MÜSLÜMANLARIN KAMUSAL ALAN ÇATIŞMALARI
Müslümanlar Dünyanın hemen hemen her yerin de yaşıyorlar, bazı yerler de çoğunluk bazı yerde azınlık olarak, çoğunluk olarak yaşadıkları ülkeler de kamusal alana çıkma da daha az sorun yaşıyorlar diyemeyiz…
Örneğin ülkemizde Müslümanlar çoğunluk olmasına rağmen, kamusal alana çıkarken türban sorunu yaşadılar, Oysaki demokratik hukuk devletlerin de ve laik ülkeler de bu kişisel, vatandaşlık haklara girer, devletin görevi vatandaşlarının haklarını korumaktır… Biz de bu sorun aşıldı, inşallah kamusal alana başka lüzumsuz müdahaleler olmaz… Devlet kişisel alana fazla müdahale etmez, edemez bu aslında birçok hukuk sisteminin temelinde de vardır… Ama vatandaşlarının haklarını yok sayan otoriter devletler, devleti idare etmek yerine vatandaşı idare etmeye kalkarlar, işte kamusal alan sorunu da buradan çıkar…
Müslümanların çoğunluk olarak yaşadıkları diğer ülkelerde de, mezhep, aşiretçiliğe dayalı çatışmalarla birlikte devletin iktidarını kim kullanacak, bu iktidar nasıl el değiştirecek çatışmaları yaşandığından dolayı Müslümanlar kendi ülkelerinde çoğunluk olmaktansa, demokratik laik hukuk kurallarının olduğu ülkeler de azınlık olmak için ülkelerini terk ediyorlar. Bu çok ciddi bir sorun nedenleri üzerin de çok derinlemesine düşünülmelidir.
Bu ülkelerde herkes en iyi dini ben anlarım, sen de benim anlayışıma uyacaksın, yada bana göre sapıkça olan anlayışını gizli kapaklı yaşayacaksın dendiğinde ip kopuyor… Arkadaş Kuran ortada, Allah’ın mesajı Allah’la kul arasın da sen neden bu kadar müdahil oluyorsun… Hani dinde zorlama yoktu ya, hani İslam’ı yaşama ve insanlara açıklama işi bizim işimiz yargı, sorgu Allah’a aitti ya… Nere de kaldı?
Diyelim ki sizin anlayışınız, yorunuz iyi, bunu siz bilemezsiniz ki kesin olarak bunun iyiliği Allah katın da ortaya çıkar değil mi?Benim mezhebim İslam’ı en iyi anlar, bizim şehin gönül gözü açık geçmişi de görüyor geleceği de görüyor, tai mekan, tai zaman dersen… Hadi buna kendin inandın dedin, bunu topluma dayatmaya kalkarsan, kamusal alanın içine edersin… Senin bu yorumuna İnanmayanlarla çatışırsın.. Kamusal alan olur, çatışma alanı, sonrada döner biz nerede hata yaptık da Allah bize bu belayı verdi, diye kara kara düşünürüz… Sahi hiç düşünmüyormuyuz bu olumsuzlukların temelinde ne yatıyor… Oturup hep beraber düşünelim, düşünüyormuşuz gibi yapmayalım gerçekten de düşünelim, şehimiz bizim yerimize düşünmesin, biz kendi yerimize düşünelim… İslam toplumların da Kamusal alan neden çatışma alanı? Burada neden karşılıklı saygıyı inşaa edemiyoruz?
Bence yukarda da bahsettim, kamusal alan ne senin, nede benim alanım toplumdaki herkesin alanı, o zaman bu alan da senin anlamana dayalı yorumun, benim anlamama dayalı yorumum değil uzlaşıya dayalı kurallar geçerli olmalılar… O zaman karşılıklı saygıya dayalı sende kendince, ben de kendimce bu alan da yaşarız… Sonra huzuru mahşere çıktığımız da, belki senin o yorumun haklı çıkacak, belki de benim…
Uzlaşmak için ortak kurallar ortaya koyacağız, bu ortak kuralların iyi uygulanıp uygulanmadığını kim denetleyecek? Devlet, iyi de devleti kim idare edecek bizim adamlar, bizim kabile bizim tahrikat, farkındamısınız yine başa döndük, kamusal alan çatışma alanı olur, oldu da….
O zaman devletin kurallarının oluşumu, bu kuralları kimin denetleyeceği sorunlarını da çözmeden çatışmalarımız bitmeyecek, o zaman ne yapacağız, Anayasayı hazırlarken herkesi dikkate alacak bir yasal düzenlemeler yapacağız, sadece benim düşüncelerimi degil, ne kadar çok düşünceyi ekleyelebileceksek ve kapsayıcı olabilecekse o kadar çok kapsayacak ve uzlaşıyla olacak... Gördüğüm şu, ne yazık ki kimse, uzlaşmak istemiyor.... Yeni bir şey keşfetmiyoruz, demokrasi ve laiklik birçok toplumda bu çatışmaları çözmüş… Devletin, bütün vatandaşlarına, inançlılarına, yaşam tarzlarına karşı tarafsızlığının garantisi laikliktir… Bu alanda ki çatışmalara laik sistemler son vermiştir.. İktidarı devralma ve devretme seçilerek iktidara gelme ve seçilemeyerek de terk etme ile iktidarı kullanma çatışmaları da aşılmıştır. İktidarda iken tarafsız davranmanın da garantisi de demokrasinin temelli sayabileceğimiz güçler ayrılığı ilkesiyle oluşturulmuştur… Yani devletin iktidarını ele geçiren, gücünü yargıyla paylaşmak zorundadır. Yoksa yine kafasına göre davranır, kendi yorumlarına göre denetleme yaparsa, kamusal alanı çatışma alanı yaparız…
Bu çatışmaların çoğu, doğu toplumlarının farklı inanç ve yorumlara, farklı yaşam tarzlarına tahammülsüzlüğünün sonucudur… Yeter artık çok, hem de çok zarar gördük, bazı İslam toplumlarına bakıyorum da amaçları sadece karşı tarafı bastırmak olmuş, yazık ki yazık, enerjimizi ülkemizin imarına, teknik, teknolojik gelişmesine değil, birbirimizi bastırmaya ayırıyoruz, harcıyoruz… Nereye kadar derseniz, içinde bulunduğumuz hal üzerinde düşünebilinceye kadar der… Dilerim İslam Toplumları olarak düşünürüz, Kuran’ın hoş görüsünü, Peygamberimizin merhametini özümseriz, bu hallerden bir an önce kurtuluruz…. Selam e saygılarımla…
Sıtdık Fani -- 13.04.2016 07:51 – www.vatandasfikri.com
|