DİNE DARBE!!!
(Dine Darbe Vuranlar Kimler?) Dinimize Darbe Vuran, Başkası Degil Biziz!!!
Dinimize kendi ellerimizle darbeler vurduk, bu darbelerin nedeni, dini söylemle, dini uygulamayla dini ilkeler arasında çelişki o kadar artırdı ki… Ne ilahi emir, ne dinin ilk kaynaklarında mevcut ne ulemanın düşüncesi içtihatı karıştı… Ben bu duruma, oldum olası üzülüyorum…
Bu darbeyi kim vuruyor, ben başkaları gibi sucu yabancılara atmayı sevmem, ister ekonomik, ister sosyolojik, ister teknolojik bir başarısızlık yaşandığında, şunlar yok mu, şunlar, bütün sorumlusu onlar, denmesini doğru bulmam…. Diyelim ki, bu yaşanılanların sorumlusu onlar, biz dinimizi ya iyi temsil etmiyorsak, ekonomimizi üretime, bilgiye, tekniğe, teknolojiye, sanayiye, tarımsal üretime ve üretim tekniklerine dayandırmıyorsak, suçlu başkaları olabilirmi ki? Suçlu biziz, iletişim ve teknoloji şirketlerini satarak yol yapan biziz, bu yollarla övünen yine biziz… Neyse ekonomik sorunları bırakalım konumuz, dini alandaki sorunlarımız, bunları da kimseye havale edemeyiz sorunun sorumlusu da biziz, çözümünü de biz bulacağız… Önce soruna neden olan darbelerden bahsedelim, sorunu teşhis edelim, sorunu sağlıklı teşhis edemezsek, çözümü de şimdi olduğu gibi zor buluruz, hatta bulamayız diye kaygılanırım…
Dine vurulan darbeleri kim vurdu, yada darbe vurmaya devam ediliyorsa kim vuruyor?
1. İktidar sahipleri (Siyasilerin Dini kendi İktidarlarını Güçlendirmek için Kullanmaları)
2. Din adamları (Kendilerine Neredeyse Ruhban Sıfatı Yakıştıranlar, dine yeni günahlar ve sevaplar sokmaları)
3. Biz Müslümanlar (Yalan Yanlış dini Yorumlara Kanarak, Dinimizi, Kapitalizm ve liberalizm gibi Ekonomik adaletsizliklerle yan yana getirerek. kendi elimizle vurduğumuz darbeler)
4. Fen/teknik/teknoloji alanlarında ki eksiklikler (Neden dini Kaynaklı düşünce olabileceği Gibi Bizim, eğitimsizliğimiz ve Tembelliğimiz de Olabilir)
Efendim neredeyse herkesi saydınız, suçsuz yok mu, sadece reşit olmayanlar ve akılsızlar, deliler suçsuz, onlar daha az sorumlu olduğu için…
İlk olarak iktidar sahiplerinin hatalarına bakalım mı?
İlk hataları H.z Osman dönemin de yaşanılan vakayla mı başlatalım, yok, daha sonra yaşanılan fitne H.z Ayşe, H.z Ali vakasıyla mı(Fitnesiyle) başlatalım… Kerbela vakasını (fitnesiyle mi) nereye koyalım… Bunların çoğu hatta hepsi birer, dini düşünce tartışmaları değil, iktidarı kim nasıl ele geçirir, iktidarı hangi kabile kullanacak tartışmaları ve çatışmalarıdır… İşte dini ve siyaseti ayrıma gereği buralardan çıkarılabilir… Bazıları ise yönetim yanlışlarının neden olduğu sorunlardır.. Bu konular genellikle ilk fitneler deyip genellikle kapatılır… Belki de bu isimlerin ilk Müslümanlardan ve katkılarının da çok olmasına dayalı, onların yaptığı hataları görmezden gelmemize neden olabilir m? Katkıları için onlardan Allah razı olsun, ama yaşanılan olaylardan günümüz için ders çıkarmak için, olayları neden sonuç ilişkisi için de değerlendirmeliyiz… Bu olayları dış güçler çıkardı, bu olay zamanında yaşayan yöneticilerin değil, cahiliye döneminden kalma münafıkların, müşriklerin fitnesiydi… Biri fitne çıkarıyorsa bir nedeni, birde bu fitne tuzağına düşenlerin olması gerekmez mi? Bakın nasıl sucu başkasına attık, 1357 yıl geçmesine rağmen sorun bitti mi, dine vurulan darbeciler bitti mi?
Gelelim günümüze, günümüzde darbeler bitti mi, bitmezler de, iktidarı ele geçirmek için, siyasal mücadele için biz karşımızdakilere kafir dersek… Vatandaşı olduğumuz bu devlete, sırf grupsal çıkar için, fitneye neden olacak şekil de kafir devlet diyenlere karşı gerçek dini bilgiyle önlem alınmazsa… Bir gün, biri gelir aramızdaki oluşturduğumuz nefrete bir fitne ateşi yakar… Kim sorumludur, ateşi yakan mı, yoksa aramızda, o kafirdir, bu münafıktır, şu haindir, bu yobazdır, bu soysuzdur, derken, bizim aynı devletin vatandaşı olmamızı unutarak… Toplumumuzu fitneye fesata acık bir toplum haline getirmiş olmamız neden olamaz mı, kim sorumludur? Öte yandan siyaset ve din adamlarının bazılarının dilinin neden olduğu nefret, kin, kutuplaşmayla sonuçlandığını göremezsek.. Bu film her yerde sürekli gösterimde olur… Biz ne yapıyoruz, sorun dış güçler demi, bizde mi? Aynı senaryo, aynı film 13-14 asırdır devam ediyor, biraz Abbasiler de Halife Memnun gibi, Biraz Selçuklular da bazı yöneticiler, Biraz da Osmanlılar da hayatı, maddeyi olayları günlerinin gereklerine göre okuyan, anlayan, yorumlayanlar çıkmış… Başarılı da olunmuş… Atalarımız, ne zaman maddeyi, toplumu, anlama ve yorumlama sorunu yaşamışlar, tekrar aynı senaryo, aynı film gösterime girmiş… Başrol de, kim var? Şimdi Müslüman toplumlarda fitnenin kaynağı kimse onlar… Adaletsiz iktidarlar, ahlaksız yöneticiler, din ve dindar üzerinden kapitalist mantıkla para kazananlar, hukuksuzluğu, adaletsizliği gizleyen, tepkisiz kalan sözde alimler kadılar… H. z Hüseyin’i, H. z Ebu Hanife’yi, kim öldürttüyse dine, dini düşüncenin gelişmesine darbe vuran siyasiler onlardır… Kısacası zulüm varsa ve zulme susan Müslüman toplumun her ferdi sorumludur… Şimdi geldik kendilerine Ulema diyen, dinden yaşam normları, kuralları çıkaran din adamlarına…
Din adamları dine nasıl darbe yapıyorlar diyorsanız, devam edelim de görelim… Bir din var, bu dinle ilk karşılaşma 14 asır önce olmuş… Bu kadar zaman geçmiş, bir ayetten, ilk uygulamalardan günümüz normları çıkarmaya çalışırken bu zaman ve mekan farkını dikkate almazsak… Allah bunu dedi, Allah şunu dedi diye Kuranın demediklerini, kendi dediklerini Dine ve Allah’a dedirttirirlerse, dine dini kural diye yüklersek… Sarığın ve başörtüsünün nerede, ne kadar gerekli olduğunu, iktidarı hangi kabilenin kullanacağını tartışırken, işin çatışmaya dönmesi durumun da günümüzün ileri teknoloji silahlarını üreten ülkeler bizi bu silahlarla savaştırırlar… İmani meselelerle, ahkami meseleler karıştırılırsa, toplumsal çatışmalar çıkar… Müslümanlar çıkan çatışmaların kaynağını bir türlü bulamazlar, neden? Belki de son karışıklıklarda Müslüman Ülkeler bir trilyon dolarlık silah almış olabilirler, bu silahları kime karşı kullanıyorlar? Yanlış normlar, dini yaşam kuralları çıkarırlarsa, bunlar başkalarına dayatılırsa, din adamlarının da dine darbesi böylece oluşur… Zaten 1000 yıldır da yeni kural çıkarılamazmış, neden efendim içtihat kapısı kapanmış, neden ki içtihat edecek kadar alim yetiştiremiyormuşuz!!! Yetiştir be kardeşim, dinin ilk kaynağı Kuran, belli, Peygamberimizin uygulamaları belli, günümüzde yaşanılan sorunlar belli, ne belirsiz biliyormusun?? Sen iktidarların baskısından korkuyorsun, iktidarlardan nemalanıyorsun, onlar ne istiyorsa onu söylüyorsun, dine uygun olmuyor, sonra buda dine darbe oluyor… Dini kuralla fenni kuralları karıştırıyorsun, bilerek bilmeyerek Müslümanlara ve dinlerine darbe vuruyorsun… Bu darbeler yetmezmiş gibi Sorumluluktan kaçıyor, içtihat kapısını da kapatıyorsun, günümüz sorunlarıyla bizi baş başa bırakıyorsun, ben buna din adamlarının darbesi diyorum… Biz Müslümanlar ne yapıyoruz? Bizde dinimize darbe vuranları sakin, sakin, itaat ederek izliyoruz, hatta bazen alkışlıyoruz, baştacı yapıyoruz, böylece darbe vurmaya el birliğiyle devam ediyoruz…
Biz Müslümanların genel olarak yaşadığı bir çatışma nedeni de, darbemiz de yaşanılan siyasal sorunlar, iktidarı kim kullanacak, nasıl kullanacak, kullanırken nasıl denetlenecek, iyi kullanmadığında nasıl gidecek? Dini kaynaklı olması gereken Ahlak ve Adalet algılama sorunumuzun kaynakları nedir, yerine… Efendim orucu ne bozar, denize girsek bozulur mu, efendim abdestti ne bozar, osursak abdest bozulur mu? İlk 5-6 bilemedik 10-15 yaşlarda öğrenilmesi gereken konuları 50 -60 yaşlarında hala tartışırız… Sorulan sorulara, sorduğumuz sorulara bakın, hepsi ibadet alanındadır, din alimlerinin yorumlarına bakın, ekseriyetle ibadet alanındadır… 15 yaşına kadar öğrenmemiz gereken konuları biz sanki ergen kalmışız gibi ileri yaşlarda tartışır da gerçek sorunları tartışmazsak.. Siz hiç siyasal yöneticileri adalete ve ahlaka davet eden bir din adamı gördünüz mü? Hazinenin grektiği gibi kullanılmamasının vebalini yöneticilerin gözünün içine baka baka konuşan bir alim gördünüz mü? Ya da davet edenlere ne olmuş, söyleyenlere ne olmuş, Müslümanlar bu alimlere neden sahip çıkmamış… Dinimizin bize vereceği ahlaklı, Adaletli, Erdemli olgun toplumu neden yöneticilerimiz ve biz özümseyememiş, almamışız, ergen kalmışız, siyaseten de, dini yaşamda da neden vasatız… Darbelerden geriye ne kaldı? Fen ve teknik, teknolojik alanlarda ki geriliklerimiz.. Kimse kusura bakmasın, elleştirilmezlerse kendilerinin doğru yaptıklarını düşünen bir siyasal, akademik, bürokratik, ilahiyatik üstelik de kibir sahibi ileri gelenlerle karşı karşıyayız… Bunlar ise yaşanılan sorunların asıl müsebbibidir, sorumlusudur… Bunların bir bölümü sorunu görmez, bir bölümü sorunu çözmez, bir bölümü ne sorunu görür, nede çözüm üretir, kibir kulelerinde yaşar dururlar… Yoksa şöyle bir toplumsal yapının içindeyiz de biz mi görmüyoruz, herkes aynı tiyatroda ki gibi üst düzey rol yapıyor? Kimi yönetici, kimi bilim adamı, kimi de din adamı, kim, vatandaş, mümin rolü…
Eğitim sistemiminiz iyi değilse, eğitilerek araştırma, geliştirme atölyelerine gidecek, giden personeliniz de iyi nitelikli, liyakat sahibi de olmayacaktır… O zaman da teknoloji ve üretim teknikleri üzerine eksikliklere neden olmaktadır… Üretim Eğitim denince, sadece dini eğitimi anlayan toplumun idarecileri, alimleri, aydınları da dinden fen bilimleri değil, sosyal bilimler için normlar çıkardığımızı bilmemektedirler mi? Din kitapları bize ne matematik öğretir, ne kimya bilimi, nede yapay zekada kullanacağımız bilimsel bilgiyi… Bunu bilmiyorlarsa bir sorun, bilerek yapıyorlarsa iki sorun çıkar karşımıza… Birinci sorun alimlerimizin, bilim insanlarımızın ciddi eğitim ve entelektüel eksiklikleri var, dilim varmıyor ama yazmalıyız söylemeliyiz alimlerimiz bize ve siyasetçilerimize rehberlik yapamıyorlar… Ayrıca biz de azda olsa olan aydınları, bilim insanlarını, alimleri dinlemiyor, şarlatan din adamcıklarını, demagog (Demagoji; halkın isteklerine, ön yargılarına ve korkularına dayalı olarak yapılan siyaset ve destek arayışında ki siyasetçi) siyasetçileri dinliyoruz… Böylece de teknolojide fen bilimlerinde geri kalıyoruz… Şöyle düşünün aydınlar bir toplumun sinir uçlarıdır, ekonomik sorun mu olacak, ilk onlar hisseder, sosyal sorun mu olacak ilk onlar görür, teknik, teknolojik eksiklikleri ilk onlar hisseder… Biz (Yönetenler da dahil) onları iyi eğitmeyi, iyi yetiştirmeyi ve devamın da dinlemeyi, onların önerilerine uymayı bırakır da gönül gözü acık diye tahrikat ileri gelenlerini dinlersek, uyarsak dine de topluma da, kendimize de darbe vurmuş oluruz… Daha gelecek bir bin yıl da daha başımızı beladan kurtaramayız, aynı sorunları yaşar dururuz… Tahrikâtların, sosyolojik bir ihtiyaçtan doğduğunu, dini bilgilenmek için ortaya çıktığını günümüzde bilginin her yerde olduğunu bilmezde onlara gerekenden fazla misyon, görev yüklersek… Dini düşüncemize de, bilimi düşüncemize de, siyasal ve sosyal düşünüşümüze de darbe vurmuş oluruz… Bakın daha akıl ve irade meselesine giremedik bile, aslında bizim aklımıza da, darbe vurmuşlar da haberimiz yok… Sen akıl etme, sen düşünme, sen sadece şıha, şehe, lidere ve bilumum ileri gelenlere itaat et derler… İradeni akıl/düşünüş, ölüsü gibi kendini onlara teslim et, onları eleştirme, onların her dediğini kendi aklınla, dinin, günün şartlarının gereklerinin ilkeleriyle yargılama, sorgulama… Bakın her alanda sorunlar birikmiş çözüm bekliyor, biz toplum olarak ne yapıyoruz sahte gündemler, sorunlar yaratılıyor, herkes onu konuşuyor, onu tartışıyormuş, çözüyormuş gibi yapılıyor, onlara çözüm bulduğumuzda da sorunları çözdük yanılgısına düşüyoruz… Son 25 yılda yaşadığımız Başörtüsü ve Kürt sorunu buna örnek verilebilir… Her neyse konu dağılmasın, teknolojik eksikliklerin nedenleri üzerine yazı bittikten sonra düşünmeye devam edelim, nedeni nedir?… Ayrıca bizden her dediklerine, itaat bekleyenlere son olarak bir çift sözüm var…
Sizler, adil, ahlaklı, hukuki, davranmazsanız, dini, bilimi alanlarda kural ve kaideler oluşturulurken hakkaniyete dikkat edilmezse… Bunlar aynı zamanda zulmün ayak sesleridir… Kimse kusura bakmasın size ben ancak sorun çözdükçe, adil davrandıkça, ahlaklı davrandıkça, siyasilerimize de hukuk/ahlak kurallarıyla devletimizi yönettikçe itaat ederim, uyarım, saygı duyarım… Gerisini dine ve toplumsal hayata darbe sayarım… Yoksa ister eğitimde, ister siyasal kararlar da, ister ekonomik kararlar da, her yanlış dolaylı dolaysız zulme neden olur, olmaktadır… Bende fitneye neden olmadan zulme tepki gösterme hakkını kullanırım… Benim haklılığım da bile başıma sopa geliyorsa, o toplumda sorunlardan, beslenen gruplar oluşmuş demektir… Allah Dinimize/Diyanetimize, Vatandaşımıza/Devletimize, Milletimize/Ümmetimize ve tabiiki tüm insanlığımıza sorunlardan, darbelerden uzak durmaya yardım etsin.. Biz de akılla, bilgiyle, düşünceyle doğruyu yanlışı ayırt ederek darbelerden uzak durmaya çalışalım, çalışmak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Bir Özlü Söz de Yazıya Ekleyelim Degilmi? ""Zulmeden Dindardan Daha Kötüsü, Zalim ‘Bizdendir’ Diye Susan Dindardır..."Ali Şeriati"
Sıtdık Fani --- 8.2.18 --- vatandasfikri.com adresinde Sıtdık Fani’nin diğer yazılarına ulaşılabilir.
|