|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
MUHARREM AYI |
MUHARREM AYI
(Kerbela Vakası/Yası, Hicri Yıl Başı, Muharrem Orucu, Türk Aleviligi)
Hicri takvimin de yılbaşı olan Muharrem ayının İslam tarihinde önemli bir yeri olduğunu hepimiz biliriz. Bu ayın ilk günleri kerbela olayı nedeniyle mahtem günü sayılır, 10 gününe ise "aşure günü" denilmekte ve aşureler yapılmakta kolu, komşuyla bugünün anlamına uygun bir şekil de paylaşılmaktadır. İslam öncesine ait de çok çeşitli rivayetler ve önemlerin yüklendiği gibi biz İslam toplumlarının bir parçası olan Türkiyeli Müslümanlar da, çok önemli bulduğumuz bir aydır. Muharrem ayının önemi nereden gelir, derseniz Kerbela vakası yaşanmıştır, bir Mucize olarak adlandırılan Ehlibeyt, soyunu devam ettirecek olan Zeynel Abidin kurtulmuştur, Hicri Yılbaşıdır, biz bu ayı bunun için önemli buluruz, buyurun bu ayı genel olarak, birlikte değerlendirelim…
Muharrem ayı, içerisinde Hicret Kurutuluşuna dayanan Hicri takvimin yılbaşını barındırdığı gibi, Kerbela katliamını da barındırır, biri sevince diğeri mahteme neden olmuştur. Bu nedenledir ki hem mahtem orucu tutulur, hem sevinç yaşanır… Başka bir sevinç ise Zeynel Abidin’in katliamdan kurtulması sevincidir, bunun için de aşure dagıtılır, aşure, muharrem ayının onuncu günündedir, ismini Arapça on manasına gelen “aşera” kelimesinden almıştır. Dilimize ise, bugün pişirilip dağıtılan tatlıya ad olarak “aşure” şeklini almıştır. Zeynel Abidin’in Ehl-i Beyt soyunu sürdürmüş olmasına duyulan sevinçten dolayı da Aşure yapılması ve dağıtılması gelenekselleşmiştir. Aşure pişiriminde en az 12 çeşit olması esas alınmaktadır. Bunlar genellikle buğday, un, su, incir, elma, armut, ayva, üzüm, nohut, fasulye, ceviz, badem, çekirdek, fıstık, fındık, karanfil, zencefil, şeker veya eskiden olduğu gibi pekmez olur. Aşure pişirilerek, en az yedi komşu ve akrabaya aşure dağıtılması gerekmektedir. Öte yandan Muharrem ayının önemine işaret eden daha eski rivayetler de vardır.
Muharrem’in on’uncu günü İslam’dan önceki inanışlarda da kutsal kabul edilir ve şu rivayetler e işaret edilir. Hz. Musa kendi toplumunu, Firavun'un şerrinden "On Muharrem Günü" kurtardı. Yine On Muharrem’de Tanrı Hz. Adem’in tövbesini kabul etti. İdris Peygamber, bugün semaya vardı. Yakup Peygamber, kuyuya atılan oğlu Yusuf’a bugün kavuştu. Nuh Peygamber'in gemisi bugün Cudi dağında karaya oturdu. Gemide bulunanlar tufandan kurtuldukları için Tanrı’ya şükran borcu olarak gemide arta kalan çeşitli hububatı birbirine katıp çorba pişirdiler, adına da "Aşure" dediler. Ve her yıl On Muharrem’de aşure pişirerek bunu gelenekselleştirdiler. İbrahim Peygamber bugün doğdu. Eyüp Peygamber gördüğü işkence sonucu bugün göğe çıktığı rivayet edilir. Biz Türkmen Müslümanların çok önemsediği Kerbela olayına biraz daha yakından bakacak olursak…
MUHARREM AYI KERBELA OLAYI
Kerbela olayı olarak bilinen olay, iki Muharrem 680 ile On Muharrem 680 günleri arasında bugün Irak sınırları içerisinde yer alan Kerbela ya da Ninova olarak adlandırılan Fırat’ın batı yakasındaki bölgede yaşanmış bir olaydır.
Filozof ve sosyolog İbn-i Haldun'a göre Hüseyin akıllı ve içtihat sahibidir. Yani ayet ve hadisleri anlamaya ve doğru şekilde yorumlamaya muktedirdir. Ona göre adaletli bir halife olmayan Yezid'in saflarında savaşmak caiz değildir. Hüseyin'e karşı asker göndermesi fâsıklığını kuvvetlendirir. Bu nedenle Hüseyin'in şehit, ecirli ve sevaplı olduğunu belirtir.
Kerbelâ Olayı; Alevî ve Şiî coğrafyada birçok edebi ve müzikal esere konu olmuş, mersiye gibi yeni türlerin doğuşuna neden olmuştur. Anadolu da ilk Mersiye 1361 yılın da Kastamonu da yazılmıştır.
Kerbela olayına biraz daha yakından bakacak olursak: Hz. Hasan ile Muaviye arasındaki anlaşma gereği, hilafet yeniden Hz. Ali soyuna döneceği yerde, Muaviye Hz. Hasan’ı öldürtmüş ve yerini oğlu Yezid’e bırakmıştır. Yezid hilafet tahtına oturunca, Hz. Hüseyin’den hilafetini kabul etmesini ve biat etmesini talep etmiştir. Bunu reddeden Hz. Hüseyin Medine’den Mekke’ye göç etmek durumuyla karşı karşıya gelir. Hz. Hüseyin daha yola çıkarken ölümü göze almıştır.
Mekke’den yola çıkan Hz. Hüseyin daha Küfe’ye varmadan, Yezid Küfe’lilerin üzerine Basra Valisi Ubeydullah’ı göndererek Hz. Hüseyin’e katılmaktan caydırmıştır. Hz. Hüseyin Fırat ırmağının batısındaki Kerbela’ya vardığında valinin gönderdiği orduyla karşılaşmıştır. Çünkü önüne konan seçenek, ya biat etmek haksızlığa boyun eğmek veya savaşmaktır. Hz. Hüseyin sonucunu bile bile ikinci yolu seçer. Çarpışma sonunda, yanındakilerle birlikte hak yolunda şehit olur… Olaya degşik acılardan bakarak devam edelim mi?
Şiî ve Alevî Müslümanlığında bu olayın çok önemli yeri vardır. Onlara göre Ali'nin oğulları yenilmez savaşçılar, çok yüce şahsiyetler ve halifelik makamının haklı sahipleridir. Hz. Ali ve Hasan, Hüseyin, Sünni Müslümanlığında da çok yüce şahsiyetler ve dini liderler olarak kabul edilirler. Sünnilere göre de seçilmemiş ve zorla başa gelmiş bir halife tarafından katledilmişlerdir.
Bağımsız kaynaklara göre ise, birkaç bin piyade ve 500 okçudan oluşan bir güvenlik gücü Hüseyin bin Ali'nin taraftarlarının ve ailesinin etrafını sardı. Savaş Hüseyin ve tüm adamlarının ölümüyle sonuçlandı. Savaşın detayları konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Gerçekler zamanla romantik, edebi ve ruhani detaylara dayalı abartılarla süslenmiştir. Olayın içinde simgeleştirmeyi ve efsaneleştirmeyi kolaylaştırıcı birçok unsur vardır. Günümüz de efsaneleşen Kerbela olayı gerçekleri ne kadar barındırır veya ne kadar aşar? Bunu bugün de bilmek zor olsa da, yüklenilen anlam tarihsel anlamıyla sınırlı tutulmayacak kadar genişlemiştir. Türkiye’deki Bektaşilere göre ise, u olayla ilgili şunlar ön plana çıkmaktadır.
Hz. Hüseyin’e ve Kerbela’ya sahip çıkma bir acıdan, zalim ile mazlumun, hakikat ile gerçeğin, azınlık ile çoğunluğun, diğer acıdan egemen ile ezilenin eşit olmayan koşullarda karşılaşmasın da taraf olmaktır, biz ister düşünsel, ister inançsal olsun adaletten, hak ve hukuktan yana olmalıyız değil mi? Olayı sadece bir tepkisellik değil, mekânsal ve zamansal da değerlendirerek tarihinden, gerçekliğinden koparmadan üzerine düşünmeliyiz.
Sonuç olarak, Hz. Hüseyin Kerbela çölünde Tanrısal vasıflara sahip, onları kullanan, mucizeler yaratan bir kahraman olarak değil, aksine bütün bunların dışında insan olarak kalmayı seçen bir kişiliktir. Savunulan, her yıl Muharrem ayın da anılan Hüseyin, hakikat düzeyinde yer alan adalet yanın da zulmün karşısın da yer alan mutlak değerler adına ölümü göze alan örnek aldığımız bir kişiliktir… H.Z Hüseyin, haklı olunduğun da hak yolun da mücadele etmenin simgesi hailine gelmiştir… Son olarak H.z Ali ve onun torunu olan Hüseynin izleyicileri olduklarını söyleyen Türk Alevilere değinerek yazımıza son verelim.
MUHARREM AYI, ANADOLU ALEVİLİĞİ
Anadolu Aleviliği’nin felsefesi, temelini oluşturan, büyük düşünür Hacı Bektaş Veli’nin düşüncelerinin içine Anadolu’da İslam’dan önce var olan Hitit, Lydia, Frigia inanışlarını, Budizm’i, eski Roma, Yunan ve eski Türk dinlerinin vb. unsurlarını alarak Hümanist bir yapıya kavuşmuştur. İşte tarihsel gelişimi ve felsefesiyle Anadolu Aleviliği evrenseldir, kabesi ise tam bu nedenlere dayalı olarak insandır. Sadece Türkiye’de ve İslam alemin de değil tüm Dünya’daki haksızlıkların, sömürülerin karşısında çığlık olmuşlar ve olmayı da sürdüreceklerdir. Yeri gelir Kerbela’da katledilenlerin acısı için tepki gösterip oruç tutar yeri gelir Hindistan Halkı’nın özgürlüğü için ölüm orucuna yatan Gandhi’nin orucuna katılırlar… Dünya’ya hakkı, adaleti duyurabilmek için ellerinden geldikçe onurlu bir şekil de hak yolunda ki mücadeleler de haklıların, zulme uğrayanların yanında yer alırlar. İşte Anadolu Aleviliği’nin bu hümanist, özgürlükçü, Cumhuriyetçi ve demokrat anlayışına toplumumuzun ihtiyacı vardır… Aleviler in felsefelerini Hacı Bektaşi Veli son olarak ortaya koymuş olsada, bu felsefe Kerbela’da, hak ve adaletin temsilcileri olanlardan, insani hassasiyetleri yüksek olan H.z Aliye ve Hüseyin’e dayanır. Bu yüzden biz Türk Müslümanlar için Muharrem Orucu ve Kerbela önemlidir. Her daim, hakkın adaletin yanın da, zalimin, zulmün karşısın da duranlara selam olsun, selam ve saygılarımla…
Sıtdık Fani --- 30.9.16 --- www.vatandasfikri.com
Kaynaklar
2- Mukaddime - İbni Haldun
3- https://tr.wikipedia.org/wiki/Kerbel%C3%A2_Olay%C4%B1
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|