimsel çalışma üretmiştir. Bir Milyar altıyüz bin Müslüman nufusun aldığı nobel ödülü sadece iki iken, Dünyada sayıları 15-20 milyona ancak ulaşan Yahudilerde ise bu rakam 79 dur. Yani Müslümanların 1/10 den bile az nufusun bizden 40 defa daha fazla nobel ödülü almalarının üzerinde ciddi durmalıyız. Efendim, siyasi davranıyorlar, falan yalan yerine sağlıklı degerlendirelim. Bilimsel çalışmada ilerlemiş ülkeler Ar-Ge ne kadar kaynak ayırıyorlar, İslam ülkeleri ne kadar ayırıyor. İsterseniz kısa bir degerlendirme yaparak durmu görmeye çalışalım. Amerika nın ayırdığı kaynak milli gelirlerinin %2,9 udur, İsrailinkisi ise %4,4 dür, İslam konferansı örgütüne bağlı 57 ülkenin Ar -Ge harcaması ortalaması milli gelirlerinin %0,81 kadardır, yani % 1 bile degildir. Birde milli gelirin düşüklüğü hesap edilirse, yandı anam keten helva… Ülkemiz Türkiyenin ayırdığı bütce ise %0,86 dır. Bilimsel nasıl geri kalınır ekonomisi uyugluyoruz sanki… Ar-Ge harcamalarını dünya ortlamasının üzerine çıkarmalıyız ki aradaki farkı kapatalım. Bu çalışmalar patent sayısına ve teknolojik ve ekonomik gelişmeye de yansımaktadır.
İnanç akıl arasında kalmaları aştıkca bilimle barışacağız
Başka bir neden de inançla akıl arasında kalınması ve iki cami arasında benamaz misali ne atalarımız gibi İslam çalışarak yükseltilebildi, nede mensubu olarak iyi temsil edilebildi. Bu duruma Kuran kaynak gösterilemez, aklet der, çalış der, hazırlık yap der, önlem al der, düşün der ama bunu nasıl bilimin alanını daraltmak alğılanır ben çözemedim. Sanırım geleneksel kültür ve siyasi baskıların yasaklarına dinsel kaynak bulma cabalarının sonucu bir yanlış algılamadır islam mensuplarının inançla akıl arasında kalmaları. İnançla akıl arasında çatışma olması aklın yok sayılarak vahiyin degerlendirilmesine neden olmuş, bu degerlendirmede bizi, yaşadığımız mevcut duruma getirmiştir. Bununda aşılacağını umut ediyorum.
Bu umudumu destekleyen veriler olması İslam toplumlarının bilimle barışması yitiklerini bulmalarındaki umudumu iyiden iyi artırmaktadır.
İslam toplumlarında bir bilimsel uyanış olduğu aşikardır, dini baskılardan çok, siyasi baskıların aşılması bu uyanışa daha büyük katkılar sunacaktır. 8 ve 13 yy arasında nasıl galişmeler sağlanmışsa, Nasıl ki 9 yy da Harezmi cebirin temel ilkelerini geliştirdiyse, 11 yy da İbn-i Sina tıpdaki bilgileriyle batıya örnek olduysa, Işık ve optik konusunda çok önemli bilimsel gelişmeleri sağlayan İbn-i Heysem se, dünyanın çevresini %1 lik hatayla o günün imkanlarıyla Biruni, hesaplayabilmişse bugünkü bilimden uzaklaşışımızı dine degil başka nedenlere bağlamak lazımdır diye düşünüyorum. Dinin vahiy edilişine yakın tarihlerde din engel degildi akletmeye ve bilim eylemeye bugün mü engel?
Bütün bunların yanısıra Yunan, kültür ve bilim mirasının kaybolmayarak günümüze ulaşmasında Mülüman bilim insanlarının katkıları düşünülünce bilimsel çalışmayı bırakın dinin kısıtlaması özendirdirgi ve emrettiğini bile söyleyebiliriz. Şimdi Kuranda Teferkür, düşünme, akıl çalışma gibi kelimeleri arayın ve göreceginiz şey bilimsel çalışmanın farziyetidir. Öregin İslam peygamberi Hz. Muhammedin şu sözü üzerine yapılacak her baskı dine aykırı hareket olarak alğılanmalıdır. H.z Muhammed “İlim Çinde bile olsa gidip alınız” sözü İslam mensuplarını için en büyük bilimsel çalışma motivasyon kaynağıdır/olmalıdır. Bilimsel çalışma bizati farzdır. Fikri Adil
Bilim ekonomisi
Bilim ekonomisi dediğimizde bir maliyet, iki katkı, yani çıktı alğılamalıyız. Maliyet sonuca ulaşılıncaya kadar yapılan masraflar, Ar-Ge yatırımlarıdır. Öyleki yukarda bahsettik İslam ülkelerinin Ar-Ge ye ayırdıkları bütce genel bütcenin %1 biri bile degildir. Genel bütcelerin İslam ülkelerinin çogunda küçük olduğuda hepimizin malümüdür. Ancak son yıllardaki gelişmelere baktığımızda durumun degiştiğini, İslam mensublarının yaşadığı ülkeler daha çok bilimsel alanlara yatırım yapmaya başladıklarını gözlemlemekteyiz.
2009 yılında S.Arabistan da acılan, Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Ünüversitesi’ne yapılan bağış birçok Amerikan Üniversitesini kıskandıracak seviyededir. Bu üniversite de çok sayıda yabancı bilim insanı çalışmaktadır. Araştırma lideri olarak görev yapan Nobel Kimya ödüllü Jean Frechet, Oxfort ve Cambridge ile işbirliği yaptıklarını söylemektedir. Batının bilimsel üstünlü ortadadır, bu tercübelerden yararlanarak bilimsel vasatlığı aşabiliriz.
Öte yandan Arabistan’a Komşu ülke olan Katar ise GSMH nın %0,8 den%2,8 çıkarmayı planladıklarını söylemektedirler, buda yılda beş milyar dolar demektir. Ülkemiz Türkiye ye baktığımız da ise Ar-Ge ye ayırlan payın 2005 - 2010 arası %10 a artırılması sağlanmıştır. Bunun sonucu bilimsel çalışmalara yansımaya başlamıştır. İşte eldeki veriler.
Türkiye İran gibi bilimsel gelişmelere daha çok düşünce ayıran iki ülkenin kaynak ayırmasıyla bu düşüncelerini pratige dönüştürmesi yakın zamanda beklenmektedir. Bu iki ülke, Türkiye,2000-2009 yılları arasında bilimsel makale sayısını 5000 den 22 000 bine çıkarmıştır. İran’a geldiğimizde ise yine aynı hızı görmekteyiz, 1300 den 15 000 çıkarmıştır, İrandaki gelişme 11-12 kat olurken bu süre zarfında Türkiye de ise 4-5 arası olmuştur. Thomson Reuters, taraından yapılan bir araştırmada S.Arabistan, İran, Türkiye, Ürdün gibi Müslüman ülkelerdeki bilimsel çalışmalara atıf sıklığının 1990 lı yılların başında dünya ortalamasının dört katı daha az olduğu görülmekteyken, 2009 verilerine göre ise bu atıf sıklığı yarı yarıya artmıştır. Bu yıl içinde en iyi matemetik makaleleri arasında İran ortalamanın üzerinde, Mühendislik makaleleri arasında ise Türkiye üst sıralarda yer almıştır. Türkiye, İran S.Arabistan, Malezya, Endenozya, Pakistan, Ürdün, Mısır, Tunus İslam ülkeleri arasında öncülük görevi üslenmiş ülkelerdir. Bilimsel çalışma azlığı içatlara, içatların azlığı da, teknolojik eksiklige, teknik eksiklikler ise üretim imkanlarına ve maliyetlere yansıyarak büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bir Müslümanın öncelikli görevi içinde yaşadığı topluma sonrada insanlığa katkı sunmak için cihad mantığı ile bilimsel alanlarda çalışması gerekmektedir.
Artık bilimsel harcamalara ayrılan maliyetler, düşünsel çıktılar, bilimsel çalışma sonuçları olarak alınmaya başlanmıştır, bundan sonrası içinde olası engelleri ortadan kaldıracak özgürlük ortamları yaratılmalıdır.
İslam ülkelerinde bilimsel çalışma özgürlüğü
Bilimsel çalışmalar üzerindeki, din adına yapılan siyasi baskılar hala devam etmektedir. Bu baskıların kaynagını Salman Hamid, kültür ve siyasetin dinden daha ağırlıklı olarak baskı aracı olduğunu acıklamaktadır. Bu Darvin teorisine bakışda olsun, Kara deliklerle ilgili çalışmalarda olsun, kara madde diye tarif edilen maddenin keşfine yaklaşımlarda olsun hep bir ne derler, düşüncesiyle yaklaşılmaktadır. Bunu Almanya da Astro fizik konusnda doktorasını yaparak ülkesi Pakistan’a dönen bilim insanı Fazıl Mahmud Han dan dinleyelim isterseniz. Ülkesinde kara deliklerle ilgili çalışma yapmaya çalışırken bölüm başkanı kendisine “kara delikler gibi cılğın fikirler peşinde koşmaktan vazgeç, yararlı işlerle uğraş” uyarısında bulunmasını gösterebiliriz. İslam toplumları artık cılğınlarının elini kolunu bağlayarak sınırlanmaktan vazgeçmelidirler, cılgın fikirleri sınırlandırmayalım ortaya çıksın, bunun artısı eksisi tartışılsın fikir eksi bulunursa bilisel camiada rafa konsun uygun ortamı beklensin ama çalışılması engellenmesin. Bilimsel çalışmalardaki milatlar hep cılğınlar aracılığıyla yaratılmış ve aşılmıştır.
Son olarak Tunus da bilim isanlarının yönetici kadrolarını kendilerinin seçmesinin önü açılmış, siyasi baskıların azlacağı umudu doğmuştur. Müslüman halkında bilim insanlarına destek vermeleri halinde İslam coğrafyasında hakim olan duragan bilimsel ortamın böylece aşılarak İslama yakışan seviyeye ulaşacağını umut ediyorum.
Bu umudumun üzerine Kuran bir şeyi yasaklamaktadır, oda şudur, Ümmetin hiçbir alanda geri kalmamasıdır. Bu bu kadar acıkken biz bilimsel düşünceden uzak durarak, geri kalma konusunda ısrar edecekmiyiz etmeyecek miyiz tartışmasıdır, aslında bilimsel özgürlüklerin ve demokratik uygulamaların tartışılmasının önündeki engeleri kaldırma tartışması…. Selam ve sevgilerimle…
Kaynak. CBT dergisi 1352 sayı
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|