İMANLA HAYATIN İÇİN DE AMEL
Bir gün Peygamberimize, Ashabı tarafından “İman nedir?” diye sorulduğun da Peygamberimiz “İman, seni dünyada mutluluğa götürecek bir ahlaktır, Allah’ın haram kıldıklarından uzaklaştıracak bir takvadır, cahillerin yapıp ettiklerinden uzak tutacak mümin bir duruştur.” diye ifade etmiştir…
Peygamberimiz, insanı insan kılan ahlakın, takvanın, onurlu bir hayatın, mutlu ve huzurlu olmanın önemini imanın önemiyle anlatıyor olması tesadüf değildir… İman, tevhide sımsıkı sarılmaktır, İman, Rabbimizin rızasını kazanmak ve ebedi kurtuluşa erebilmenin temel prensiplerindendir…. Bununla beraber İman: Allah’ın varlığına ve birliğine, O’nun peygamberlerine, meleklerine, kitaplarına, ahiret gününe, kaza ve kaderin Allah’tan olduğuna inanmaktır. Bu inançla diğer her şeye La, diyerek Allah dan sonra geldiği bilinciyle hayatın için de yaşamak, iyiliğe ve güzelliğe neden olabilmektir.
Bu ilkelerle ve teslimiyetin düşüncemizde, özümüzde, sözümüzde, davranışlarımızda, ticari hayatın için de, bütün kişisel ve sosyal alanlarda iman esaslarına dayanan ahlak ve adalet ölçüleriyle yer almaktır. Görüldüğü gibi iman, sadece bir dil ve gönül tasdiki değildir, iman aynı zamanda bir eylemdir, bir yaşam tarzıdır dolayısıyla hayattın içinedir hatta kendisidir de diyebiliriz.
Peygamberimize baktığımız da, hayatının her kesitinde biz inananlar için çok güzel örnek davranışlar sergilemiştir… Peygamberimiz, kısa sürede şirkin yerine tevhidi, zulmün yerine adaleti, hayasızlığın yerine ahlakı önermiş ve kendisi de yaşamıştır… İçinde yaşadığı toplumsal hayat da, kin, nefret, düşmanlık yerine şefkat, merhamet, kardeşlik ve barışı ikame etmeye çalışmış, büyük ölçüde de başarılı olmuştur….
Peygamberimiz, öncelikle Rabbimize, sonra kendimize, çevremize ve birbirimize karşı ahlak ve adalet ölçüleriyle yaklaşmayı, sadakat, samimiyet, sevgi ve saygı içinde, yaptığımız sözleşmelere uyarak yaşamamızı vahye dayanarak bizden istemiştir. Bunun için hayatımızın her merhalesin de özümüz ve sözümüzle doğruluktan ayrılmamayı, her durum da hak ve hakikatin yanında olmayı imanlı olmanın gereklerinden saymış, bize önermiştir.
Peygamberimiz, birçok sözün de, birlik ve beraberliğimiz üzerinden toplumsal barışa, huzura işaret etmiştir. “”İman etmedikçe cennete giremezsiniz, Birbirinizi de sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” ”Kendiniz için istediğinizi kardeşiniz için de istemedikçe kâmil manada iman etmiş olamazsınız.” sözleriyle imanlı olmanın topluma nasıl yansıması gerektiğine işaret etmiş…. Bunu da kardeşimizi gözetmek, onu sevmek, onun sevinç ve kederini paylaşmak, dahası “ben yerine, biz diye düşünmek” diye tanımlamıştır. Bu sözleriyle, imanın müminleri sevmek, insanlarla yaptığımız sözleşmelere uymak, onlara değer vermek olduğunu asırlar önceden haber vermiştir.
Mümin kişi, imanının gereğinin, Allah ve Resûlü’nün emir, yasak ve ögütlerine riayet ederek bunu hayatın için de ahlak ve adalet üzere güzel amellere dönüştürmenin gereği diye biliriz… Yine biliriz ki, Peygamberimiz bize defaten mümin nasıl olur konusunda bilgiler vermiştir. Mümin “elinden ve dilinden emin olunan kişi” Yine Mümin, her daim adalet ve ahlak üzere istikamet üzere olan, emanete asla ihanet etmeyen, elini harama uzatmayan Kişidir. Devamla Mümin, bırakın insanı hiçbir canlıya sebepsiz yere zarar vermez, zulmedemez, kin, nefret ve düşmanlıkla gönlünü ve dünyayı harap edemez. Onun gönülleri ve dünyayı imar etmek gibi bir görevi olduğunu bilir… Mümin kişi şeytana karşı şunları kuşanır ve toplumsal hayatın içinde bu özellikleriyle örnek bir kişi olarak yaşar…. Mümin, ahlakı, fazileti, erdemi ve güzellikleri kuşanır, kendisine içinde yaşadığı topluma zarar verecek davranışlardan kaçınır.
Biz öteden beri bu düşünceler içindeyiz ve bugün bunu bir kez daha gözden geçirelim ve eksiklerimiz varsa şayet, onları tamamlayarak… Davranışlarımızın Kuranın ve Peygamberimizin önerilerine ne kadar uyuyor diye üzerinde düşünerek…. Samimiyetimiz, merhametimiz, adaletimiz, ahde vefamız, hoşgörümüz, nezaketimiz, sevgi ve saygımız, sabrımız onun bize tebliğ ettiklerine, öğrettiklerine ne kadar uyuyor? Eşimize, evladımıza, arkadaşımıza, dostumuza, komşumuza, akrabamıza ne kadar güven verebiliyoruz? Hayatımızda kaç yetim ve öksüzün sevinmesine yardımcı olduk ve yoksula, yolda kalmışa, yetime ve akrabaya yardım ettik, yardımı önerdik? İmanlı olarak yaşamanın gereklerini yerine getirebiliyormuyuz?
Son olarak, İmanlı olmanın gereği, ibadet, ahlak ve adalet üzere iyi ve güzel şeyler yapmak olduğu bilinciyle yaşamak bilinciyle… Her nimetin bir sorumluluğu olduğu düşüncesiyle, Peygamberimizin, şu anlamlı duasının feyz ve bereketine mazhar oluruz dileğiyle yazımıza son verelim “Allah’ım! Beni amellerin ve ahlâkın en güzeline kavuştur. Onların en güzeline ancak sen ulaştırabilirsin. Beni kötü işlerden ve kötü ahlâktan muhafaza et, bunlardan ancak sen koruyabilirsin.” Amin… Hayatın içinde imanlı olarak yerimizi alacak ve kişisel ve toplumsal sorumluluklarımızı, mesleki görevlerimizi yerine getirerek amel defteri huzuru mahşer de açıldığın da yüzümüz kara çıkmayacak şekil de yaşamak umuduyla…
Allahım imanlı olarak yaşamayı ve huzuruna çıkmayı nasip et…
“”İman hayatın içinde, hayat imanın içindedir. Sıtdık Fani”” Selam ve saygılarımla…
Kaynak : http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/iman/17061
|