MÜSLÜMANLAR, GEÇMİŞ ve GÜNÜMÜZ SİYASETİ
Biz Müslümanlar Peygamberimiz öldükten sonra siyaseten yönetim sorunu yaşadık, şöyle asrı saadet, öyle, böyle fetihler, toprak genişlemesi dense de, devletsiz sınır kabileleriyle oluşmuş bir ortama, Bizanslılarla Farslıların birbirini savaşlarla güçsüz hale getirmesine dayalı olarak... Müslümanların kısa sürede geniş bir coğrafyaya hakim olmalarına neden olmuş olamaz mı? Bu genişlemeyi dine bağlarsak, bugün ki dağınıklığı neye bağlayacağız? Bugün ki dağınıklığı az dindarlığımıza bağladık diyelim ki ya o gün ki ilk büyük fitneleri neye bağlayacağız? Her zaman olduğu gibi bir dış fitne bulacak, bunu düşman ilan edecek, kendimizi böyle nuru pak sayacağız öylemi? Tarihi hikaye gibi okumayalım, tarih de insan üstü efsane kahramanlar yaratarak, onları aynı bilgisayar oyunlarında olduğu gibi dokuz canlı yaparsak… Gerçekleri göremeyiz, hikayeleri, kıyasları, mecazları, rivayetleri, abartıları gerçek sanır, kendimizi tarih karşısında güçsüz hisseder, güven sorunu yaşarız, bugün yaşanılan sorunların çözümü için geçmişten ders, tecrübe değil kişi ararız… Onlar artık yaptıkları ve de yapmadıklarıyla, tarihi gerçekliklere emanetler… Biz dönelim cağımıza, günümüze…
Günümüzde, devlet sistemleri içinde halkına adalet, ahlak, huzur, mutluluk verebilenler hangileri, dini kaynaklı olduklarını iddia edenler mi, yoksa dini ilklerde dahil olmak üzere insanlığın toplam bilgi ve tecrübesinden yararlananlar mı? Bence ikinciler, sizce hangileri toplumlarına barış huzur, adalet yoluyla mutluluklar, haklar, hukuklar sunuyorlar? Sonra insanlığın biz düşünsel gelişim çizgisi var mesela…
Eskiden kişi suç işlerse ailede, kabilede suçlu sayılırmış, haklar kabilelere, soylara göre dağıtılırmış, şimdi haklar, hukuklar toplulukları değil, kişileri yargılar, suçlu, suçsuz, haklı, haksız kabul eder… Günümüz de devleti yönetenleri denetlemek için güçler ayrılığı icat edilmiştir, yasa yapma, yargılama, yürütme güçleri ayrı kurumlara dağıtılmış ve böylece hükümet yetkilerini kullananların denetlenmesi kamu kaynaklarını gerekli yere gerektiğince, verimli bir şekilde kullanması sağlanması düşünülmüştür… Müslümanlar böyle bir siyasal sistem ne zaman kurmuşlardır, bunun üzerine düşünelim mi? Ülkemizde Müslüman kimliklerini öne çıkararak siyaset yapanlar, 1920 ve 1930 yılları üzerinden Cumhuriyeti eleştirirler, haklı oldukları yerler de vardır… Ama o gün hangi devlet, tavrı bugün ki devlet tavrıyla aynıdır, bunu da düşünmek gerekir… Devrimin ilk yılları devlet en küçük tepkiyi isyan saymış orantısız güç kullanmış olabilir, bunları eleştirmek başka, bunların üzerinden günümüzde siyaset yapmam başkadır… Örneğin, bir siyasal partimizi sürekli o günün hataları, yada öğünün doğruları, bugünün yanlışları üzerinden yargılayarak, bu siyasal partimizle toplumun daha az bağ kurması sağlanıyor ve din üzerinden, tarih üzerinden günümüz siyaseti geriliyorsa… Bunun adına ben siyasal fitne derim siz ne dersiniz bilemem?
Cumhuriyet kavramı, demokrasi kavramıyla, bu ikisi hukuk, adalet kavramıyla‘ sentezleyerek, harmanlayarak geleceğe emin adımlarla ilerlemek T.C devletinin daha iyi yönetilmesini, T.C vatandaşlarının daha adil, daha iyi bir toplumda, daha refah seviyesi yüksek bir şekilde yaşaması, yaşatılması sorumluluğumuzu unutmayalım… Bunun için hep beraber çalışalım, dinimizin emri de hayırda, yani iyilikte yarışmak değil mi?
Tarihi, olayları kişileri gerçekliklerinden, zamanından, mekanından araçlarından kopararak bugünün siyasetine malzeme yapmak, bize toplumsal gerilim olarak yansıyor… Toplumsal gerilim demek fitneye acık toplum hale gelmek demektir… Hangimiz, hangi Müslüman içinde yaşadığımız toplumun fitne tuzağına düşmesini ister? Ben istemem, siz ister misiniz?
İlk fitneleri tekrar hatırlamak, hatırlatmak istemek istemem ama hatırlamazsak aynı delikten, aynı akrep tarafından tekrar sokuluruz, sokuluyoruz da… H.z Osman vakası, Hz. Ali ve Hz. Ayşe olayı, H.z Ali, Muaviye çatışması gibi on binlerce Müslümanın ölmesine neden olan fitnelerin, çatışmaların yaşandığı dönem, daha peygamberimizin yönetim kültürünün devam ettiği ilk dönem degilmidir? Bunlar Peygamberimizin arkadaşları, akrabaları, eşi, dostu degillermiydi? İşte bu nedenle, ilk önce batı dinle siyaseti ayırmış, gücü tek elde toplamanın yanlışlığını görmüş erkler ayrılığını yönetime yansıtmış toplumlarına insana yakışır bir düzen kurmuşlar… Biz bugünün Müslümanları günümüzde yaşamaya dönebilir, dinimizin ilkelerine ters gelmeyecek kurallarla, bu yeni devlet yönetim şekilleriyle toplumlarımızın özlediği o iyi yönetim şekillerine ulaşabiliriz.. Özlediği derken şunu kastettim, Müslümanlar kendi ülkelerinde ki zulümden hangi siyasal yönetimlerle yönetilen ülkelere doğru kaçıyorsa, üstelikte bu ülkeler başka dinin yaşandığı ülkeler ve son 10 yılda bu göç yolunda 10 bini aşkın Müslüman canlarını kaybettiler, sığınmak istedikleri ülkelerde ki yönetimleri siyasal yönetim tercih ettiler denilebilir… Son olarak Peygamberimizin bir yönetim önerisi olmuş mu, olmamış mı, buna bakalım mı?
“İslam bir rejim, bir hükümet şekli öngörseydi, vefat edeceğini bilen ve söyleyen Peygamber Efendimiz kendisinden sonra yöneticilerin nasıl seçileceğine dair bir şey söylemez miydi? Peygamberimiz vefat ettiğinde, Hz. Ebu Bekir, “ne yapacağımızı keşke Peygamber’e sorsaydık” demişti.” Madem böyle bir öneri yok, o zaman aklımıza soralım ve o diyor ona bakalım mı? Sordum aklıma…
Biz Müslümanlara hukuk devleti, adalet devleti, ahlak toplumu lazım dedi, dün değil bugün lazım, dünkiler bu konuda bize yardımcı olamazlar, bugün, günün sorununu yaşayan bizler, günün siyasal, ekonomik, sosyal teknik sorunlarını çözmeliyiz, çözeriz de… Fazlur Rahman’ın şu özdeyişiyle yazıyı bitirelim mi? “İslam devleti dediğinizde haşa Allah gelip Müslümanları yönetmeyecek, yine kusurlu insanlar yönetecek!”
Bu nedenle günümüzün yönetim anlayışına dayalı olarak güçler ayrılığı, denge denetim, demokratik seçim, insan hak ve özgürlüklerinin önemi, ifade özgürlüğü, gibi günün siyasal kavramlarıyla Türkiye Cumhuriyetini, hukuk devleti, demokrasi kültürü olan devlet ve toplum olarak ilerlemek istek ve arzusuyla…
Doğru, iyi, güzel, faydalı olanı bulma için tartışma, meşveret, danışma gibi uzmanlardan, siyasetçilerden, akademisyenlerden ve halktan oluşan vatandaş meclisleri oluşturularak ortak iyiyi bularak, topluma sunarak barış içinde yaşamak dileğiyle, Selam ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani – vatandasfikri.com – 30.10.19
|