İKİ PATRON | İKİ ÜLKE
Biz neden böyleyiz, onlar nede öyle, bunu öğrenmek için bilgiler edinmeliyiz, bunu da araştırma, karşılaştırma, kıyaslama, ölçme değerlendirmeyle yapmalıyız, yapıyor muyuz, yapanlarımız elbette ki vardır, ama sesleri ne patronlara, ne de kamu yöneticilerine ulaşmaktadır… Benim gibi bazı meraklılarda konuyu G. Kore, Çin üzerinden zaman zaman gündeme taşımaktadırlar… Bunlardan etkilenip önlem alabilmekte miyiz, “bir musibet bin nasihatten evladır,” biz bu atasözünün takipçileriyiz anlaşılan… Yani bir sorunu görmek için o sorundan zarar görmemiz gerek, akılla, bilgiyle, öngörüyle önlem aldığımız ne yazık ki çok nadirdir… Bu nedenle size iki patron, iki ülke örneği üzerinden eksikliklerimizi, zafiyetlerimizi anlatmaya çalışacağım… Buna geçmeden önce, üzülerek şunu belirtmeme izin verin, biz slogan ve abartılarla, şekille, gösterişle yaşadıkça, akıl ve öngörüyü, hep geri plana atacak gibiyiz… Neyse konuyu dağıtmayalım ve iki patron iki ülke örneğiyle kendimizi tanımaya çalışalım…
Birinci patron ülkemiz de benzinlik ve otel, kafeterya çalıştırıyor, yanında 20-25 kişi çalışıyor, iki patron var, ikisi de ülkemiz standartlarıyla kıyaslayınca çok lüks arabalara biniyor, sanırım ikisinin arabası 800.000-900.000 lira civarında daha fazlada olabilir… Bu patronların ülke üretimine katkısı nedir, SIFIR, akaryakıtı rafineriden alıyor orada araba sahiplerine satıyor… Onun yanına otel ve restoran yapmış, oraya gelen müşterilerden de para kazanıyor.. Bunun vergisini ne kadar düzenli veriyor bilemiyorum, aldığı lüks araçları vergi istisnasıyla mı aldı bilemiyorum, ama şunu biliyorum yaptığı işle kıyaslayınca çok büyük işletme sahiplerinin bile kaçınması gereken bir lüks içinde yaşadığını görebiliyorum… 800 bin liralık, belki bir milyon liralık araba yerine 400 bin liralık arabaya binseler orada çalışanların maaşlarına kaç para zam yaparlardı?? 20 kişi kabul edelim yıllık 240 maaş alır, 3 yılda 720 maaş eder, arabaları en düşük maliyetten hesaplar ve yarısını alırsak 400.000 Lira eder… Bunu 720 aya böldüğümüzde 3 yıllığına işçilerinin maaşlarına 550 lira aylık daha fazla maaş verebilirdi… Vermedi, vermediği bu parayı kime verdi, sırf gösteriş budalalığı yüzünden yabancı bir marka, iki lüks araba aldıkları için, o arabayı üreten ülkenin patronuna ve işçisine vermiş oldu… Oysa işçisine vermiş olsaydı o para ülkesinde, ilince, ilçesinde kalmış olacaktı… Bizim patronlar böyle iken, başka ülke patronları nasıl birde ona bakalım mı?
Bu sefer dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olan Almanya dan örnek vereceğim, orada 70-80 kişilik bir döküm atölyesi mi desem, fabrika mı desem, küçük ölçekli bir işletme desek daha yerinde… Bu işletme bizim patronun yaptığı işin aksine üretiyor, madeni, mamul maddeye çeviriyor… Yani verilen siparişlere göre dökümler yapıyor, orada çalışan Ahmet abinin ifadesine göre ben çalıştığım süre içinde makinelerin teknik ve teknolojik gelişmesine dayalı olarak üretim arttı, işçi sayısı 100 den aşağıya düştü…. Bunlar bizi ilgilendirmiyor, bizi ilgilendiren dünyanın dördüncü büyük ekonomisine sahip bir ülke vatandaşı patronla, dünyanın 18-19 büyük ekonomine sahip ülke patronunun davranışlarıdır… Patron işletmesine minibüsle geliyor, metro ile işletme arası işçiler yürümesin diye her sabah işçilerden önce metro çıkışında Minibüsüyle işçileri bekliyor, adeta her gün onlara servis şoförlüğü yapıyor… Bunu yaparken hiç gücenmiyor, işçileriyle arası gayet iyi işçi patron ilişkisinden çok bir arkadaş gibi… Yıllar böyle geçerken birgün yine sabahın kör vaktinde patron işçilerini alıyor işletmenin parkına minibüsü park ederken orada lüks bir araba görüyor… Ahmet bu araba kimin diyor, Ahmet abi de patronunun ismini hatırlayamadım, patron diyor, bizim Türk işçi arkadaşlarından birinin diyor… Patron işçisi adına üzülüyor, ne gerek var bu kadar parayı bu arabaya vermeye, ailesi için harcasa daha iyi olurdu diyor… Benim imkanım varken bile bu arabaya bu kadar para vermem, veremem… Çünkü benim kazandığım para içinde ailemin, devletimin, sizin hakkınız var, ben bu hakları vermeden, olağan üstü durumlar için tasarruf yapmadan böyle bir araba alamam diyor ve bize, bizim patronlara büyük bir ders veriyor…
Bu Patron, bizim patronun lüks arabasının üretildiği ülkede yaşayan bir patron olması, bu ülkenin dünyanın dördüncü büyük ekonomi olması, kişi başı milli gelir acısından 18-19’uncu sırada olması, bizim 18-19’uncu büyük ekonomi olmamıza rağmen, kişi başı milli gelir acısından 58-60’ıncı olmamız tesadüfi olmadığı anlaşılıyor… Ama anlayana, Rahmetli Hatice ebem “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” derdi…
Kıyaslamasak onlar neden daha çok üretiyor, onların ekonomisi neden dış ticarette fazla veriyor, biz neden üretemiyoruz, onlar neden tasarruf yapıyor da biz neden yapamıyoruz… Onların Ar-Ge faaliyetleri icatla, inavasyonla sonuçlanıyor da bizim ki neden sonuçlanmıyor? Onların kamu yöneticilerinin, toplamda devletlerinin toplumlarına maliyetleri nedir, bizde neden bu kadar kamu eliyle kaynak savurganlığı yaşanmaktadır? Sorularına akla, bilgiye dayalı cevaplar bulmadıkça… Daha da kötüsü fizik alemde, metafizik kafayla, düşünceyle yaşadıkça, yaşanılan sorunlarımızı çözmeyi bırakın, daha da artarak derinleşerek devam edecektir… Etmemesi için aklımızı başımıza alıp, bu aklı bilimle, bilgiyle çalıştırarak, sorunlarımızı çözmek dileğiyle… Selam ve Sevgileirmle…
Hüseyin Benek – 26.11.18 --- vatandasfikri.com
Kaynak: https://t24.com.tr/haber/turkiye-ekonomisi-dunyada-kacinci-sirada,430739
|