CAN MI, KAR MI?
Kaza diyoruz, kaza önlemlerle önlebilir şeydir, kader diyoruz, kendi cüzzi de olsa irademizi hice sayıyoruz, nasıl ki para için birileri canları yok sayıyorsa…
250 cana yaklaştı rakam, Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanının acıklama arsında okuduğum şu oldu. Tarihimizin en büyük maden kazalarından biri yaşanacak gibi… Bundan önceki maden kazasında 263, işçi hayatını kaybetmişti demek ki bu rakamı da geçecek kadar içer de işçi var. Allah onlara yardımcı olsun, Allah dışarda can bekleyenlere sabır versin…
Trafo patlamış, yangın çıkmış ilk bilgiler bu, şimdi hepimiz üzülüyoruz, olayın sıcaklığı ile duygusal refklekslerle tepkiler veriyor, acıklamalar yapılıyor. Yıllar önce deprem olduğunda 10. 000 yakın insanımız bir o kadar da sakat kalanımız oldu… Nedeni binaların çürük yapılmış olmasıydı, sorumlular ne kadar ceza aldı, yada önlem almak için ille de böyle can alıcı olaylar mı olması mı lazım…
Şimdi bir kazayla karşı karşıyayız, üstelikte son rakam 238 kişi, bu rakamdan da fazla insanın ölmüş olabilecegini cün ki içer de ulaşılamayan işçiler olduğu haberleri geliyor. Hepimizin içinin yanmasına neden olan bir kaza da kimin sorumluluğu var, kimin ihmali var bu kaza da, taşeronlaşmanın ekisi nedir? Şirket sorumluları ve sendikacılar, iş güvenliği uzmanları ve çalışma bakanlığı denetcileri neredesiniz? Devlet olarak patronlar karşısın da işçileri koruma görevi var, devlet görevlileri olarak cenaze çıkarma daki başarı önlem alma konusunda da gösterilmeli degil mi?
Nihai olarak sizin sendikacı olma gerekceleriniz işçilerdir, Çalışma bakanı ve yetkilisi ne diye olunur işçilerin çalışma hayatını düzenlemek için degil mi? Düzenleyiciler ve denetleyiciler siz görevlerinizi iyi yapmadıkca bu kazalar daha çok can alır. Dünyanın en çok maden kazası yaşanılan ülkesiymişiz, hiçbir konu da birinci olamazken bu konuda birinciymişiz. Yetkililer bu konu da ne düşünüyor acaba?
Benim sorumluluk alanım da bir sorun çıktı, sorumluluk alarak o ölen işçilerin canlarının hesabı sorulmayacak mı? Yine nutuklarla mı geçiştirilecek? Sorular sorular…
En can alıcı soru can mı, para mı, siz şimdi paranızla o ölen 238’i geçkin işçiye can alabilirmisiniz? Alamazsanız demek ki can pazarın da paranın hük mü yok, demek ki paradan çok canı önemseyecegiz, önemli olan şeyi diger şeye feda edecegiz. Parayı can, için feda etmedikce işte bunlar yaşanılacak ve kaza diyecegiz, kader diyecegiz yine önlemleri almayacağız. Ya da yasak savmak için alıyormuş gibi yapacağız. Neden kar, para, can arasında tercih sorunumuz var da ondan.
Ölüler için paranın önemi kalmamıştır, ölü işçiler artık kömür çıkaramaz, size maliyetleri düşürdük, eskiden 100 doların üstündeydi, şimdi 30 doların altına çektik maliyetleri diye övünürken, bu işçiler hangi şartlar da çalışıyorlar diye düşünemediniz mi? Sırf bir muhalefet milletvekilinin önerisi diye bu madenle ilgili öneriyi ret edenler sizler de sorumluluğunuz olduğunu düşünmüyormusunuz? Bence düşünün…
Benim hiç sorumluluğum yokken bu kadar rahatsız oluyorum ve canım yanıyorken siz ne yapıyorsunuz? Mutlaka üzülüyorsunuzdur, sizden ricam sade vatandaş gibi, yani bizim gibi sadece üzülmeyin, bu iş de ihmali olanlardan hesap sorun ki canı yananların az da olsa yangınlarına su serpilsin. Ayrıca bu taşeronlaşma ve özelleştirme gibi sadece işçileri tasviye etme, sadece işçilik maliyetlerini düşürme amacı taşıyan uygulamalara ise bir son verilsin… Ya da özelleştirme yapılırken çalışma ölçüleri patronların insafına bırakılmasın, çalışma hayatın da yasalar da yazan kurallar uygulansın, uygulanıp uygulanmadığı denetlensin… Kaçak çalıştırmaların önüne geçilsin, ülkemizde kaçak çalışan yabancılar engellensin, yoksa bu üçretlerle maden den, maden çıkarma işi için işçi zor bulacağız. Bulduklarımızı da böyle kazalara kurban verirsek ki, istatistiki veriler bunu gösteriyor. Çıkarılan kömür başına en çok işçi ölen ülke bizmişiz…
Öncelikle hükümet yetkililerinden ricam, bu çalışma hayatı gercekten de sorunlu, sebebi patronların sınır tanımamazlığı, ne çalışma sürelerine, ne sağlık şartlarına nede üçretlerin zamanın da ödemeye dikkat etmiyorlar. Yine dünya çalışma şartları en bozuk ülkeler arsındayız ve en fazla çalışma süresi olan ülkeler arasındayız. Sorunlu çalışma hayatımızı mercek altına almalıdır yetkililer, kamu dışında çalışma şartlarına ve sürelerine dikkat eden kaç iş yeri var?
Bunun vebali hepimizin sırtındadır, örgütlenememişsek, yada örgütlüysek örgütümüze sahip çıkmıyorsak, toplum çalışma şartları konusun da bizi sorumlu kılmış ama biz işçi haklarını koruyacakken patronun karşısın da sesiz kalıyorsak…
Siyasi veya ekonomik kazanç kayıp hesapları yapılıyorsa da can hesabı yapılmıyorsa… Canın yerine parayı kari koymuşsak cansız da para bir işe yaramaz ki… Liberal ekonomiler de ve kapitalist düzenler de çalışanlara tüketecek kadar üçret vermeliyiz ki üretilenleri alabilsin. Bunu şöyle acıklar liberal ekonomistler. Ayakkabıcının işçisi gömlekcinin müşterisi, gömlekcinin işçisi de ayakkabıcının müşterisidir. Bu iki işçi de ayakkabı ve gömlek alacak kadar parası olmalı ki ekonomi büyüsün.
Yani işçiler sizin için müşteri aynı zaman da, bizim için de canlar. Canlarına sahip çıkmayan toplumlar hep vasat kalacaklardır, Canları yok sayarak para kazananlar iki çift sözüm de size var. Şu ölümleri gördükten sonra can pahasına kazanılan paralara degdi mi?
Allah hepimize sabır versin daha çok orada canlarını kaybeden eşlere, çocuklara, analara babalara sabır diliyor. Para ile canı kıyaslama bile yapmadan candan yana tercih yapalım dileğimle… Milletimize sabırlar diliyorum….
M.Akif Gökalp – www.vatandasfikri.com – Mayıs 14 >http://www.vatandasfikri.com/yazidetay.asp?ID=634
|