ADALET FARZ, ZULÜM HARAM
(Adalet ve Zulüm Kavramına Karşılıklı Bakış )
Adaletin farz,Zulümün haram olduğunu hepimiz biliyormuyuz evet, o zaman bu kavramlar nasıl uygulanıyor genel olarak insanlığa sonra Müslümanlara ve kişi olarak kendimize bakalım mı? Bu bakış için de ne kadar adaletliyiz, ne kadar hakkaniyetliyiz ne kadar merhametliyiz, ne kadar seviyoruz, ne kadar nefret ediyoruz, kinliyiz? Bizim adil olmamızı neler engelliyor, adaletten ve zulümden ne anlıyoruz? Birisi çalışmasına rağmen evinin, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamada zorlanırken, diğeri işsizliğin verdiği açlıkla yüz yüzeyken bizim lüks için de yaşamamız ne kadar adil, adalet yoksa da zulüm vardır, zulüm varsa orada haram vardır, günah vardır, kötülük vardır… Allah’ın o topluma yaşarken tattırdığı cezası olan mutsuzluk vardır, fitne vardır, isyan vardır şiddet vardır.. Adalet farz ise ki farz, zulüm haramsa ki haram biz Müslümanlar bu bataklığa düşmüşsek nedeni ne ola ki? Bence Adalet ve Zulüm anlayışımızda problem var, bu iki kavramı anlamada ki sorunun bize ve toplumumuza yansıması, tüm insanlığı adeta adaletsizliğin esir alması var… O zaman bu kavramlar üzerinde öyle bir duracağız ki, bu kavramların ne olduğunu öyle bir tahlil edeceğiz ki, bunları öyle bir günlük hayatımızın içine sokacağız ki… Bizi gören herkes onlar Müslüman adalet üzere yaşar, zulümden bir vebadan kaçar gibi kaçar diyecekler, bunu sadece dostlarımız değil düşmanlarımız bile diyecek ki… Biz adaleti, hayrı, güzelliği, doğruluğu, iyiliği temsil eden, zulümden, haramdan kötülükten kaçınmayı başarmış örnek bir toplum olarak yarın huzuru mahşer de, hesap günün de bize, ey adaletliler selam size, hoş geldiniz diyerek karşılanma nasip olsun… İsteğimiz bu ama eğri oturalım doğru konuşalım ben Müslüman toplumlarda yaşananları gördükçe böyle bir ihtimal veremiyorum, Allah’ın merhametinden umut kesilmez diyor, adaletli, ahlaklı olarak zulümden kaçınan bir Müslüman olmak için çalışıyorum… Bu çalışmalarım da o kadar netim, çünkü adaleti de zulmü de biliyorum, ister seniz bu iki kavram üzerine tekrar düşünelim mi?
ADÂLET
"Adl" kökünden gelen "adalet" kavramı sözlükte; "insaflı ve doğru olmak, doğru davranmak, zulmetmemek, eşit olmak, eşit tutmak, her şeye hakkını vermek, düzeltmek, mutedil olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkâniyet" anlamlarına gelir. "Adl" kökü Arapça'da "an" harfi cerri ile kullanıldığında doğruluktan ve yoldan sapmak ve meyletmek; (ilâ) edatı ile kullanıldığında dönmek; (be) edatı ile kullanıldığında denk ve eşit tutmak anlamına gelir. "Adl" kavramı meyletmek, sapmak, hak yoldan ayrılmak anlamına da gelir. Dolayısıyla bu kökün birbirine zıt iki anlamı vardır. Biri doğru, düzgün olmaya, diğeri de eğri olmaya delalet eder. Adâlet kavramının zıddı zulümdür adiliktir. Kuran incelendiğin de, görüleceği gibi adaletsizliğin şirk bile sayıldığı, eşit uygulanması gerektiği, uygulanmadığın da haktan sapma olacağı, düzeltmeyi, ölçmeyi gerektirdiğini, yargılamada haklıya hakkını, suçluya cezasının verilmesi adaletin gereği olduğu, barışın sağlanması için gerekli olduğu, toplumun refahının paylaşımında da adaletin gerekliliği, hayatın her alanın da olduğu gibi, aile hayatında da uygulanması gerektiği Kuran ayetleriyle sabittir… İnsanlığın da ulaştığı düşünceler de bunun havada kadar, ekmek kadar, su kadar insani bir ihtiyaç olduğunda da filozoflar da hem fikir… Bizde toplum olarak adaletin bunlar kadar gerekli olduğunu anlayarak hem kişiselleştirerek özümseyebilsek, hemde toplumsal hayatımıza aktarabilsek sanırım yaşadığımız sorunların %90’ını yaşamazdık diye düşünüyorum… Şimdi adaletin tam zıttı olan zulme de biraz yakından bakalım mı?
ZULÜM
Sözlükte "bir şeyi kendine mahsus yerinden başka bir yere koymak, noksan yapmak, sınırı aşmak, doğru yoldan sapmak, meyletmek, hakkını eksiltmek, hakkını vermemek, men etmek ve yapılmaması gereken bir davranışta bulunmak" anlamlarına gelir. Zulüm kavramı, Kur'ân öncesi Arap toplumunda insanî ilişkilerde her türlü olumsuz söz, fiil ve davranışları ifade etmekte kullanılmıştır. Kur'ân'da bu kavram insanlar arasındaki olumsuz ilişkiyi ifade etmekle birlikte çoğunlukla Allah'a karşı görevlerde inkâr ve isyan olan söz, fiil ve davranışları ifade etmektedir. Zulüm kavramı Kur'ân'da tamamen olumsuz anlam ifade etmektedir. En büyüğünden en küçüğüne kadar her türlü günah, zulümdür. Allah'a ortaklar koşmak, âyetleri yalanlamak, içki, kumar, zina, hırsızlık gibi çalışanların emek hakkı gaspının sayılması gerektiğinin yanı sıra, zulüm olduğu gibi, ibadetleri terk etmek, hatta işlenen günahlara tevbe etmemek de kişinin kendisine zulüm sayılabilir.(Hucûrât, 49/11) En büyük zulüm şirktir (Lokmân, 31/13). İnsan zulmü ya başkalarına karşı ya da nefsine karşı işler. Zulüm üç kısıma ayrılabilir: 1- İnsan ile Allah arasında vuku bulan zulüm, bu şirke neden olabilir… 2- Kişi ile insanlar arasındaki zulüm. Haksızlık, hırsızlık, öldürme, iftira, emek gaspı, dedikodu gibi günahlar zulüm sayılabilir. 3- Kişinin kendi kendine zulmü, hak alanların haram sayılacak kadar yorumlanmasına dayalı aşırılıklar ile nefsi arasında ki zulmü sayabiliriz.. İslâm'ın Kuran aracılığıyla bize iletilen emir ve yasaklarına uymayan insan zulüm fiilini işlemiş ve zâlim vasfını kazanmış olur.
İslam toplumların da yazarlar kişinin zulmünden sıkça bahsedilmiş kişi arasında zulüm ve Allah’a karşı sorumlulukların yerine getirilmemesi zulüm nedeni sayılmış olmasına rağmen… Sermaye sahiplerinin, güç sahiplerinin, iktidar sahiplerinin zulmünden neredeyse hiç bahsedilmemiş bahsedenlerin de akıbetleri iyi olmamıştır. Şimdi ben en büyük zulümlerin iktidar sahiplerinin, şuan ki krallıklarda ve eskiden tebalarına, şimdi ise vatandaşlarına yaptığını, en büyük zulmü yanında çalışanların emeklerini tam anlamıyla vermeyerek, kendileri lüks için de yaşayarak mal ve sermaye sahiplerinin yaptığını söylesem başıma bir şey gelir mi gelmez, neden demokrasi ve ifade özgürlüğü var, üstelikte dünya demokrasi ölçümlerinde 80 li sıralar da olan demokrasimize rağmen konuşma, zulme tepki gösterme özgürlüğümüz var.. Demek ki adaletin garantisi demokrasi ve bağımsız yargıdır, bunun için demokrasi için de güçler ayrılığı prensibi adalet için gerekli olduğu görülüyor… Biz Müslümanlar adaletin uygulanması için ortaya konulan insanlığın ortak aklından, tecrübesinden de yararlanmamız gerekmektedir, buna Kuranın da şura, meşveret, danışma gibi kavramlarla işaret ettiği adaletin uygulanmasına yardımcı olacak demokrasi üzerine yeniden yeniden de düşünmemiz gerektiği düşüncesiyle Selam ve Sevgilerimle.
Sıtdık Fani – 2.12.16 – vatandasfikri.com
Kaynak : http://www.diyanet.gov.tr/dinikavramlar/
|