KABADAYILIK KİTABINI YAZAN ANGARALI KABADAYILAR
(Kabadayılık Raconu)
Her işin bir kuralı kaidesi olduğu gibi kabadayılığın da bir kuralı ve ilkesi vardır, buna bu alem de racon denir… Racona uymayanlar kabadayı da sayılmazlar, neden? Özellikle Ankara Kabadayıları da raconun gereği, hasta, yaşlı, çocuk, kadın, sarhoş kısaca güçsüz ve aciz durumdaki ve mukabele göstermeyen insana karşı güç kullanmak ve saygısızlık yapmak kesinlikle yoktur.
Angaralı kabadayılar hiçbir dönemde, devirde yerde yatan birine, hasmı bile olsa tekme atmaz, böyle bir davranış Angaralıya yakışmaz bu böyle bilinir… Bilinir de bilinmesine bunları yapanlar vardır, kendilerine kabadayı demektedirler, biz kendimize ne dersek diyelim ama kesinlikle karşımızdaki bizi takdir etmiyorsa, hatta hasmımız delikanlılığımıza inanmamışsa bizim kabadayılık raconunun dışında hareketlerimiz vardır demektir…
Örnegin bir kişiyi birçok kişi bir köşede kıstırmış acımasızca dövüyorlar bunların başında birde sözde reisleri var, sözde kabadayı o, komik değil mi? Kabadayı genel olarak kendi işini kendi görür, bunu racon kuralları içinde yapar… Delikanlı bir kabadayıya yakışan 1 kişiye 2-3 kişi gitmez, saldırmaz, saldırmak da asla yakıştırılmaz hepimiz şunu bilir şunu duyarız “delikanlıysanız tek tek gelin” … Delikanlıysak bu davet uyarız… Ya değilsek mahalleyi toplar herkesin başını belaya sokarız…
Her şey erezyona uğrarken kabadayılık kültürü de erezyona uğramıştır, kabadayılık, delikanlılık, racon kesmek gibi kavramları kullanan Kabadayı sayısı bir elin elin parmakları kadar kalmıştır… Bunların çoguda kuralları mecburiyeden çiğnemektedirler… racon habersiz yei yetmeler, kabadayılık kültürü bilmeyen çakallar, işi rant ve ihale, haraç işine çeviren mafyavari tipler bu işi cılkını çıkartmıştır… Bunlara kabadayı demek kabadayılık kültürüne raconuna ihanet etmektir. Tarihi kaynaklarda “1966 yılında İhsan Birinci’nin” yazdıklarına göre, şöyle tarif edilmektedir…
““Kahküllü saçlar üzerinde sol kaşa düşürülmüş, tepesinden yana gelen kalın ibrişim püsküllü sıfır numara kalıplı siyah fes. Kartal kanat, kısa ceket altına giyilen, patatuka denen önü iri düğmeli fermane. İçte sırt tarafına kılaptanlı aslan, kaplan, tavus kuşu yahut denizkızı işlemeli camedan denilen bir yelek. Damı bal peteği şeklinde oyuklu mintan Belde ipekli Sakız veya Trablus kuşağı Boyundan atma püsküllü, gümüş kordonu ile boğazında da önden düğmeli bir mendil.
Alt kısmında, yarım Fransız denilen yukarısı dar, dizden aşağı genişleyen ve arka paçası, koyu mor veya siyah kadife kaplı kıvrık pantolon. Ayaklarda da beyaz çorap üstüne, yan lastikleri yürek biçiminde yumurta ökçeli, basık arkalı yarım şıpıtıklar Kuşak büklümlerinin arasındaki saldırmanın yanında, dökme pirinçten aslan başlı bir de çekecek (silahlar, bazen de camedan’ın sol taraf içinde saklanır).”” Bunlar dönemlerinin giyim tarzlarıdır, şimdilerde kabadayılar iyi giyinmeye özen gösterirler o kadar…
Kabadayıların kendilerine has yürüyüşleri vardır, ara sıra silah yerlerini yoklamak suretiyle omuz atıp, seyrek adımlarla, bir içe, bir de dışa yalpalarlar. Hafifden bir omuz düşüktür, tehlike oldukları imajları her daim karşı tarafa verilmektedir… kabadayı ifadeleri arasında çeşitli deyimler vardır en ünlülerden biri de şudur: “Heeeyt Var mı bana yan bakan? Bu kadar tilki divanı sana yeter, lafına yekûn tut da bas git” Delikanlılık veya kabadayılık bazen karşısındakinim başını belaya sokmamak için çekip gitmeyi de gerektirir, ola ki geri adım atılmazsa, ne olur?
Mahallenin büyük abileri bunlar genelde yaşayan eski kabadayılardır, rocanu bilirler ve racon kültürünü yeni kabadayılara adeta aktaran abilerdir… Onları dinlerlerde çünkü başlarını belya sokmak demek birinin kırılması demek demek diğerinin de hapse boylaması demektir ki bu nednele biraz dikkat etmeyi de gerektirir Angaralı Kabadayı raconu… Kabadayılar, sanki abilri dedikleri bu ski kabadayıların önünde meramlarını anlatırlar ve abilerin verdiği karara da boyun eğmek raconun gereğidir…
Böyle kabadayılara efendi kabadayılar ve külhanbeyler olarak sınıflandırılmıştır, bu tür kabadayıları genellikle ülkücü gençler arasında görmekteyiz… Racona uymaları halinde bir çoğuna kabadayılık yakışmaktadır… Uymayanlar ise ülkücü deyimle mangurtlardır, çünkü mangurtluk bir şeyin aslına göre bozulmuş çakma haldir… Yani kabadayı, mafyalaşırsa çakallaşır ve mangurtlaşır, demektir…
Esas kabadayılar, daha ziyade dürüstlüğü ile, adaletleriyle, ahlaklarıyla, mahallenin, muhitin hamisi vasfında olanlardır. Bu Angaralı kabadayıların kendilerine göre adet ve örfleriyle, koydukları kaideye uymaya mecburdurlar. Giyinişleri bile normale yakın olup, silahlarını gizleme bakımından pardesüsüz bile gezmezler, ne silah gösterisi neden güç gösterisi yaparlar, ama herkesde bilir onlar boş gezmezler ve yeteri kadar cesur ve güçlülerdir.
Zayıfı ve bilhassa ırz ve ar ehlini korur, bu yoldan sapanlarla sorunu vardır Angara kabadayılarının, bu milletin ırz ve namusuna, rızkına, hanesine el uzatanlarla, mücadele racon gereğidir… Bunlarla öncelikle tokatla, yumrukla, tekmeyle, sopayla mücadele etmeyi önerir racon… Bunlarla kendi sınırlarına çekilmeyen, kabuklarına dönmeyenin hakkı daha büyük kötektir… Artık alet kullanmak vaciptir, racon cevaz vermiştir, karşıda ki çiğ bir yeniyetmedir, yada çakallığı iş edinmiş sınır tanımaz genellikle adamlarına güvenen kendi hep geride duran mafyavari, beş on korumayla gezen tiplerdir… Kabadayı mecburen bu tiplerle karşılaşırsa alet kullanmak zorunda kalır… Aletler, saldırma, kama, makine (tabanca) söğüt yaprağı bıçak ve bir aralar pek makbul olan Sheffield marka sustalıdır. Oluklu denen ucu iğne kadar sivri olan bıçakta unutulmamalıdır…
Günümüzde efendi kabadayılar artık neredeyse yok olmak üzeredir, sokaklar adeta bu raconsuz cakallara kamıştır… Allahtan polis teşkilatı vardır.. Bazı Angara kabadayılarını burada zikrederek yazımıza devam edelim… Fehmi Aga, Kalburcu Hüseyin Aga, Başcavuş Mustafa Aga, Boşnak Muharrem aga, Çıtagın Ahmet Aga, Deli Bekir Aga, Atıfbeyli Boz Ziya aga, Atıfbeyli Binali Aga, Kürt İrfan, Tatar Bekir Aga gibi onlarcasının hayatı belli, yaptıkları belli onlar raconlarına uydular ve kabadayılık tarihinde yerlerini aldılar… Digerleri ise sadece kendilerini harcadılar… Biz bu bıu kabadayıları özledik, yeni yetme raconsuz kabadayılar ise bu alemi bozdular…
Dürüstlüğü ile muhitinden sorumluluk sahibi olmayla, kendilerine göre adet ve örfleriyle, koydukları kaideye racona uymalarıyla, zayıfı ve bilhassa ırz ehlini korumalarıyla ünlü, Angara kabadayılarının yerini şimdi ne yazık ki, onlarca silahlı korumayla dolaşan, zayıf ve aciz kalmış, yerde yatan insanı bile tekmeleyen, bir kişiye beş kişisaldıran yumruk atan sahte güçsüzlere karşı kabadayılık güçlülere karşı ise kuyruk sallayan magurtlaşmış kabadayılar cogaldı, her şeyi bozduk bu alemide.
Bunlara Angaralı Kabadayı denir mi? Siz söyleyin ben belki haksızlık yaparım, bence denemez…
M. Akif Gökalp – 17.1.17 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
1- Tarihde Anakara Kabadayıları – Mehmet Özmen
2- http://www.gunboyugazetesi.com.tr/gunboyu_yazarlar/Hasan_Balaban/hasan_balaban_26Mayis_2014.php
|