DOĞAL OLANIN, DOĞASINA SAYGI
Doğal yaşam alanları gün be gün azalıyor, bu azalışın iki nedeni var olduğu biliniyor biri insanın direk işgali, diğeri ise daha derinden ilerleyen ama onarılması çok zor olan, yine insan eliyle kimyasal kirliliğin sonucu olan, doğal yapının bozulması, kirlenmesi sonucu işgal… Bir iki gündür köyümdeyim, köyde bile büyün boş alanlar kirlilikten nasibini almış durum da, köyümüz de, siz deyin 100 kişi, ben deyim 90 kişi yaşıyor, ama köyümüzü kirletmek için bu nüfus yoğunluğu bile yetiyor… Neden gerekli gereksiz her şey ambalajlanıyor, bunu da çok matrah bir şey diye sunuluyor, değil her ambalaj geri kazanılamaması durum da kirlilik demektir, bunu bilmiyormuyuz, biliyoruz… Hani ölümü bilmemize rağmen bütün hırslarımızı çevreye kustuğumuz gibi, en baba ömrü olanın 90-100 yıl olduğu, bunun da son çeyreğinin ya hastalıkla yada bunamayla geçtiğini bile bile ne bu doğal hayatı yok sayma, insani değerleri yok sayma anlamış değilim… Siz anladınızsa bana da anlatın….
Doğal hayattan uzaklaşma hakkımız olabilir, buna saygı duyarım, lüksü seversiniz bunun için paraya ulaşmak için her şeyi yaparsınız insani değerleri ayaklar altına alırsınız buna saygı duyamam… Doğal hayattan kopmak tercih nedenidir ama doğal hayatı yok etmek ekonomik nedenlerle de olsa saygı duyulmamalıdır, doğal hayat canlı hayatın can damarıdır, besin kaynaklarıdır, hayat foksiyonlarıdır… Bunu hepimiz biliriz, ama es geçeriz, neden?
Önce bizde sanıya dayalı bir kirlilik duygu ve düşüncesi oluşturulur, bunu kullanan uyanıklar bize dezenfektasyon, deterjan, aklına gelmeyecek kimyasalı ihtiyaç diye satarlar, biz nerdeyse gıda kadar bu işlere para harcamaya başlamışsak hem doğal hayata, hem kendimize yazık ediyoruz demektir… Kendimize yazık, bu kadar kirli hissetmenin bir psikolojik baskısı var, ameliyata girecek doktor kadar steril yaşıyoruz, doğaya yazık bu sterilasyonu sağlamak için çeşidi belirsiz kimyasal maddeye hem kendimizi hemde doğal hayatı maruz bırakıyoruz… Sadece bumu yok, tarım arazilerini imara acıyor, adeta ekin eker gibi apartman ekiyoruz tarlalarımıza, bunu tarla sahipleri kar maksadıyla yaparlar ama toplumsal yasal sistem buna katiyen izin vermemelidir. Bunu yasal gelenek haline getirmek zorundayız, nasıl sit alanları korunur, tarım alanları, orman ve doğal alanlar doğasına uygun yaşatılmalıdır ve bunun için doğal hayata saygı duyulmalıdır. Korunmazsa ne olur derseniz? Bence şu olur…
Dogal hayata düşmanca davranışlarımıza tahammül edemeyen doğa, bir gün bizi düşman ilan eder ve bu zamana kadar yaptığımız saldırıların intikamını alır! Zaten bizi düşman ilan etmenin ayak sesleri kuraklık olarak, olağanüstü hava olayları olarak görülmeye başlandı, bizim saldırılarımız devam ederse, her yakın dereye kanalizasyonumuzu bırakırsak, kanalizasyona adeta kimyasal boca edersek, köylülerimiz, çiftçilerimiz 10 gram atacağı tarım ilacı yerine 100 gram atarlarsa, doğanın bizi düşman ilan etmesi ve intikam için karşı saldırısı yaklaşmış olması lazım… Sizce ne olur?
Ben iki üç gündür köyümdeyim, elli yaşındayım ve köyümün 45 yılını hatırlıyorum belki daha fazlasını, köyümün hemen yakınından dag çayı deresi geçer, köyümüzün arazilerinin bir bölümünü bu caydaki su kaynağıyla sulardık, genellikle meyve ağaçlarımız bu arazide bulunurdu, şimdi bir tek ağaç kalmadı neden bu cayın suyu çekildi… Hepimiz biliriz ki, bu çaydan 20 yıl öncesine kadar bizim köylüce ölçülendirmemize göre haziranın ortalarına kadar kömüş(Manda) gövdesi kadar su akardı… Şimdi Nisan, akıyormu, yok neden kuraklıktan dolayı… Üstelikte bu sene iki metreye yakın kar yağmış ve bu kar, erimiş toprak çekmiş, doymuş olması lazımken doymamış, hatta bazı tarlaların buğdayları kuraklığa dayalı olarak daha henüz çimlenerek yeşillenmemiş bile!! Daha ne olsun, doğal hayat bize bu zamana kadar verdiklerini artık vermeyeceğim diyor..
Örneğin köyümüzün meyveleri kurudu, dogal hayatın bir parçası olan buğdayları nazlı çıkmaya başladı, arılarının bir bölümü öldü, bunlar bize yapılan doğanın uyarıları olsa gerek ama biz hala doğaya düşmanca davranmaya devam ediyoruz.. Nereye kadar, o bizi düşman ilan edinceye kadar, dilerim o noktaya gitmeden uyanır, doğayla müzakere eder, onun doğası gereği şartlarını dikkate alarak ona yaklaşırız… Hem kendimizi kurtarır, hemde doğayı, hem doğayı kurtarır, hemde kendimizi, çünkü çok içi içeyiz degilmi? Evet... Doganın doğal hayatına saygı duymak gereğiyle selam ve sevgilerimle…
M.Akif Gökalp… 2.4..17 – vatandasfikri.com
|