EKONOMİ DEYİNCE NE ANLIYORUZ? (Ekonomik Amaçlarımız Nedir?)
Ekonomi deyince, kamuya işe girmek mi anlıyoruz, özele girersek işler zor, kamuya girersek maaş yüksek iş az mı diyoruz? Ekonomi deyince ballı kamu ihaleleri alarak parsal büyümek mi(şişinmek mi?) anlıyoruz, en küçük binanın ihale bedelinin 15-20 milyon, trilyon olduğunu düşünürsek, sadece ihale bedeliyle biten kaç kamu bina ihalesi vardır? Sanmıyorum bir neden bulunuyor, bulunamıyorsa, yaratılıyor mutlaka ihale bedelinin üzerinde ödeme yapılıyor… Ekonomi deyince ne binası olursa olsun sadece bina yapmayı mı anlıyoruz, efendim piyasaya canlılık getiriyor, üretime dayanmayan canlılık ya sattığımız kurumların, fabrikaların paralarıyla, yada aldığımız borçlarla oluyorsa bunun bir gün sonu olacak bu son da ekonomik sorundur, krizdir… Ama hala uçtuğumuzu iddia edenler vardır, onlar siyasetin afyonunu yutmuş hiçbir şey göremeyen ortalığı tozpembe görenlerimizdir… Size kısa bir uyarı ile devam edeceğim, bunun ekonomiyle değil psikolojiyle ilgili olduğunu ifade edeyim de bunu da ekonomik sanmayalım, biz belki sanmayız ama afyon almış arkadaşlar sanabilir, onlar siyaset afyonun etkisiyle zaten sanal yaşıyorlar…
Bizde iki şey sağlıklı düşünmeyi engeller biri kıskançlık, diğeri ise aşırı hayranlıktır, ikisi de aşağı yukarı sarhoşluk yapar… Bu durum da biz sağlıklı düşünemez, sağlıklı kararlar veremeyiz, sağlıklı seçimler yapamayız… Ekonomi söz konusuysa ekonomik davranamayız neden mi?
Bu afyonun etkisiyle biz fabrika inşaatıyla, villa inşaatını karıştırıyor hale gelebiliriz, geldik mi ne? Her neyse konumuz buda değil ama yanlış ekonomik anlayışı göremezsek nasıl ekonomik davranırız ki? Örnegin bir kurum düşünün bütçesinin yarısına yakını kadar personel gideri var, çeyreği kadar mobilya, kırtasiye, bilgisayar gibi büro giderleri var… Devasa kamu binaları var ama kamunun kira gideri bir katrilyonu geçti bile… Neyse konu şu, kurumların asıl faaliyet giderleri ile yan, yön harcama kalemleri karışmış durumda… Genel olarak asıl faaliyetleri için çeyrek bütçe %25-30 gibi kaynak ayrılıyorsa, burada ekonomik bir işleyişten bahsedebilir miyiz? Bahsedemeyiz, kim ekonomik davranacak, hepimiz?
Önce devlet, kamu öyle rast gele ihale yapmayacak, maliyet, yatırım, üretim, fayda, yarar, hizmet gibi analizleri iyi yapacak, örneğin son yapılan yap işlet devretler ne kadar ekonomik, Kütahya Zafer Havaalanı Üzerinden hesaplayın elinizim altında internet var… Bir iki dakika ayırın sesli arayın zafer havaalanına kaç lira ödenmiş, kaç yolcu kullanmış görün… Neyse gidelim yine bizim Kastamonu’ya, Kastamonu son 15 yılda ne kazandı, neler kaybetti, iş alanları ne kadar genişledi, daraldı.. Kaç fabrika vardı, kaçı kapandı, kamu kurumları ihalelerini kime veriyor, kaç kişi üretim alanında iş sahibi oldu, üretmeden kamuya alınanlar iş sahibi mi olmuş oluyor, maaş sahibi mi? Kamuya, devlete ait kaç kurum kişilere devredildi şimdi çalıştırılıyor mu? Üç önemli yatırım göze batıyor bir Ilgaz tüneli, iki adliye binası, üç hastane, bunlar inşaatı bitinceye kadar insanlarımızı iş sahibi yapacak yatırımlardı, çoğulda yabancı işçi çalıştırdı, zaten şirket sahipleri de yabancıydı.. Harç bitti hadi işsizliğe, evine… Oysa Seka (Kagıt fabrikası) vardı, Oysa Şeker Fabrikası vardı, Küre Bakır İşletmeleri, İnebolu limanı vardı… Önceden bunlar Kastamonulularındı, şimdi bunlar kişilerin üstelikte Kastamonu’yla ilgisi olmayan kişilerin… İnşaatta bitti mi, kim ne kazanacak, nereden kazanacak, biraz öğrenci gelse de evi kiraya versek bakkaldan alış veriş yapsada Kastamonu da para kalsa…. Artık oda mümkün değil, zincir marketler adeta şehirlerdeki paraları emiyor merkezlerine götürüyorlar, apart oteller de kiraya ihtiyaç bırakmıyor… Şimdi de Tosya ya gidelim mi? Tosya da Kastamonu’nun en çok fabrika olan ilçelerinden biridir, burada ki fabrikalar tuğla, kapı, pencere ağırlıklıdır, yani inşaatlar için üretir, inşaat yavaşladı Tosya ekonomisi de yavaşladı nereden mi anlıyorum, ülkemizin en büyük iki özel bankası da Tosya’mızı terk etti… Yatırım yok mu, var hatta bazı yöneticilerin dediği gibi Tosya altın cağını yaşıyor… Bana göre galp altın, neden derseniz anlatayım… Şimdi benim görebildiğim kadarıyla Tosya son on yıl da 103 trilyon yatırım aldı, süper bir şey gibi görünüyor… Ama merceği tuttuğumuzda, yada kıskançlık veya hayranlıkla bakmadığımızda şunları görürüz.. Üst geçit için istimlak bedelleri ile sanırım 50-60 trilyon, hastane için 20 trilyon, kısmen çalışan arıtma için 19 trilyon, SGK binası için 4 trilyon… Ya kafanız karışmasın rakamlar büyük ama hiç biri Tosya da kalmadı, pardon istimlak bedelleri dışında… Çünkü buraları yapanların hepsi yabacı firmalardı, işçiler dışardan geldi, zincir marketlerden alıveriş yaptı, bu yatırımlardan ilçemize hiç para girmedi, bundan sonrada girmeyecek belli… Tuvaletler bedava olduğu için, belki kahvelerden bir kaç cay içildi, para girdi…Bu paranın yarısı işi gerçekten de yapacak olanlara, Tosyada sanayi ve tarım teşviki verilseydi, ne olurdu? Yok betonda ısrar edecekler bir de bize 20-25 trilyona hükümet konagı yapacaklar, bu bina ne üretecek? Kim burada işe girecek? Burayı büyütün ve Türkiye geneline yayın, ben son 5-6 yıldır 30 il, 100 ilçe gezdim, insanlarla konuştum, hepsi aynı durumda olduğunu gördüm.. Ya inşaat var, ya da kamu yatırımları var, yapanda, yaptıranda yabancı yerel halk için, ne iş, ne de para var… Onlara da yoksulluk yardımları var ya, yardım olmasın demiyorum, iş sahibi olunsun, insanlar yardıma ihtiyaç duymasın diyorum… Bunlar bizim ekonominin hali, gerçek ekonomi nedir? Ekonomik amaçlarımız nedir, bu amaçlara hangi araçlarla gidilir?
Ekonominin çıkış noktası ihtiyaçlar için üretmek, üretmek için tekniğin, günün teknolojisinin gereği olan araçlarını iyi kullanmak, bunu her ürün için üretim bandında maliyet, fayda, kar analizlerini işletme mantığıyla yapmak… Bunu topluma hem üretim için, hem de tüketim için yaymak… Üretim paylaşım düzenimizi adalete yakın bir şekilde kurmak, yeter mi, yetmez… Asıl ekonomik amacımız ihtiyacımızdan daha fazla üretmek ve diğer toplumlara satarak toplumumuzun refahını artırmak olmalıdır.. Sizce böyle mi? Olması dileğiyle Selam ve Sevgilerimle…
Mehmet Akif Gökalp – 3.2.19 – vatandasfikri.com
|