|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
MHP ve MİLLİYETÇİLİK 2 |
MHP ve MİLLİYETÇİLİK 2
Ülkemiz gençliğinin batı kültürünün etkisiyle hızlı bir şekilde kültürel erozyona uğradığı veya uğratıldığı aşikârdır. Bunun önüne ancak Türk ve Anadolu kültürünü öne çıkaran milli ruhu yüksek gençlerle ve bu gençlerden oluşmuş örgütlerle geçebiliriz. Bunun için toplumsal mutabakat sağlayacak biri, bin yapacak milliyetçi ruha ihtiyaç vardır. Böylece dışlayıcı, ötekileştirici milliyetçilik anlayışından uzaklaştıkça ülkemizde yaşayan herkesi kapsayıcı milliyetçiliğe doğru gidiş, MHP’yi ve milliyetçi örgütleri güçlendirecektir. Bu nedenle milliyetçiliğimiz kurtuluş savaşı yıllarında Atatürk’ün sağladığı geniş halk katılımını örnek almalıdır. İnşallah böyle devam eder sağda liberal özellikleri daha az olan, aynı zamanda milli duyarlılığı daha yüksek bir parti merkez sağda güçlenir ve iktidara gelirse, ülkemizin çıkarları için daha iyi olacaktır. Milliyetçi örgütlerin güçlü oluşu ülkemizin devletimizin/milletimizin güçlü oluşu demektir.
Bu milliyetçi örgütler emperyalistler ve onların teorisyen aydınları tarafından baltalanmakta, onların yaptığı bazı aykırı davranışlar, kamuoyuna abartılarak servis edilmekte ve milliyetçiler yıpratılmaktadır. Bu nedenle; milliyetçiyim diyen kişiler ve örgütler söylem ve eylemlerine dikkat etmelidirler. Milliyetçiliği “tu-kaka” ilan eden emperyalistler kendi milletleri ve çıkarları söz konusu olunca hukuk kuraları dâhil bütün insani kuralları yok sayıyor ve her türlü şiddete başvuruyorlar. Bunlar yayılmacı amaçlarını kendi milliyetçi duygularıyla besliyorlar. Bunların milliyetçiliği otonomdur, bir Fransız’ı düşünelim; o Fransız oluşuyla ilgilenmez, ama Fransa çıkarları söz konusu olduğu zaman en milliyetçi odur. Güçlü bir Fransa ile gurur duyar ve ülkesinin güçlenmesi için çalışır. Bizim milliyetçiliğimiz onların milliyetçiliği yanında sanki sözde milliyetçilik gibi kalmaktadır. Onlarda vatandaşlık bağı ile bağlı herkes ülkesinin güçlü oluşu ile gurur duyar. Ülkesine ait değerlerin satılması, hor görülmesi, kaynaklarının çar-çur edilmesine izin vermez. Bizde ülkemizi severiz ama kendi ellerimizle bindiğimiz dalı keseriz, ülkemizin zararına kararları bir kısmımız alır, diğer bir kısmımız da tepkisizce izleriz. Ülkemizin çıkarlarına ters işler yapıldığında herkesten sert, herkesten önce milliyetçiler tepki vermeliler. Milliyetçilerin mücadelesi iç siyaseti aşar nitelikte olmalı ve bu mücadele de politik ve diplomatik ayaklar iyi kullanılmalıdır. Yoksa kitle iletişim kanallarını elinde tutan sermeye grupları ve emperyalist güçler, bizleri Dünya kamuoyuna çok kolaylıkla yanlış lanse edebilmektedirler. Esasen bizlerin milliyetçilik anlayışı daha çok vatan ve devlet severlikle ortaya çıkıp dinle pekiştirilen bir milliyetçiliktir. Yani, daha çok duygusaldır. Bize birazda mantıksal çizgide milliyetçilik gerekmektedir. Milliyetçilik sadece ülke ve millet sevgisi ile olmaz, bunun gereklerini yerine getirmek de bir zorunluluktur. Biz ekonomik çıkarlar için ne bir ülke işgal etmeyi düşünürüz, ne de insan hayatını yok etmeyi! Bizlerin milliyetçiliği başka milletlere düşmanlığa neden olacak biçimde değil, bilakis başka milletlerin düşmanca saldırılarına karşı savunma maksatlıdır.
Aynı oyunlar ekonomik olarak da cereyan ediyor, onlar kendi mal alımlarında ülkesinde üretilen mallara öncelik veriyor, vesselam kendi ürettiklerini kullanıyorlar. Bizde ise ne kamu kuruluşları ne de halk, kendi ülkesinin mallarına öncelik vermez. Başka ülkelerde üretilen mal ve hizmeti kullanmakta adeta bir yarış halindedirler… Avrupa da ancak emsali yoksa ithalat yoluna gidilirken, bizde emsali olsun veya olmasın kamu kuruluşlarımız ve vatandaşlarımız ithal malları kullanıyorlar. Ne var, yerli mallar iyi imal edilmiyormuş, uzun ömürlü değilmiş, yerli imalatçılar hilekârmış falan fistan… Unutulmamalıdır ki, giden her para ülkemizi fakirleştiriyor. Her yabancı mal kullanışımızda çocuklarımız işsiz kalıyor. Bunları biliyor ve hala böyle davranıyorsak eh ne diyeyim! Şayet bilmiyorsak, bilelim ve ona göre yeni davranışlar sergileyelim. Sanırım anladık! Bizim için milliyetçiliğin niye bu kadar önemli olduğunu, emperyalistler için de niye bu kadar tu-kaka olduğunu. Ulusal anlamda milliyetçiliği çağdışı ilan eden emperyalistlerin teorisyenleri, genelin dengesini bozacak milliyetçilikleri, değişik etnik topluluklara bölmek için bir dizi öneriler sunmaktadırlar. Emperyalistler, bu önerilerine Sırplarla başlamışlar, Araplarla, Ermenilerle devam etmişler, günümüzde de Kürtlerle genelin dengesini bozacak milliyetçiliği körüklemeye devam ediyorlar. Türk milliyetçiliği kötüdür emperyalistler için. Ama ülkede sorun olacak yerel milliyetçilikler emperyalistler için iyidir. Geçenlerde öldürülen gazeteci yazar Hrant Dink den bir alıntı yaparak bu konuyu daha anlaşılır hale getirmek istiyorum.
Hrant Dink Diyarbakır da bir konferans da şunu söylemiştir. “Batılılar sizi Türklerden daha çok sevemez. Onlar çıkarları için nasıl Ermeni toplumu harcadılarsa sizi de harcarlar. Ermeniler batılıların gazına geldi zarar gördü, sizlerin zarar görmesini istemem size bu meseleler üstüne iki kere düşünelim derim.” Bu ülkede yaşayan halklar bu olaylar sonucu en değerli çocuklarını kaybediyorlar. Bu yetmezmiş gibi bu işten en çok yararlananlar ise bu işi en çok kaşıyanlardır. Bu ülkenin vatandaşları neredeyse asırlardır oynanan bu oyuna gelmemeliler.
Evet, milliyetçilik ciddi bir iştir Ülkedaşlarım! Öncelikle milliyetçilerimiz bunun ciddiyetini kavramalı ona göre milliyetçiyim dediği vakit, milliyetçiliği iyi temsil etmelidir. Diğer siyasi düşünce mensupları (sosyalistler, sosyal demokratlar, liberaller) dozunda bir milliyetçiliğin neredeyse zorunluluk olduğunu bilmeliler, modaya uyarak milliyetçiliği tu-kaka ilan etmemeliler. Milliyetçilerde sistem içinde kalarak demokratik kurallarla siyaset yapanları sistemin bir paçası olarak görmeliler... Milliyetçiler olayları değerlendirirken, yakın geçmişi 70’li ve 80’li yıları ve 12 Eylülü hatırlamalı, hem o günlerin hem de içinde bulunulan anın değerlendirmesini sağlıklı bir şekilde yapılmalıdır. Özelleştirmelerle kurumlarımızın nasıl elden çıkarıldığını ve yanlış ekonomik uygulamalarla ülkemizin nasıl borç batağına sürüklendiğini görmeli, hem de geleceği iyi değerlendirerek, ülkemiz siyasetini ülkemizin ve milletimizin çıkarları neyi gerektiriyorsa o yönde düşünsel alt yapı inşa etmelidir. Böyle düşünmemizin nedeni, önemli gördüğümüz insanlarımız ve vatanımız zarar görmesin diye…
Ülkemizin, teknolojik, ekonomik ve kültürel olarak gelişebilmesi için, herkesken çok milliyetçiler düşünce üretmeli ve çalışmalıdır. Milliyetçiler toplumsal olaylarda devletin görevlileri gibi davranarak olayların içine girme hatasına daha önceleri düşmüşler, bu olaylarda kendileri de zarar gömüş, siyasi ortamda gerilmiştir. Bir olayda devlet görevlileri yasalardan kaynaklı yetkileri ile müdahale ederken olayı çıkaran vatandaşa vatandaşın müdahalesi gerilimi daha da artıracaktır. Bu müdahale aynı zamanda yasal olarak suçtur. Siyasi ve toplumsal gerilimlerde taraf olarak yer alınmasından çok bu gerilimin giderilmesi taraftarı olunarak toplumsal huzur sağlamak gibi bir görevi vardır ülkesini sevenlerin. Sınırların hem bilgi ile hem para ve mal ile bu kadar rahat geçildiği bir dönemde iç gerilimler bizi bu kadar meşgul etmemelidir. Batılıların bu gerilimleri kendi çıkarları için çok iyi kullandıkları ortadadır. Sorunlarımızın iç siyaseti aşarak uluslararası düzeye taşınması, bu taşınışı ve müdahaleyi bizimde kanıksamamız bence olur şey değildir. Bizim iç işlerimize kâh insan haklarını bahane ederek, kâh demokratik eksikliklerimiz olduğunu ileri sürerek müdahale etmektedirler. Bu müdahaleler temelde ne insan hakları, ne de demokrasi kaygısı taşımamaktadır, bu işin görünen kısmına ait bir isimlendirmedir. Asıl amaç emperyalistlerin çıkarları neyi gerektiriyorsa bizi ona zorlamaktır. Bu zorlamalar o hale geldi ki, ülkemizin bağımsızlığı konusunda kaygılanmaya başladık bile…
Bu tehlikeyi, milliyetçiler geçmişin tecrübelerinden ders alarak görmekte ve antikomünist tavırların yanına birde antiemperyalist tavırlar eklememeye çalışmaktadırlar. Ayrıca toplumsal gerilimlere neden olmamak için yeni bir siyasi duruş belirleyerek sokağa çekmek isteyenlere rağmen, sokakta çatışan taraf olmamışlardır. Devlet için vatandaşlarla çatışan taraf olmayalım, ama devleti güçlü tutmamızın gerektiğini de unutmayalım. Devlet adına hareket başka, devleti güçlü tutmak tamamen başka şeydir. Devlet taraftarı olmak devleti güçlü tutmak demektir.
Öyleyse, güçlü devlet olmak ancak güçlü milletle mümkündür. Bunun temini ise devlet, yasa ve vatandaş uyumuna ilaveten güçlerin dengeli bir şekilde dağıtılması ile mümkündür diyor, hepinizi kardeşçe yaşayabileceğimiz başka Türkiye olmadığının bilinciyle, ülkemizin kıymetini bilmeye davet ediyorum.
M.Akif Gökalp www.vatandasfikri.com
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|