H.Z. MUHAMMEDİYE YOLU
(H.z Muhammedin Tahrikâtı ve Meshebi Neydi?
Bizim Mürşidiniz Kim, Mümin Mürşide Bağlanmak Zorunda mıdır? Evet… Mürşit Nedir? Bize Doğru Yolu Gösterendir, Bizim Mürşidimiz Doğru Olan Yoldur… Bu Kuran Yolu Olabilecegi Gibi, Akılla Deneyle, Bilimle Ulaşılan Bilim Yolu da Bize Mürşit Olabilir…
Bizim mürşidimiz tabiki vardır, ama bizim mürşidimiz diğer ucan mürşidler gibi, efsane üreterek, olağanüstü özelliklere sahip değildir… Tıpkı bizim gibi bir beşerdir, ayrıca bize öyle bir Mürşid (Yol Gösteren Rehber) daha getirmiştir ki, bize bu iki Mürşid yol göstermektedir.. Akıl, Bilgi, H.z Muhammed ve Kuran, bizim temel Mürşidlerimizdir… Bize doğru yolu gösteren, Mürşidimiz bize çok benzer, bizde ona benzemeye çalışırız… Murşidimiz Kuran mesajını bize bildirmiştir, Dünya da bize sunulan nimetlerden daha iyi yararlanalım diye Aklı, bilimi de mürşit etmek zorunluluğumuzu unutmayarak, Peygamberimizi ve Onun bize Getirdiği mesajı anlamaya ve onu ilkesel olarak yaşamaya çalışırız… Bazılarımız, Murşitliği yanlış anlıyoruz diye düşünerek, Beşer Mürşidimiz olan, H.z Muhammed’in özelliklerini Kurandan öğrenelim, gerçek Murşitle sahte Murşidleri ayırabilelim… Kuran der ki!!
-De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim Kehf 110
-Ve dediler ki: “Bu nasıl resûl ki, yemek yiyor ve çarşılarda dolaşıyor Furkan 7
- Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?" Enam 50
-Allah’ın dilemesi dışında bize de kendisine de bir fayda sağlayamaz Cinn 72/21
-Havada uçamaz, denizde yürüyemez, aynı anda birkaç yerde görünemez, ölüleri diriltemez. Bizim mürşidimizin böyle mucizeleri kerametleri yoktur Cinn 72/21
- Allah’tan başka –gavs, kutub vs gibi– sığınacağı kimsesi yoktur Isra 17/59
- De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların! Fussilet 6
-“Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, ikinizin karşılıklı konuşmasını işitir. Çünkü Allah en iyi işiten, en iyi görendir. Mücadele 1”
-Kuran O’nun yegane ve en büyük mucizesidir Enbiya 21/107
-Mürşidimiz Muhammed AS’ da bu Kur’an’ı bize getiren Elçidir; Allah’ın kulu Ankebut 29/50
-Aramızdaki ihtilafları Kuran ile çözendir Nisa 4/105
-İnsanlığı Kuran ile karanlıklardan aydınlığa çıkarandır 16/64
-Nitekim size aranızdan bir resul göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor. Bakara 2/151 Kuran da bunlar ve bunlara benzer onlarca ayet varken, bizde abartılı bir şekil de, Mürşit iddiasında olanları anlamakta zorlanıyorum… Devamla…
İşte Kuranın Peygamberimize vermediği ölçüde sıfatları bile aşacak kadar kendilerine payeler verenler, ucanlar uçuranlar tekrar düşünmelidir… Bu sıfatları üzerine yeteri kadar düşünmeden onların olmayan otoritelerini kabul edenler ise iki kere düşünmeleri gerekmektedir… Haddini aşanların hadsizlikleri şefaat meselesiyle devam etmektedir…
Kuran bu konuda net, yoruma kapalı şeyler söylerken, bunlar kendilerine şefaatçilik, bile yapabileceklerini iddia etmektedirler… İşte kuranın şefaatle ilgili ifadeleri
-“De ki: "Şefaat, tümden ve sadece Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz. Zumer 44”
-“Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının. Bakara 123”
Bu acık ifadeler gibi yine onlarcası Kuran da olmasına rağmen şefaatciliklerini nasıl ilan ederek, bu sahte Murşitler, Müslümanları kandıranların tahrikâtı siz ne tahrikâtıdır? Şefaatcilik iddiasında bulunmayanları dışında tutarak, onlara şunu diyebiliriz, Yalancılar tahrikatı olabilir mi? Eskiden bilgi sadece bu kişilerdeydi Kuran şunu diyor dediklerin de o dönem de yaşayanlar inanmak zorundaydı ama artık biz Kuranı biliyoruz ve bunların yalanlarına değil, Kurana inanıyoruz, onlar da artık bunu bilsin istiyoruz… Bunlara Murşid den çok din adamı diyebiliriz… Son olarak din adamı dediğimiz de ne anlamalıyızla, bu uzun yazıyı bitirelim mi?
Dinlerin tarihi seyri için de, din adamlarının konum ve fonksiyonları çok tartışılmaktadır… Onların abartılı tavırları daha da durumlarını tartışılır hale getirmektedir… Geleneğin oluştuğu yıllarda dini bilgi, kitaba ulaşabilen, onu okuyan, anlayarak yorumlama, topluma anlatma tekeli elinde olan bu kişiler… Dar bir grubun elinde ki dini bilgi konusunda otorite olan bu şahsiyetler kendilerine dini bilen adamlar, daha ilk zamanlarda H.z Ayşe gibi kadınlar oldular… Bunlar bilme mükellefiyetini yerine getiren Müslümanlardır, şimdi kutsal kitaplar her dile çevrildi ve aşağı yukarı herkesin elinde kendi dillerinden okuyabiliyorlar, ilahi emirleri anlayarak istedikleri kadar iradeleriyle uygulayabiliyorlar… Allah bize diğer canlılardan farklı olarak iç gücüleri aşarak, akılla anlayacağımız bilgiyi, vahiyi ve araştırmak için merakı, maddeyi tanıyacak aklı vermiş, hangisi doğru, hangi yanlış seçim iradesini vermiş, bizde bu bilgilere dayalı olarak irademizle kendimize Mürşid olarak Aklı, Kuran, H.z Muhammed’i, Bilimi seçmeliyiz, seçmişiz…
Bu sınırlar içinde hareketle bize dini anlatan dini bilenler olabilir… Biz anlamadığımız durumlarda onlara başvurabiliriz, anlama sorumluluğu ilk olarak bizdedir, anlamamak sorumluluktan kurtarmaz… Dini bilenler dini anlama geleneğinin oluşmasında da yardımcılarımızdır, yalnız bu yardımcılar kendilerine Peygamberi bile aşacak akıl dışı sıfatlar, yetenekler, mucizeler vererek, hem kendilerine hemde dini öğretilere zarar vermektedirler… Dini anlama cabasında yoğunlaşmış, bu alanda entelektüel çalışmalar yapan, teoloji, metafizik, felsefe, etik, ahlak gibi alanlarda dini tefekkürün, dinin ilk kaynağı Kuran ve Peygamber uygulamalarını kaynak alarak açıklayıcılar, yorumlayıcılar ve bizim anlamamıza yardımcılarımızdır… Bunun dışında din adamı gibi, gönül gözü acık gibi, mekandan ve zaman dan ayrılabiliyor gibi, başka, başka sıfatlar verme aşırıya kaçmak olur ve aşırıya kaçmak ise dini alanın aşırılıklarla özünden uzaklaşması demektir… Din aşırılığı insan doğasına/fıtratına ters bulmaktadır…
Yukarda sıraladığımız bizi acık şekil de uyaran ayetlerle sabit olan bilgilere dayalı olarak peygambere verilmeyen sıfatların günümüzde bazı kişiler tarafından kullanılmasının yanlışlığına dikkat çekerek… Öte yandan dini bilgisi zayıf olanları etkileyerek kendilerine Şıh, Şeh, Kutup, Gafs, Seyit gibi sıfatlar verenlerin yerine, bizim rehberimiz, mürşidimiz, yolumuz Peygamberimizin de yolu olan (“Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Zuhruf 43”) Kuran yoludur… Bu yolda yürüyen herkes, H.z Muhammediye, Tahrikatının, Yolunun Yolcusudur…. Allah Doğru Yoldan ayırmasın, diler… Saygı ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 25.1.18 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
1- Kronolojik Kuran Meali- Tuncer Namlı
2- http://dergipark.gov.tr/download/article-file/206276
|