İLİM/İMAN İLE AMEL!!
İlim nedir bilmektir, İman nedir inanmaktır, ikisini birleştirsek bildiğine inanmaktır, ne bilinir, neden inanılır? Hiç düşündük mü, bilmeden inanmak, inanıyormuş gibi yapmak değil midir?
Şimdi bu kavramlar üzerinde gelin birlikte duralım, bilgiyle imanla amel ne demektir?
İlim, bilmek işin içeriğine vakıf olmak, konuyu bilmek, dini bilmek, tekniği bilmek, iman ise bildiğinden emin olmak, bilmek, bildiğinden emin olarak, yani bilginin gerçekliğine, hikmetine, hakikatine inanmak… İnanmışsak neden bildiğimizle iman etmiyoruz ki?
Örneğin ahlaklı davranmak, iman gereği mi, değil mi, aklın gereği mi değil mi? Bana göre hem imanın, hem de aklın gereği neden?
İmanın gereği nereden çıkar, akıl yoluyla Kutsal kitaptan, kutsal kitap ne diyor, ahlak ve adalet üzere dost, doğru yaşayın, bu ilkeye siratulmustakim deniyor.. Akıl vahiye, muhatap olmasa bile bana yapılan kötülüğün kimseye yapılmaması gereğini düşünebilir, düşünüyoruz da… Akıl bunu öngörüyor, vahiy bunun yapılmasını öğütlüyor, biz bildiğini iddia eden insanlar ne yapıyoruz? Yalan, dolan, aldatma, istismar, sömürü, zulüm… Hangisi ahlaki, adil? Doğru bildiklerimiz davranışlarımıza yansımazsa! Ne olur?
Kişisel ve toplumsal sorunlar olur, bu iş kişilerde karakteristik zafiyetler, toplumlarda sosyal sorunlar çıkarır, çıkıyor da… İnsan iradesini, düşüncesini yok sayan, insan doğasını, fıtratını yok sayan her öğüt, düşünce, inanç biraz insan üzerinde direnmeyle karşılaşır… Şimdi zina haramdır, bu haram evli olunmasıyla mı ilişkilendirilmelidir, nikâh olmaması durumuyla mı, imam nikahı olmasıyla zinadan kurtulunmuş mu, olunuyor? Nikahta süre nedir? Bunları kültürlerdir, kadın erkek ilişkilerini milletlerin gelenekleri farklı okursa ne olacak? Diyelim ki kadında, erkekte bağımsız, nikah bağıda yok, bunu da zina kabul edeceğiz, bizim kültüre cariyelik yoksa… İnsanlara nasıl cinsel perhiz yaptıracağız, bu bana göre insan fıtratını yok saymaktır.. Bunu ortada bırakalım, biraz tartışılsın pişsin… Ya faiz meselesi, tefeci faizi mi günah, kurumsal faizler de mi günah, her ikisi de günah ise, son yıllarda, dini ağırlıklı anlayışla iktidar yapan arkadaşlarımız, en çok kredi dağıtan, en çok faiz ödenmesini sağlayan hükümet, olarak faizi neredeyse normalleştirmiş olmuyormuyuz? Normal nedir? Toplumda abes karşılanmayan, yaygınlaşmış, gelenekselleşmiş olan… Faiz sizce ne kadar yaygın?
Şimdi, ahlak sorunu var, ana ilkelere ters olmasına rağmen hayatımıza girmiş onlarca yanlış davranışımız var… Birde bu temel yanlışlarımıza rağmen, dönemsel, kültürel olarak ortaya konulmuş, bazı fıkıhi kuralları aşırı önemser tavrımız, davranışımız, daha çok da araçlar şekli, soyut algılarımız var… Bunlar günümüzde bize ne kadar uyuyor, bunlarla amel yapabiliyormuyuz, karşılaştığımız somut sorunlarımızı çözüyor mu? Dinler biz insanlara nasıl bir yönetim öneriyor? Krallıklar dini bir kurum mu, siyasal olarak demokrasi dini mi, dini sayılabilir mi? Laiklikle dinler, uyuşur mu, uyuşmazsa neden uyuşmaz? İşte bilmek ve düşünmek böyle soruların sorulmasıyla oluşan bir insani faaliyettir… İnsani faaliyetlerde başarısız insan toplulukları, insanlığın medeniyet yarışından koparlar… Mücadele azmini, medeniyet iddiasını kaybetmesi demek toplumların içine kaparak, kendi kendini yemesi demektir ki… Sanırım biz Müslümanların karşılaştığı temel sorun bu olsa gerek… Müslüman toplumlar akın akın toplumlarından kaçıyorlar, toplumla aidiyet duygusunu kaybediyorlar…
İnsanlar ne ile aidiyet kurarlar, biyolojik türün bir parçası olarak insanım düşüncesi, bir dil kullanarak milletin parçası olma aidiyeti, bir din mensubiyeti üzerinden aidiyet, son modern devletlerle ortaya çıkan, hukuki olarak vatandaşlık aidiyeti ile toplumlarımızla bağ kurarız… Bu bağın altında daha başka rollerimizde olur, bu Müslüman toplumlardan kaçış, tüm aidiyet bağlarının ve toplumsal rollerin kopuşu demektir ki.. Kişi için, insan için ciddi sorunlar doğurur, bunun nedeni şu olsa gerek…
İnsanın en temel özelliği nedir, akıl yoluyla, dil yoluyla, yazı yoluyla, şimdilerde dijitalleşmeler yoluyla bilgi depolayabilmesi ve bu bilgileri istediği zaman kullanabilmesidir… Bu ise bilen insan ile bilmeyen, aklını kullanarak kendi için iyi, doğru, güzel olanı, buna ister hikmet diyelim, ister gerçek diyelim, ister bilimsel, ister sosyolojik norm doğrular diyelim… Amacımız daha iyi yaşayarak, insanı yani kendimizi, cinsimizi, birlikte yaşadıklarımızı mutlu kılarak yaşatarak, yaşayarak… Daha büyük bir ödül olan cennete gitme amacına inanıyorsak… Önce burasını bize yakışan cennete çevirerek, ödül olan cenneti umut ederek, ilimle/bilgiyle, imanla/inançla, ahlakla/adaletle bir İnsan olarak, bir Müslüman olarak Mutlu Yaşamak Dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Sıtdık Fani – 19.12.19 – vatandasfikri.com
|